Bunca olumsuz, kötü, kaygılı günlerin tam ortasında tanımadığım, fakat yıllardan beri tanıyormuş gibi hissettiğim sevimli bir ailenin hediyesi olarak evime geldi Son Ada. Uzun zamandır, mevcut yaşananlardan yola çıkarak anlamlandırmaya çalıştığım toplumsal hafıza ve kötülük kavramları çok saf ve anlaşılır bir dille ele alınmış. Bir insan unutur elbette yaşadıklarını, bir aile de unutur peki herkes aynı anda hiç yaşanmamış gibi silebilir mi geçmişi kafasından? Kendisini uyarana, gerçekleri hatırlatana düşman kesilir mi bir anda? Evet, oluyor. Geçmişte de oldu, şimdi de oluyor. Yıllarca balık hafızası üzerinden espri yapan insanlar, kendilerinin hafızasını hiç sorgulamıyor. Cennet gibi bir adanın yavaş yavaş, sindire sindire cehenneme dönüşünü, özgürlüğü başı boşluk olarak algılayışını, hayatlarını 'demokratik' olarak nasıl mahvettiklerini hatırlamıyor insanlar.
Kötüye kötü dememeyi, saf kötülüğü farklı kılıflarla süslemeyi, 'ama o daha iyi bilir' diyerek saf kötüyle savaşmamayı insan kendi seçer.. Ve bir toplum/ topluluk seçtikleriyle yaşamaya mahkumdur.
Son ada o mahkumiyeti anlatıyor bize, belki de 'adada yıllarca sakin yaşamış olmanın verdiği uyuşuklukla' felaketleri farkedemeyecek kadar körelmişti gözler.
Not: Kenan Evren'i ve içindeki saf kötülüğü isim vermeden nasıl anlatırsınız sorusunun cevabı bu kitapta gizli.
Not2: Siyasi tarih değil belki ancak yakın toplumsal tarihimizin resmi mevcut kitapta.