Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Damla
Damla
@sakinokur35
444 okur puanı
Şubat 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
"İlkbahar geldiğinde çok sarsıldım, sen çoktan gitmiştin. Kışı geçirmemiştin. Baharın hiç gelmemesini, bir daha bahar olmamasını, bir daha yaz olmamasını diledim bir an. Sen yoktun, mutsuzdum, bütün dünya hüzünlü olmalıydı. "
Dul, Jean Louis Fournier'in 40 yıl evli kaldığı eşi Sylvie 'nin ölümü üzerine yazdığı bir kitabı. Fournier, eşinden önce ölmek istiyormuş, kitapta yer yer kendisini yalnız bırakıp gittiği için sitem ediyor ona. Çoğunlukla da eşiyle yaşadığı güzel anılardan, onu hatırlatan eşyalardan, onun etrafı nasıl güzelleştirdiğinden bahsediyor. 40 yıl boyunca her zaman birbirlerine anlatacak şeyleri olmuş, hatları kopmamış hiçbir zaman. İyi bir evlilikmiş onlarınki. Yazarın anlatımından eşini ne kadar sevdiğini nasıl mutlu bir hayat yaşadıklarını anlayabiliyoruz. Evli insanlar bu kitabı okuyup kendi evliliklerine de bir bakmalılar diye düşünüyorum. Hâlâ elektrik var mı? Eşiniz bir gün aranızdan ayrılırsa geriye ondan nasıl anılar kalacak? Kavgalar mı neşeler mi? Eğer hâlâ yanınızda ise güzel anılar biriktirmeye çalışmalısınız. Fournier 'den okuduğum ilk kitaptı. İçten ve sakin anlatımı ile beni etkiledi, sanırım diğer kitaplarına da bir göz atacağım. Sizlere de tavsiye ederim.
"Hep iş, hep çalışma, hep açlık, hep yoksulluk, hep gelecek korkusu içinde olacaklar. Bu korkular onları kör, sağır, sersem, beyinlerini işlemez yapacak."
"O kadar ağır işler yükleyeceğiz ki onlara, düşünecek bir anlık bile zamanları olmayacak."
-spoiler içerebilir. -
Herkese merhaba
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal KarıncaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 201710,2bin okunma
Usta ve Margarita, Bulgakov'un Stalin dönemini eleştirdiği fantastik türde bir romanıdır. Eser, Sovyetler Birliği'nin bir dönem edebiyat üzerindeki baskısı nedeniyle sansürlenerek ve kısaltılarak yayımlanmak durumunda kalmış. İlk sansürsüz baskı ise 1973 'te gerçekleşmiş. Bulgakov bu eseri kendi tabiriyle "tabuta kadar"
Okur Takip Önerileri
Kitab-ül Hiyel, İhsan Oktay Anar'ın yazmış olduğu ikinci romanıdır.Kitap, ''Eski zaman mucitlerinin inanılmaz hayat öyküleri'' adı altında yayımlanmış. Bu kitapta, yazarın diğer kitaplarından farklı olarak birçok çizimler bulunmakta ve bu çizimler, kitabın yazarı İhsan Oktay Anar'a aitmiş. Kitabın geneline baktığın
Kadın Beyni Erkek Beyni, Serkan Karaismailoğlu ile tanışma kitabım oldu. Kitapta beyin üzerine yapılan birtakım araştırmalardan söz ediyor. Kadınlar ve erkekler neden farklı düşünür ya da neden bazen birbirimizi anlamakta güçlük çekeriz bunu bilimsel bir zeminde anlatmaya çalışmış. Tabii bu anlatımı yaparken yer yer gülümseten esprili bir dil kullanmış. Bu yüzden kitabı okurken sıkılmıyorsunuz, verilerin arasında boğulmuyorsunuz. Yapılan deneyleri bizim anlayacağımız basitlikte anlatmış. Peki nedir bu kadın ve erkeği ayıran durumlar derseniz öncelikle şunu söyleyebilirim ki beynimizin cinsiyeti kendi cinsiyetimizden farklı olabiliyormuş. Yani bir erkek, kadın beyni taşıyabildiği gibi bir kadında da erkek beyni bulunabilir. Bunun nedeni ise anne karnında iken maruz kaldığımız hormonların etkisi. Cinsiyetine göre beyinlerin farklı özellikleri olabiliyor, örneğin erkek beyninin matematik ve mühendislik alanında daha başarılı olduğu söyleniyor. Fakat yazarımız bu konuda "Aslına bakarsanız bir şeyleri başarmanız, o şeyi ne kadar istediğiniz ile ilgilidir." görüşünü savunuyor. Kısaca hangi beyinli olursanız olun kapasitenizi kendiniz belirlersiniz.
