Büyük işletmelerde başlayan grevler Almanya'nın tüm sanayiini etkileyecek. En büyük grevi başlatan kıvılcımın Anadolu'nun ücra bir köşesindeki sağlık ocağı doktoru tarafından çıkarıldığını kim bilecek?
Çok soğuk bir havada kalorifer ocağı bozulan ev sahibi tamirci çağırmıştı. Tamirci hemen geldi. Yarım saat içinde ocak yeniden çalışıyordu. Tamirci ev sahibine 200 dolarlık bir fatura çıkardı.
“Ne!” diye bağırdı ev sahibi öfkeyle. “Ne kadar uğraştın ki!
Tek yaptığın küçük bir parçayı değiştirmek oldu. Beş dolardan fazla etmeyecek bir alet için ne hakla benden, 200 dolar istersin?”
Tamirci omuz silkti. “Ben parça için sadece iki dolar istedim. Fiyatı bu kadardı.”
Ev sahibi elindeki faturayı salladı. “İki dolar mı?” diye bağırdı. “Burada 200 dolar yazıyor!”
“Doğru.” dedi tamirci. “Neyin bozuk olduğunu ve bunun .nasıl onarılacağını bilmenin değeri 198 dolar.”
Bilinçahınız usta, her şeyi bilen bir tamircidir. Vücudunuzdaki her organın nasıl çalıştığını ve nasıl iyileştirileceğini bilir.
Sağlık komutu verirseniz, bilinçaltınız bunu yerine getirecektir.
Burada anahtar, gevşemedir. “Rahatlık işi çözer.”
Sayfa 113 - Koridor Yayıncılık, 1.Baskı: İstanbul, 2009Kitabı okudu
onkoloji ilaçları da hastalık da öldürüyor
genel dahiliye iyi tanıyı koyar
acil genelde biz bakmayız der
psikiyatri ise sağlık bakanlığının bile haberi olmadığı bir yer. içeride ne olduğunu kimse bilmiyor
sağlık ocağı faranjite iyi bakar .
hastanelerde güvenlik vardır çünkü kimin geleceği belli olmaz veya doktorun kafası eserse kovması için vardır .
hastanelerde reklamlarda ki gibi sevgi tedavi olduğunda var .
kısacası hasta olmayın adostlar tabii mümkünse keşke ilaç sanayimiz olsa dışarıdan biz değil de biz satsak tabii hayal bunlar .
bana diyecekler he napalım işte bu kadar tedavi ediyoruz .
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
_Dünya büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar; rolü bitince de bu sahneyi sonsuza dek terk eder.
_İnsanı yoran yaşadığı hayat değil, taşıdığı maskelerdir. Tanrı size bir yüz vermiş; bir tane de siz eklemeyin.
_Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, aşk sanıyorsunuz.
_Madem bu dünya bile yok olacak bir
*** Dikkat, kitap içeriği içerir!!!
Bir eseri yazarından ayırmak, tutmuş yoğurttan mayayı ve sütü geri kazanmakla iştigal olur. Artık istesem de ayıramam fakat soğumuş yoğurdu, ağız yakmayacak kadar ısıtıp yiyeceğim. Neyse ki yazar, eserinin sonunda veryansın marjımızı bir nebze daha genişletiyor. Önce yazara dair 18 küçük not aktarıp akabinde
Güne horozun sesiyle uyanıyorsun,
Gözlerini açıyorsun usul usul... Yüksekçe bir yerde, yatmadan söndürülmüş gaz lambası, gün doğmuş dışarıda, çeşmedeki suyun ve başında muhabbet eden insanların sesi geliyor kulağına...
Ahşap ya da kerpiç bir ev, önünde bahçesi, elini uzansan meyvesini alabileceğin ahlat, elma ağaçları... Yüksek sesle konuşan,
Yaz tatili için geldikleri baba ocağı kasabada, bisiklet kullanırken çalılara düşen yedi yaşındaki kızının bacağındaki kanı görüp, bekaretinin bozulduğuna hükmederek panik
içinde sağlık merkezine getirmiş ve sabırsızlıkla benim vereceğim raporu beklemektedirler. Anne, ısrarla imzalı mühürü ve kaşeli başka bir kağıt daha istiyor benden.
"Ne yapacaksınız verdiğim kağıdı? Merak etmeyin, bir şeyi yok. Sadece bacağı biraz yukarıdan yaralanmış, o kadar,"
diyorum.
Kızın çeyiz sandığının dibine koyacaklarmış rapor kağıdını. Evlendiğinde yeni evine raporuyla gidecek. Beyaz kırlent
ve işlemeli masa örtülerinin arasında, "sağlamdır" raporuyla beklenen bir ömür.
Ah, bu raporlar ... Siz ey hayatları boyunca bir an bile
kendi vicdanlarıyla baş başa kalmamış olan korku tüccarları. Raporlarınızla ne zamana kadar kızlarımızın, oğullarımı
zın gül kokulu masum bedenleri üzerinden iktidarlar kuracaksınız?
Zafer Saraç/ Kitabın Yurduna Yazılar.
Zafer Saraç, 1980 yılında Elazığ'da doğdu. İlk orta öğrenimini aynı ilde tamamladı. 2003 yılında Sağlık Memuru olarak göreve başladı. Tıbbi Laboratuvar, Biyoloji ve Tarih eğitimi aldı. Yüksek lisansını 2019 yılında tamamladı. 2015 yılında Elazığ'da, Telmih Kültür, Sanat, Tarih ve Edebiyat dergisinin
Çelik, ateş ile imtihanı verdiğinde eşsiz bir kılıç olur. Toprak da madende ateş ile tanışmadan şahesere dönüşmez. Bu yüzdendir ki yaşamın zorluğuna hazırlanan yerlere ocak denilmiştir. Yeniçeri Ocağı, Sağlık Ocağı, Türk Ocağı gibi...
ALTINCI EVRE
Grönland kıyısındaki ücra bir köy olan Ilimanaq'ta iki çocuk, Aleq ve Malik ile birlikte, gün batımından sonra aktif bir maden sahasını keşfederek gizli gizli girmeye başlıyor. Sahada sondaj yapmak tehlikeli bir maddeyi ortaya çıkarıyor ki maalesef çocuklar bu alana gidiyorlar. İki gün önce, matkabın kayaya acımasızca vurması