Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması. Ölüm Kapısı Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
464 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Büyülü gerçeklik… Ne kadar da ihtiyacım olan bir ifadeymiş. Marquez kolayını bulmuş hem kendi ve romanı için hem de benim için. Sağ olsun. Maalesef çoğu konuda olduğu gibi kitap okuma konusunda da biraz hassasım. Olağanüstü bir kitabı bitirmiş olmanın duygusallığı içindeyim. Veda gibi ayrılık gibi… En sevdiğin yemeği yeme hazzının sonu gibi. Böyle
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,3bin okunma
Reklam
CBS’si olan kimselerin tabii ki herkes gibi kendi psikodinamiği vardı, fakat halüsinasyonların çözümlenmesiyle görünenin ötesinde çok az kazanım olduğu ortaya çıktı. Dindar bir kimse, başka pek çok şeyle birlikte, dua eden eller, bir müzisyense nota halüsinasyonlan görebilir, fakat bu imgelerin kişinin bilinçdışı istekleri, ihtiyaçları ya da çatışmalarının içyüzüne dair bilgi verdiği nadirdir. Rüyalar psikolojik olduğu kadar nörolojik fenomenlerdir, fakat CBS halüsinasyonlarmdan çok farklıdırlar. Rüya gören kimseler tamamıyla rüyalarının içindedirler ve genellikle rüyalarına aktif biçimde katılırlar, ancak CBS’si olan kimseler uyanık vaziyetteki normal, eleştirel bilinçlerini muhafaza ederler. Dışsal bir uzama yansıtıldıkları halde CBS halüsinasyonlarının ayırıcı niteliği, etkileşimden yoksun olmalarıdır; daima sessiz ve nötrdürler, bir duyguyu ilettiklerine ya da uyandırdıklarına nadiren rastlanır. Seslerden, kokulardan ya da dokunma hissinden yoksun, görsellikle sınırlıdırlar
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 saatte okudu
Destek Yayınları’nın felsefe serisinden çıkan bu kitap Özlem Küskü’nün Jung’un eserlerine yönelik bir biyografi ve düşünce derlemesinden oluşmaktadır. İlk bölümde aslında Jung’un anlayışına ufak bir giriş yaparız. Hep dışardan yakınırız ama biz kimiz? Neyiz? Kendimizi bilmeden nasıl başkalarını bilebiliriz? Önce kendimize bakmamızı
Dışa Bakan Rüya Görür, İçe Bakan Uyanır
Dışa Bakan Rüya Görür, İçe Bakan UyanırÖzlem Küskü · Destek Yayınları · 20202,388 okunma
Yazarken
Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için
"beni güzel hatırla! bunlar son satırlar... farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu... kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için. uyandın ve ben bittim... beni güzel hatırla! çünkü; sevdim seni ben, herşeyini... sana sırdaş oldum, dost oldum, koynumda
Reklam
Adorno Benjamin’e Karşı
Benjamin, kolektif bilinçdışı kavramını öznel bir rüya olarak betimlerken, bir yandan da arkaik mitlerin korunduğu bir alan olarak yorumlamaktadır. Adorno'ya göre ise mitlerin içine ko­numlandıkları kolektif bir bilinçdışı anlayışı; Jung'un, Freud'un cinsellik alanından soyutlanmış görüşlerinin bir derlemesinden ibaret olup, psikanalizin başarısızlığından öteye gidemeyecek bir iddiadır. Benjamin'de örtük bir biçimde de olsa mitlerin hala geçerliliğini koruduğu inancı, yitirilmiş bir toplumsal masumi­yetin yaşandığı dönem sayılan, doğayla insan birlikteliğinden söz eden ütopyacı bir sınıfsızlık durumunun, romantik bir nos­taljisine yol açması endişelerine karşın mevcuttur.Adorno'nun bu konudaki temel endişesi ise Benjamin'in görüşlerindeki mite olan bu bağlılığın, tarihin karşısında eleştirellikten yoksun bir tutuma yol açması olasılığıdır.
