Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlar sahip olmak değil, sadece arzu etmek istemelerinden ve her bireyin, iyi günleri geldiğinde adeta huzursuzluk ve sefalet için dua etmeyi öğrenmesinden dolayı, mutlu bir çağ asla olanaklı değildir. İnsanın yazgısı m u t l u a n l a r a yöneliktir - her yaşamda vardır böyle anlar, - ama mutlu zamanlara değil. Yine de bu zamanlar, insanların hayal gücünde, "dağların ötesi" olarak kalacaktır, ataların mirası olarak; çünkü mutluluk çağı kavramı kadim zamanlardan beri insanın av ve savaş yoluyla şiddetli bir çabadan sonra kendini dinginliğe verdiği, kollarını ve ayaklarını uzatıp, uykunun kanatlarının yakınlarda hışırdadığını duyduğu durumdan alınmıştır. İnsanın, o eski alışkanlık uyarınca, u z u n sıkıntı ve zahmet d ö n e m l e r i n d e n s o n r a d a o mutluluk durumundan, bu durumun yüksekliği ve sürekliliği sonucunda pay alabileceğini düşünmesi yanlış bir çıkarımdır.
Sayfa 271
Burada herkes, tarımınfelaket içinde olduğunu söyleyecektir. Pamuk s t o k u m u z g e ç e n y ı l k i m i k t a r ı n i k i - ü ç k a t ı n d a n fa z l a d ı r . B u ğ d a y ı n d e v r e ­ den stoku iki yıl öncesinden yüzde 43 fazladır. Soya stoku gelecek yıl bu yıldan yüzde 60 fazla olacaktır. Satamıyoruz. Çünkü Avrupa Ortak Pa­zarı 20 yıl önce tarımda kendi kendine yeterli olmak için inşa edilmiştir. Fakat bu nokta geçilmiştir. Ortak Pazar 1960'lardaki yıllık 20 milyon tonluk net hububat ithalatçılığı konumundan, 1980’lerde net hububat ihracatçısı konumuna gelmiştir. Bu amaçlanan kendi kendine yeterli­liğin çok ötesindedir. Para yardımları ihracata yönelik çok artmış ve Amerikan üreticisiyle rekabet durumu yaratmıştır. Bizim üreticilerimiz, Avrupalı kapitalistlerin hazinelerine karşı mücadele vermek zorundadır.
Reklam
Kürt alfabesinde otuz bir harf, eğer kullanımı ihtiyari olan iki harf de eklenirse otuz üç harf vardır: a, b, c, ç, d, e, ê, f, g, h, i, î, j, k, l, m, n, o, p, q, r, s, ş, t, u, û, v, w, x, y, z.
Sayfa 3 - İHTİYARİ KULLANILAN ÜNSÜZLER: Bunlar Arapçadaki «ح» harfine tekabül eden, Türkçe normal <h> ile yazılıp okunan <h> ile Arapça «غ» sesinin karşılığı «ẍ» harfidir. / İnstitut kurde de ParisKitabı okuyor
................................... ÜÇÜNCÜ KİTAP ................................... E N U Z A K S A H İ L
Sayfa 257 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
........................................ BÖLÜM X ....................................... K A R A N L I Ğ I N Ö F K E S İ
Sayfa 232 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Reklam
Ötekinin acı çektiğinin ö ğ r e n i l m e s i gerekir: ve asla tamamen öğrenilemez.
Sayfa 72
...................................... BÖLÜM IX ........................................ E R R E T H - A K B E ' N İ N H A L K A S I
Sayfa 222 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Gerçi acıma g ö s t e r i l m e l i d i r , ama o n a s a h i p o l m a k t a n kaçınılmalıdır: çünkü mutsuzlar öylesine a p t a l d ı r l a r ki, onların nezdinde acıma göstermek, dünyanın en büyük iyiliğidir. - Belki de mutsuzların bu gereksinimi aptallık ve zihinsel bir eksiklik olarak, felaketi beraberinde getiren bir tür akıl hastalığı olarak (Rochefoucauld da böyle kavramış görünüyor) değil de tümüyle başka ve daha düşündürücü bir şey olarak anlaşıl dığında, bu acıma duygusuna sahip olmak istemeye karşı daha güçlü bir uyarıda bulunulmalıdır. Daha çok kendileri ne acımisın d i y e ağlayıp bağıran ve bu yüzden durumları nın dikkati çekebileceği anı kollayan çocukları gözlemlemek yerinde olur; hastalada ve ruhsal rahatsızlığı olanlarla ilişki içinde yaşandığında bu yakınmaların ve inlemelerin, mutsuzluğun sergilenmesinin, aslında orada bulunanlara a c ı ç e k t i r m e k amacını güdüp gütmediğini sorar insan kendisine: sonra da berikilerin dile getirdiği acıma, zayıflar ve acı çekenler için bir tesellidir, görürler ki tüm zayıflıkianna karşın en azından hala b i r g ü ç l e r i v a r d ı r : a c ı ç e k t i r m e g ü c ü . Mutsuz kişi acıma gösterisinin onun bilincine çıkarttığı bu üstünlük duygusundan bir tür haz elde eder; kendini beğenmişliği kabarır, hala dünyaya acı çektirecek kadar önemli biridir. Dolayısıyla acınma özlemi kendinden haz alma özlemidir, üstelik yakınlarına zarar verme pahasına; kendi özgün benliğini, olanca saygısızlığıyla gösterir insanlara: hiç de Rochefoucauld'nun dediği gibi "aptallığıyla" değil.
