Bu eser hakkında hem çok fazla söyleyecek şeyim var hem de yok… Öncelikle İvan Gonçarov ile ilk defa tanıştım ve rus edebiyatından olması üzerine çok korkak yaklaşmıştım. Ancak hiç de beklediğim gibi olmadı. Gözlerim satırları, zihnimde ise hayalini yer gibi okudum.
Gonçarov’un, tembelliği sanat haline getirdiği bir kitap Oblomov. Üşengeçlik veya tembellik kelimesini İlya İlyiç’e giydiremiyorum çünkü kendisi tembel değil. Oblomov, ailesi tarafından hayatta tek başına yaşamaya hazırlanmamış, insanlığın kötülüğünden uzakta hayatın içinde sıkışan bir karakter. Harekete geçmeyişi yüzünden bu karaktere çok fazla kızan kişi de olsa ben o takımda değilim. Onun nedenlerini çok iyi anladım. Onunla üzüldüm, onunla sinirlendim. Kalbinin yorgunluğunu, düşüncelerini hep onunla birlikte yaşadım. İçindeki heyecanı, telaşı o kadar masumdu ki onun yanında onu, gözlerim dolu dolu izledim.
Kitabın kalınlığı kesinlikle gözünüzü korkutmasına izin vermeyin. İlk defa kalın klasiklerden birini okumuş bir okur olarak söylüyorum ki kesinlikle başlaman gereken yerdesin! Ağlatmadı ama keşke ağlatsaydı dediğim, son sayfayı çevirdiğimde içimi daha da zedeleyen bir eser oldu benim için. Okuduğumu unutup, tekrar tekrar tanışmak isteyeceğim tek karaktersin İlya İlyiç!