Kalemim tutmuyor, bir türlü bağıramıyorum içimdeki dehlizden
Süt, bal, yumurta
Üçleme, böyle değildi ama!
Bir Yusuf misali açılıyorum daktilomun tuşlarından,
Bir derginin yeni bir şairi;
Hayatımın kahramanı olmaklığa…
Bir rüya etrafında dönüyor tüm mühim şeyler
Partizanca bir hayatı ısmarlıyorum usulca
Kürsülerin çekiciliği ve konforu bir yana
Merhaba, Che Guevera!
Haydi, gelin ey kalem tutmaya and içmiş gezginler
İstanbul’u, Roma ve Erzurum’u
Yeniden turlamanız için anlaşalım.
Farklı dünyaların, ehramların nasıl da çakıştığına
İstanbulun Roma
Erzurumun İstanbulmuşcasına açılmasına
Yeniden birkaç mısra not düşelim ya,
Döndüm durdum bir dairede bir gece boyu
Sorular var ki uzar bir yol boyu
Allah'ım ne imiş yaşamak diye haykırdım
Annemin başörtüsüne sarıldım.
Elini savurdu ve sanki tüy gibi bir dokunuşla bir parça tozu silkelemiş gibiydi, bu toz da Harappa uygarlığıydı, Keldanî şehri Ur'du; örümcek ağlarıydı, Teb'di ve Babil'di, Knosos'tu ve Miken'di. Silkele, silkele -hani Odysseus nerede kaldı, Eyüp nerede? Ya Jüpiter ve Gotama nerede? İsa'ya ne oldu? Silkele -ya o Atina ve Roma denen, Kudüs ve Orta Krallık denen antik pislik zerreleri- hepsi yok oldular. Silkele -İtalya'nın bulunduğu yer boşaldı. Silkele, katedralleri silkele; Kral Lear; ve Paskal'ın düşüncelerini silkele. Silkele, Tutku'yu silkele, Requiem'i silkele, Senfoni'yi silkele, silkele.
Gerçekleşebilir, yakın, meşru şeyleri düşleyenler, uzak ve yabancı düşlerde kendini kaybedenlerden daha çok hüzün veriyor bana. Büyük hayaller kuruyorsan ya delisindir, hayallerine inanır ve mutlu olursun ya da basit bir hayalperestsindir, hülya da senin için, tek kelime etmeden ruhunu yatıştıran bir ezgidir. Ama gerçekleşebilir olanı düşlersen, o zaman sahici düş kırıklığı diye bir şeyin gerçekten var olabileceğini anlarsın. Roma imparatoru olamadım diye kendimi helak edecek değilim, ama her akşam saat dokuza doğru sokağın sonundan sağa dönen küçük terzi kızla konuşmadım diye acı acı yerinebilirim.
İçimizde de aynı macera sürüp gider. Roma, nefsimizdir. Ama, kalbimizdeki bir mihrab ışığı yandığı sürece, ruhumuzun Zekeriyaları, Yahyaları, Meryemleri ve İsaları gelecek ve ölmüş olan, öleyazan ruhumuz dirilecektir.
Luther’in başlattığı savaş, Avrupa’nın bütününe yayılmak, her yeri ateşe ve kana boğmak eğilimi gösteriyordu ki bu Roma için uğursuzlukların en büyüğü anlamına geliyordu.