Sayfa 114 - Ayrıntı Yayınları, 2013, 1.Baskı.Kitabı okudu
Jung
Eski inancın ifade ettiği gibi, tanrılar ya da şeytan, uyuyan kişiyle sembolik bir dilde konjşur ve rüya yorumcusu bunu çevirmek zorundadır. Modern ifadede bu, rüyanın görünüşte tutarsız ve saçma olan bir dizi görüntü; ancak çevrildiğinde açık bir anlam içeren bir düşünce malzemesi olduğu anlamına gelir.
Çocukluk anıları insan uyandıktan sonra da süren rüyalardı. Bütün gece ya da gecenin büyük bir bölümü boyunca rüya görüyor, ancak uyandığınızda, elinizede tek kalan şey bir terk edilme ya da ihanete uğrama, bir tuzağa yakalanma, donmuş bir ovada tek başına bırakılma anısı oluyordu; hatta bazen bu bile olmuyor, geriye sadece bu gibi olayların yol açtığı heyecanın soluk bir imgesi kalıyordu.
" Ya bu gördüklerin hakikat de yaşadığını sandığın hayat rüya ise?"
Reklam
"Rüyada geçen hiçbir olay yoktur ki, ilk nüvesi bir istek, bir arzu ya da bir uyarım olarak uyanık hayatta atılmamış olsun." Bu ilk uyarım için şunu söylemek gerekir: Rüya yaratmamıştır bu uyarımı; sadece kopya etmiş ve dillendirmiş, bizde var olan geçmişe dair küçücük bir malzemeyi, dramatize eden bir işlemden geçirmiş, havarinin şu sözlerini gerçekleştirmiştir: Kardeşinden nefret eden katildir. Uyanıp da ahlaki bilincimize tekrar ulaştığımızda, bu günahkâr rüyanın ayrıntılarına gülüp geçebilsek de rüyaya kaynaklık eden ilk malzeme gülüp geçilemeyecek kadar ciddidir..."
Sayfa 107 - Say Yayınları
Bütün gece ya da gecenin büyük bir bölümü boyunca rüya görüyor, ancak uyandığınızda, elinizde tek kalan şey bir terk edilme ya da ihanete uğrama, bir tuzağa yakalanma, donmuş bir ovada tek başına bırakılma anısı oluyordu; hatta bazen bu bile olmuyor, geriye sadece bu gibi olayların yol açtığı heyecanın soluk bir imgesi kalıyordu.
Carl Sagan der ki:
Eğer anaokulu ya da 1. sınıf öğrencilerinin olduğu bir sınıfa girerseniz, karşınızda bir sınıf dolusu bilim meraklısı bulursunuz. Size inanılmaz derinliği olan sorular sorarlar. -Rüya nedir, ayak baş parmağımız neden var, dünyanın doğum günü ne zaman, çimenler neden yeşil, ay neden yuvarlak? Bu sorular oldukça derin ve önemli sorulardır. Üstelik çocuklar bu soruları çok da düşünmeden bir anda üretebilirler. Eğer liselilerin olduğu bir sınıfa girerseniz bunların hiç birisini göremezsiniz. Karşınızda sadece meraksız bakışlar bulursunuz. Bu durum, anaokulu ve lise arasında geçen zaman içerisinde gerçekten korkunç bir şeyler yaptığımızı gösterir.
Dilimizi konuşmak sizin seçiminiz değildi, dininiz ya da ahlaki değerlerinizi siz seçmediniz. Onlarc siz doğmadan önce de vardı. Neye inanıp neye inanmayacağımızı seçebilmek için bir olanağımız olmadı. Bu anlaşmaların en küçüğünü bile biz seçmedik. Kendi ismimizi bile seçen biz değiliz. Toplumsal rüya bize nasıl insan olacağımızı öğretir. "Kadın"ın ne olduğunu " erkek"in ne olduğunu öğreniriz. Tabii yargılamayı da öğreniriz. Kendimizi yargılarız, başka insanları yargılarız, komşuları yargılarız.
İnsanlar bazı şeyleri kabul edebilselerdi muhtemelen daha az nevrotik olurlardı. Ancak genel olarak bu şeyler uygunsuz ya da can sıkıcı şeylerdir. Bu yüzden her zaman belli bir miktar bastırma vardır…
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.