Rüya yasaklayana kadar da dünyanın iflah olmaz maddeselliğini temsil eden her şeye, başkalarının hayatlarını, hikayelerini, çöllerini, bilinçlerinin altında ve üstünde hareket halinde olan renkleri didikleyerek ya da kitap okuyarak direniyordum. Başkalarının yerine yaşadıkça, yeni ruhlar keşfettikçe hem rüyalarım için malzemeler toplamış oluyor hem de huzursuzluğumu seyreltiyordum. Kendimi bildiğim günden beri beni kuşatan bir durumdu bu. Herkesin eğlendiği meşgalelere karşı alaka duyamamak… kitapların içinde sıkışıp kalmak…
Güzel zengin kızlar, yakışıklı ve bir o kadar gururlu fakir oğlanın eksik olmadığı televizyona, dondurma tanıtırken kadın pazarlayan reklamlara, kitleleri uyuşturan futbola, insanları aptallaştıran popüler kültür zırvalıklarına, vıcık vıcık yaşanan aşklara, sistemin koyunlarının tapındığı siyasi putlara, milyondolarlarla oynayıp Müslümanlara kanaat etmeyi öğreten din hocalarına, sanatı bir klozet markası sanan cahil insanlara bir saniye dahi olsa tahammül edememek… yani dünyanın neredeyse yüzde doksanına hâkim olan her şeye…
Sanırım bu mesleği bile tüm bunlardan uzak durmak, kendime ait bir alem inşa etmek için seçmiştim. Ama iki yıldır üstünde çalışmama rağmen rüyalarıma söz geçiremiyordum hâlâ. Belki de bir hikayem olmadığı içindi. Ancak güzelliğinden şüphe duyulmayacak bir hikayesi olanlar varacaklardı kendilerine. Bunu biliyordum.
Semra Meydan @_i_smilemine
Oblomov'u çok yerde görmüştüm. Herkes bir anda Oblomov okuyordu sanki. Ne zaman bir kitabı okuyalım diye seçsek herkes anlaşmış gibi o kitabı
Merhaba
Bugün sizlere Perseus yayınlarından Furkan Özen kaleminden Kemal’in Askeri Bir Aşkın Doğuşu kitabı ile geldim.
Yiğit yirmidokuz yaşında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde askeri-tarih ve Türk Tarihi alanlarında en iyi uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor.Tv programlarına konuk olarak davet ediliyor ve bu yönde olan
Renklerim çiçek açıyor ve onlarla iğnemde yeni bir güç buluyordum. Büyücülük müydü bu? Yoksa sadece bir ışık oyunu mu? Uyanıkken bile devam eden garip bir rüya mı?
"Çok mu güzel daldığın rüya?" diye sordu. "Seni benden alıkoyacak kadar mı güzel?" Burnunun direği sızladı ve bir kez daha ona yalvardı." Uyan, Sedef." Uyur gezer halini bile özlemişti ama onun kirpiği bile kıpırdamıyordu." Uyan ki zihnindeki düşlerden çıkıp bana gel. Tüm renkleri yanına alıp götürmen haksızlık. Baktığım her yer siyah, gözlerimin değdiği her şey karanlık. Gözlerim gülüşünü özledi, kulaklarımda cıvıltılı sesin eksik. Boşluktayım, Sedef. Uyan ki beni ittiğin o karanlık uçurumdan çıkmak için yolumu bulayım," dedi. Aslında ona kızmak istiyordu. Bu kadar uykucu olduğu için ona kızmak istiyordu. Ne çok isterdi söyledikerini duymasını, ne çok isterdi yakarışkarına cevap vermesini...
Kitabı okurken, oblomov muyuz? Yoksa onlomovluk mu? Yapıyoruz.Düşüncesindeyseniz bu kitabı okumalısınız. Okuduğum eser roman türündedir. Genellikle roman okumayı seviyorum, özellikle Dünya ve Türk klasiklere ağırlık veriyorum. Biraz yazar hakkında bilgi vereyim. Simbrisk'te doğmuştur. Zengin bir tüccar ailesinin çocuğu olan
Gece saat on ikiyi on geçiyor.
Taksim’de saatin altında tramvayı bekliyorum.
Öyle olmasa, bu kadar ince eleyip sık dokumaya lüzum görmez;
vakit gece yarısını geçmişti, derdim.
Epey oluyor. Baharın bu soğuk günlerinde, şu devam eden kıştan
bir buz gibi gece, hatırıma geliyor. O zamanlar daha Camlı Köşk’ün camları ve hanende ilânlarının
(Spoiler içermeyen tavsiye kısmı)
Öncelikle bu kitaptan bahsederken nasıl bir benzetme yapacağıma karar veremedim. Çünkü ne herhangi bir kitap ile mukayeseye müsait ne de zaten benzeri yazılmış bir eser.
Eğer kitabı okuyup okumamak üzerine kararsızsanız size şunu söyleyebilirim sarmal kurgu seviyorsanız mutlaka bu kitabı da seversiniz yazarımız