Bu kitabı size karşıt olan beyni anlamanız açısından okumanızı tavsiye ederim. Erkek beyinli bireyler için önemli tavsiyeler içeriyor :) Kitabın sonunda ise küçük bir hesaplama ile beyninizin cinsiyetini öğrenebiliyorsunuz. Herkese keyifli okumalar dilerim
Hayy bin Yakzan, İbn Tufeyl 'in kurgu şeklinde yazdığı bir felsefe metnidir. Öncelikle ana karakterin adı olan Hayy bin Yakzan kelimesine bakacak olursak Hayy Arapçada canlı, diri anlamına geliyor. Yakzân ise uyanık zihin anlamına geliyor. Yani kahramanımızın adı "Uyanık Akıl oğlu Diri" oluyormuş.
Kitapta Hayy karakteri hiçbir
Algernon'a Çiçekler, zeka seviyesi düşük olan Charlie 'nin zekasını yükseltmek için yapılan bir deneyi konu alıyor. Bu deney daha önce Algernon isimli bir fare üzerinde denenmiş ve farenin zekası artmış. Bunun insanlar üzerinde etkili olup olmadığını denemek için Charlie isminde bir genci seçiyorlar. Bu işe kendisi de gönüllü olmak istiyor çünkü Charlie de diğer insanlar gibi 'normal' olmak, onların arasına katılmak, sevilmek istiyor. Kitap, bu deney sürecinde Charlie 'nin yazmış olduğu ilerleme raporlarından oluşuyor. Bu raporlar başlangıçta kötü bir yazı ile yazılmış, çünkü Charlie yazı yazmayı pek bilmiyor. Sayfalar ilerledikçe yazının düzelmesi ile aslında onun zekasında bir artış olduğunu kendiniz de fark edebiliyorsunuz. Yalnız zeki olmak, her şeyi anlamak ve bilmek insana her zaman mutluluk vermeyebiliyor. Charlie 'nin etrafındaki insanları anlamaya başlaması, aslında insanların onunla nasıl alay ettiğini fark etmesi beni yer yer üzdü. İnsanlar öyle acımasızdı ki sırf düşük zeka seviyesine sahip olduğu için onunla eğlenmekte bir mahsur görmüyordu. Charlie şimdiki aklıyla bunları anlıyor, sorguluyor, üzülüyor ve bu sırada gün geçtikçe daha da zeki oluyor. Ama kitapta da dediği gibi, sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmiyor. Belki de hepimizin sadece sevilmeye ve kabul görmeye ihtiyacı vardır. İnsanları zekası veya dış görünüşü ile yargılamamalıyız. Benim için güzel bir okuma deneyimi oldu. Charlie 'nin yaşamının bir kısmına şahit oldum ve empati yapma şansım oldu. Sizlere de tavsiye ederim. İyi günler
Deli Kurt kitabı , Osmanlı Devleti 'nde Yıldırım Bayazıd'dan sonraki taht kavgalarının olduğu fetret dönemi ile başlıyor. Bu dönemdeki taht mücadeleleri sırasında Yıldırım Bayazıd' ın oğullarından biri olan İsa Bey 'in hikayesinden bahsediyor. İsa Bey, hamile olan evdeşi Bala Hatun' u ve bebeğini en güvendiği adamlarından birine emanet ediyor. İşte bu Bala Hatun ile İsa Bey'in oğlu olan bebeğin yani Murat 'ın hikayesini okuyoruz. Yaptığı kahramanlıklar sayesinde Deli Kurt unvanını alıyor. Deli Kurt, Osmanlı hanedanından biri olduğunu bilmeden yıllarca Osmanlı ordusunda görev yapıyor. Bir gün güzeller güzeli bir peri kızına aşık oluyor. Bu peri kızı gözlerinden yeşil ışık çıkaran, baktığı insanı öldüren cinsten in mi cin mi belli olmayan biri. Bu durum biraz efsanevi bir hava katıyor. Fakat öğrendiğime göre bu parlak bakışlı gözlerine bakılmayan kız, hayali bir tip değilmiş. Zamanımızda Muğla 'nın bir köyünde böyle bir kızın yaşadığı söylenmekte imiş. :) Kitap, hem bir kahramanlık öyküsü hem de bir aşk hikayesi barındırıyor. Daha fazla detaya girmeden severek okuduğumu belirtmek istiyorum. Sizlere de tavsiyemdir. İyi okumalar dilerim.
