Geleceğin toplumlarına biçim verebilecek yapıcı ruhun ancak Batı’da bulunduğunu anlamıştı. Doğu politikasının dalaverelerinden, kaçamaklarından, düşünce ve sözlerindeki kaypaklık ve örtülülükten nefret ediyordu. Kendisi, içinden geçeni olduğu gibi açıklamayı, aka ak, karaya kara demesini severdi. O kadar ki, bu açık sözlülüğü düşmanlarını çileden çıkarmakla kalmaz, çok vakit dostlarını bile zor durumda bırakırdı.