Sayfa 45
Bir düşünürü umutsuzluğa düşürebilecek şeylerden biri de, mantıkdışı olanın insanlar için gerekli olduğu ve mantıkdışı olandan birçok iyinin doğduğu bilgisidir. Mantıkdışı olan, tutkularda, dilde, sanatta, dinde ve genel olarak yaşama değer kazandıran her şeyde öyle sağlam bir biçimde yerleşiktir ki, bu güzel şeylere iflah olmaz bir biçimde zarar vermeden onlardan çekip almak mümkün değildir onu. İnsan doğasının salt mantıksal bir doğaya dönüştürülebileceğine inanabilenler, pek naif insanlardır yalnızca; ama bu hedefe yaklaşınanın dereceleri olsaydı, bu yolda neler neler yitirilmeyecekti ki! En akıllı insan bile zaman zaman yeniden doğaya, yani t ü m ş e y I e r k a r ş ı s ı n d a k i m a n t ı k d ı ş ı t e m e l t u t u m u n a ihtiyaç duyar.
Sayfa 32
Reklam
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
"Kuşku değil, e m i n o l u ş t u r çıldırtan."
Sayfa 30 - İş Bankası Kültür Yayınları
R ü y a n ı n y a n l ı ş a n l a ş ı l m a s ı . - Uygarlığın en başlarında insan, rüyasında i k i n c i b i r g e r ç e k dünyayı tanıdığını sanıyordu; işte tüm metafiziğin kökeni budur. Rüyalar olmasaydı dünyanın bölünmesi için bir ne den bulunamazdı. Ruh ve bedenin ayrılması da rüyanın en eski kavranışıyla bağlantılıdır, ruh görünüşlü bir beden ka bulü, yani tüm ruhlar inancının ve olasılıkla tanrı inancının da kökeni bununla bağlantılıdır. "Ölü yaşamını sürdürüyor; ç ü n k ü yaşayanlara rüyada görünüyor" : böyle çıkarım yapıldı vaktiyle, binlerce yıl boyunca.
Sayfa 5
ABD bu işte yalnız değil: Britanya'da en yüksek gelir sahibi %l'lik ıi ulusal gelirden 1982'de aldığı %6,S'lik payı ikiye katlayarak %13'e çıkardı. Daha uzaklara baktığımızda ise, her yerde olağandışı servet ve güç yoğunlasmalarının ortaya çıktığını görüyoruz. 1990lardaki neoliberal "şok tedavisi"nden sonra Rusya'da küçük güçlü bir oligarşi ortaya çıktı. Serbest piyasa odaklı pratikleri be­mnseyen Çin'de gelir ve servet eşitsizliğinde olağanüstü bir patlama meydana geldi. Meksika'daki 1 992 sonrası özelleştirme dalgası, birkaç � (örneğin Carlos Slim) neredeyse bir gecede Fortune'un dün­ Ql en zenginleri listesine soktu. "Doğu Avrupa ve CIS [Bağımsız Dnietler Topluluğu] ülkeleri [...] toplumsal eşitsizlikte [...] tarihin en büyük artışlarından bazılarını kaydetti. OECD ülkeleri de 1980'ler­ .iı:n sonra eşitsizlikte büyük artışlar kaydettiler," bu arada "dünyanın m ungin ve en yoksul ülkelerinde yaşayan %5 arasındaki gelir far- 1: 1960'ta 30/1 iken, 1990'da 60/1, 1997'de 74/1 oldu."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.