Müslümanca düşünmek nasıl olur? Sözle ben Müslümanım diyoruz da bunu ne kadar gösteriyoruz? Rasim Özdenören, bu kitabında çağın insanını eleştiriyor. Bu çağda Müslüman, modern yaşama, modaya ayak uydurmuş durumda. Ama aslında biz çağa ayak uydurmacağız, çağ bize uyacak. Teknoloji gelişmiş, toplumlar değişmiş olsa bile dinde bir değişim olmadı.
"Namazları aksatıyoruz ama namaz kahramanı çocuklar bekliyoruz. Kitap okumuyoruz ama âlim olacak çocuklar umut ediyoruz. "
Herkese merhaba Sizlere Muhteşem Ahlâk serisinin üçüncü kitabı olan Çocuk Yetiştirme Ahlâkından bahsetmek istiyorum. Kitap, iyi anne - baba olabilmek adına öneriler içeriyor. Bunu yaparken de peygamber efendimizin davranışlarını örnek veriyor. Peygamber efendimiz çocuklara nasıl davranırdı, nelere dikkat ederdi bunlardan bahsetmiş. Tabi bizim de bunları bilip örnek almamız gerekiyor. Bir çocuğu doğurmakla, eline para verip okula göndermekle iyi anne baba olunmuyor. Bu çocuğun ahlaki bir eğitime, sevgiye, değer görmeye ihtiyacı var. Onlara sevgimizi açıkça göstermeli, davranışlarımızla örnek olmalıyız. Sen çocuğunun namaz kılmasını istiyor fakat kendin kılmıyorsan burada bir terslik oluşuyor. Kitap okusun istiyorsun ama çocuk, elinde bir kere bile kitap görmediyse burada bir sıkıntı var demektir. Davranışlarımızla örnek olacağız bu bir. Ona, onu sevdiğimizi çekinmeden söyleyeceğiz bu iki.
Bir başka konu da çocuğa isim koyma konusuydu ki bence bu da ciddi bir problem. Çünkü insanlar az da olsa o ismin özelliklerini taşıyormuş. Ve sırf benim çocuğumun ismi orijinal olsun diye akla hayale gelmeyecek kötü anlam içeren isimler koyabiliyoruz. Bu kısmı dikkatle okumanızı önemle rica ederim. Benim özellikle aklımda kalan kısımlar bunlar oldu. Sohbet havasında olduğu için sıkılmadan okunabilir. Faydalı bir seri olduğunu düşünüyorum. Çocuğunuz olsa da olmasa da bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. İyi günler.
Dervişin Teselli Koleksiyonu, isminden de anlaşıldığı üzere içinde 99 teselli bulunduruyor. İnsanların manevi yaralarına merhem olmaya amaç edinmiş bir kitap. Yazar, aklımıza gelebilecek pek çok konuya değinmiş, bunlarla ilgili kıssalardan yararlanmış. Bir konuda tesellide bulunurken büyük İslam alimlerinden, yazarlardan, filozoflardan ve en
"Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulacaktır."
Bu kitaba dair benim çıkardığım anlam yukarıdaki ayetteki gibidir. Bazı zamanlar dua etmeyi unutup kendimizi dünya hayatına tümden kaptırdığımız oluyor. Başımıza bir sıkıntı gelmeden Allah 'ı düşünmüyoruz belki. Bu kitabımızda eşiyle problemleri olan Zeynep' in aradaki sorunları çözmek için verdiği uğraşı okuyoruz. Hem beşeri bir aşk hem de ilahi aşk harmanlanmaya çalışılmış. İtiraf etmeliyim ki beşeri aşk kısmından pek etkilenemedim. Klasik yaz dizilerinde görebileceğimiz patron - çalışan kız aşkı. Fakat Derviş Dede 'nin kitaba dahil olmasıyla kitap benim için anlam kazanmaya başladı. Onun tavsiyeleri, alimlerden yaptığı alıntılar hoşuma gitti. İnsanın Allah' a duyduğu sevgi, saygı, teslimiyet ve güveni hatırlatması açısından beğendim. Yani işin daha çok tasavvuf boyutu ilgimi çekti diyebilirim. Çok büyük bir beklenti içinde olmadan okursanız ve almanız gerekenleri alırsanız güzel bir kitap. Tavsiye ederim
#alıntı
"Şeytan en çok bir yuva yıkılınca memnun olur. Çünkü bir toplumun direği ailedir, aile sarsılırsa toplum sarsılır."
