Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yöneticiler iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsun, onlar kendi milletlerinin birer yansıması, milli ruhun birer kopyasıdırlar. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. İşte bu sebeple eskiden beri: "Her millet, layık olduğu idareye ve idarecilere sahip olur." denilmiştir.
Ortada iyi yok zarar verici ve daha az zarar vericilik yanılsaması var
Bedenimizin çocuğunu "korumak" için kısıtlayan, izin vermeyen, hatalı davranışta bulunan ebeveynden farkı yok. Stresin, kaygının vs. zihinsel olarak yaşanıp bir süre sonra bedene yansıması bunun kanıtı gibi. Biz bu yansımayı (ağrılar, nefes darlıkları, egzama, alerji vs.) kötü olarak algılıyoruz oysa bu, temelde ruhun benimle ilgilen demesinin kelimelere dökülmüş hali. Ne düşünüyorsan (iş, aile, gelecek sorunları vb.) onlardan uzaklaş bedenine odaklan dernek, bir tür odak değiştirme hareketi, bedenin açısından bakıldığında ruhu "korumaya" çalışma çabası, artık bunları kenara bırak sana zarar veriyor onun yerine kendinle ilgilen demek. Ebeveynin çocuğa yaptığı gibi, işin iç yüzü şu "o şey sana daha çok zarar verir ben böyle yapayım seni koruyayım tabi yaptığım şey yine sana zarar verecekmiş sadece ben fark etmeyeceğim." Ortada iyi yok, zarar verici ve daha az zarar vericilik yanılsaması var. Başımıza gelen bedensel tepkimeler düşman gibi görünen mesaj verici elçiler... Beden böyle yaparak zihnin zarar verici etkisinden bizi koruduğunu düşünen ama bunun da zarar verici olduğunun farkına varamayan o ebeveyn gibi işte...
Reklam
Devletlerin güçlülük ve zayıflığı, milletlerin ilerleme ve gerilemesi, yalnızca devlet idarecilerinin ehliyetli ve tecrübeli oluşlarından veya beceriksizliklerinden ileri gelmez. Yöneticiler iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsun, onlar kendi milletlerinin birer yansıması, milli ruhun birer kopyasıdırlar. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. Işte bu sebeple eskiden beri: "Her millet layık olduğu idareye ve idarecilere sahip olur." denilmiştir.
Sayfa 27 - nar yay.Kitabı okudu
Soru 1
Özellikle tektanrılı dinsel temele dayalı düşünürler, “ruh hekimliği” kavramını yadsımakta, ruhun Tanrının bir yansıması ve uzantısı olduğunu, dolayısıyla da hasta olamayacağını ileri sürmektedirler.
İlk aynaların kullanılışı eski Mısır devirlerine rastlar. Bunlar pirinç, bronz, gümüş hatta altın gibi metallerden yapılmış ve çok iyi parlatılmış yüzeylerdi ve de tabii ki kırılmaları mümkün değildi. Bu devirde de bu parlak yüzeylerden yansıyan görüntünün o insanın ruhunun bir yansıması olduğuna inanılıyordu. Sonraları buna vampirlerin ruhları olmadığından, bu parlak yüzeylerde görüntülerinin de yansımadığı inancı ilave edildi. Cam kapların yapılmaya başlanılmasından sonra da içindeki sudan yansıyan görüntünün ruhun bir yansıması olduğu inancı devam etti ama camlar kırılabiliyordu ve o zaman da içinde bulunan ruhun bir parçası vücudu terk ediyordu. Birinci yüzyılda Romalılar bu uğursuzluğun süresini 7 yıla çıkardılar. Romalılar hayatın her yedi senede bir kendini yenilediğine inanıyorlardı. Camın kırılması sonucu ruh ve dolayısıyla insanın sağlığı tahrip olduğundan, vücudun kendini yenileyerek, sağlığına kavuşması için yedi yıl geçmesi gerekiyordu.
Neden Kitap
Sıcak, nemli yatağımda yatarken bütün bu sorunlar önemini kaybediyordu. Tanrı gerçekten var mı, yoksa kutsal imtiyazlarının korunmasını gözeten bu yeryüzü güçlüleri tarafından, vatandaşlarını daha da rahat sömürebilmek için, kendi tasarılarına göre mi yaratılmıştır; yeryüzünün gökyüzüne bir yansıması mıdır; bu gibi şeyleri artık umursamıyor, ben yalnız sabaha çıkıp çıkmayacağımı bilmek istiyordum. Ölümün karşısında mezhebin, imanın, itikadın İs ne kadar gevşek ve çocukça olduğunu hissediyordum. Sağlığı yerinde ve mutlu olanlar için, eğlencelik şeylerdi bunlar. Olümün ve çektiklerimin korkunç gerçeği karşısında, kıyamet günü üzerine, ruhun ahretteki mükğfatları üzerine bana telkin ettikleri şeyler, tatsız bir aldatmaca oluyordu. Bana öğrettikleri dualar, ölüm kori kusu karşısında etkisizdiler.
Sayfa 58 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Ben, ruhun varlığına inanmam. Ölümden sonra hayatta kalan hiçbir şey yoktur. Beden, insan zihninin organik düzeneğidir. Çalışıyorsa, hayattaysa düşünce üretir. Beyindeki elektrik akışının sona ermesiyle ne ruh kalır ne de zihin. Nasıl bir akü, elektriğin kendisi olduğunu iddia edemezse, insan da enerjinin kaynağı olduğundan söz edemez. Ama hayalperestlik ölümlüye hastır. Tanrının yansıması olduğunu iddia etmek, ölünce ona dönmek, ölümlü bir deri çantada ölümsüz bir ruh taşımak. Çocuklar için bütün bunlar. Anlaşılması gereken, bedenin bir depo olduğu. Boşaldığı zaman imha edilen bir depo.
Zaman deli akan bir nehirdir, insanlar onu durağan sanır. Bütünü göremeyenler, küllî bakışa eremeyenler için Allah, zaman denen ayracı koymuş ki varlığın zaman seyrindeki değişimi anlaşılıp algılanabilsin. Cüzî bakıştan küllî bakış sırrına erenler, cesedin esaretinden çıkıp ruhun hayat derecesine girenler ise zaman ayracının kıskacından kurtulup geçmiş ve gelecekte, zaman denilen tüm anlarda dolaşırken zamanın da yaratık olduğunu, varlık boyutunun üstünde zaman olmayıp ebediyetin yansıması zamansızlık olduğunu bilirler.
Geri133
504 öğeden 496 ile 504 arasındakiler gösteriliyor.