"Allah da bazen kulunu bilmediği daha büyük üzüntü ve yıkımlardan korumak için bir parça üzülmesine izin verir. "
"Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağım bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir. "
Monte Kristo Kontu, Fransız yazar Alexandre Dumas tarafından 1844'te yazımı tamamlanan tarihi - macera romanıdır. Üç Silahşörler ile birlikte yazarın en önemli eserlerinden biridir. Yazarın pek çok romanı gibi, gölge yazar Auguste Maquet ile birlikte yazılmıştır.
Eserimizin ana karakteri olan Edmond Dantes, başarılı bir denizcidir. Hem
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,6bin okunma
Bu kitap Mustafa Kutlu' nun bir gazetede yayımlanan yazılarının bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş. Bu yazılar kapitalizmden, teknolojinin bizi nasıl ele geçirdiğinden, iklim krizinden, su kıtlığından, köylerimizin boşaltılmasından ve bunun gibi pek çok toplumsal sorundan oluşuyor. Çivisi çıkmakta olan dünyanın halini gözler önüne seriyor, ancak maalesef bu sorunlara çözüm önerisi sunamıyor. "Ben yalnız bir hikaye yazarıyım, elimden bir şey gelmez." diyerek sorumluluğu yetkililere bırakıyor. Umarım bir yerlerde geleceğimiz hakkında endişelenen ve elinden bir şeyler gelen birileri vardır.
Ben Mustafa Kutlu'nun dünya görüşünü beğendiğim için bu kitabını da sevdim, tavsiye ederim. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim
" Sanayi medeniyetinin, kalabalık metropollerin, beton yığınlarının, trafiğin, stresin, bozuk psikolojinin cenderesinde sıkışan modern insan bir sıkıntı ve boşluk duygusu içinde bunalmakta, kendini alkole ve eğlenceye vurmaktadır. Durmak ve düşünmek neredeyse imkansız hale gelmiş, akıntı herkese sürüklemeye başlamış, Amerikan tarzı yaşam biçimi bütün dünyayı istila etmiştir. "
" Bu hayat inanın bir karabasandır. Ve bu kabusdan kurtulmanın merak duyurmayın klinikleri, doktorları, terapi seansları hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmenizi sağlayacak devasa bir ilaç endüstrisi bulunmaktadır. "
Müşahedat kelime anlamı olarak gözle görülen şeyler, görüşler anlamına geliyor. İsminden anlaşılacağı üzere kitap Ahmet Mithat Efendi 'nin birtakım gözlemlerinden oluşuyor. Kitap yazma niyetinde olan Ahmet Mithat bunun için etrafını gözlemliyor ve olayları olduğu gibi anlatıyor. Olayları olduğu gibi anlatmasındaki maksat naturalist bir roman yazmaktır.
Karakterler arasında oluşan hikayeyi anlatırken Osmanlı'nın günlük yaşantısına, toplum yapısına da şahit oluyoruz.
Bence bu kitabı okunur kılan özelliklerden bir tanesi Ahmet Mithat' ın kendisinin de kitabın bir karakteri olması. Babacan tavrıyla kendini sevdirmesi, olayları birinci ağızdan anlatması kitabı akıcı hale getirmiş. Bunun dışında Ahmet Mithat 'ın çok daha iyi kitaplarını okuduğumu söyleyebilirim. Türk klasiklerine merakınız varsa Müşadehat' ı okuyun, pişman olmazsınız. Ama benim her kitabı okumaya vaktim yok seçici olmam lazım diyorsanız mesela Felatun Bey ve Rakım Efendi eserini daha bir severim.. Öncelikle onu tavsiye ederim. Hepinize iyi okumalar dilerim
