Ey yazdıklarımı sessizce dinleyen sayfalarım ve kıymetli yol arkadaşım,
Farkındayım, sonbaharda yapraklarını tek tek döken ağaçlar gibi ömrümüzün sayfaları her gün dökülüyor, azalıyor. Size anlatacağım daha çok şey var. Bilirim, dünya gurbet yurdudur. Bu gurbet yurdunda içimizdeki duyguları dökebileceğimiz dert ortağı arkadaşlarımız olmalı, fakat
Kitabı çok beğendim .Yakup Kadri'nin bu güzel eserini tavsiye ederim .Yakup Kadri bu kitabında baş karakterini bir kadın olarak seçmiş ve onun ağzından mükellef bir roman armağan etmiş bizlere. Kitabın baş karakteri Münire Hanım'ın yaşamı ,aşkı, acıları ,gönül yaraları yer yer acı verse de hayatın o kadar içinden ve samimi ki adeta Münire Hanımla sadakati yaşıyorsunuz. Münire Hanım'ın; aile hayatı, kaderi ,düşünce yapısı ve özellikle eşi benzeri rastlanmayacak aşk hikayesi adeta acıdan acıya sürükledi beni...Yazar dönemin toplumsal sorunlarına değinerek de bizleri derinden sarsıyor. Beklemediğim, ümit etmediğim bir sonla biten, içimi burkan bir kitaptı. Keyifli okumalar diliyorum. :)
Hep O ŞarkıYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20183,294 okunma
" Bir şey oluyor bazen, bütün dünya senin düşündüğünün tersini bile düşünse o kadar kuvvetli inanıyoruz ki o şeye, gerçekle bağımız kopuyor. Sonrası acı oluyor elbet. Olsun... Samimi bir acı, sahte bir mutluluktan daha kötü olabilir mi gerçekten? "
Kral Zuckerberg'in sarayında yaşayan ve dikkat eksikliği hisseden ortaçağ köylüleri miyiz?
Neden sosyal medyada kullanıyorsunuz?
Bunun size ne faydası var, hadi diyelim ki yeni insanlar tanıyacaksınız. Peki neden?
Sosyal medyada ne yapıyorsunuz? Kaydırıyorsunuz, kaydırıyorsunuz, kaydırıyorsunuz ve ne tesadüf kaydırıyorsunuz ve kaydırmaya
Kitabı beğenmedim.Bir erkeğin(Hank)gelişim sürecini( ya da gelişememe sürecini mi deseydim )anlattığı kitap.Sonunda Buko’yla tanıştım.Kitabın başı bir ergenlik dönemi oğlanını anlattığından mı bilmem antipatik ve sıkıcı geldi.Sonuna doğru sarmaya başladı derken kitap bam diye bitiverdi.Kitabı özetlersek Buko hemcinslerinin dünyasını cok yalın bir şekilde ortaya dökmüştü, samimi geldi.Hiç büyümüyorsunuz ve dost acı söyleyecekse karsı cins hep zayıf noktanız.Kızmayın be!
“Hayat böyleymiş! Her şey korkunç, karışık, anlaşılmaz. İşin bir başı bir de sonu var, ortasında ise herkes kaderini yaşıyor.”
Bazı yazarlar vardır dili, anlatımı, anlattıkları çok samimi gelir. İşte Cengiz Aytmatov da benim için öyle. Yazarın okuduğum dördüncü kitabı bu ve her kitabı aynı şeyi düşündürdü bana: çok samimi bir anlatım, çok gerçekçi
Filozof Abelard'ın kendinden oldukça genç olan Heloise ile mektuplaşmalarının hitap kısımlarını paylaşacağım. Aralarındaki günah sebebiyle pişman olup kendi iradelerince ayrı yaşayan ikili mektuplar vasıtasıyla uzun yıllar konuşurlar.
Hitap kısımlarından önce kadının erkeğe duyduğu derin aşk ve teslimiyeti göstermesi ve erkeğin suskun
GOETHE || GENÇ WERTHER'İN ACILARI
Platonik ve bir o kadar da imkansız aşkın hikayesidir.
Yoruma geçmeden; yazarla tanışma kitabım olduğunu belirtip, bir de kitapla ilgili bilgi vermek istiyorum. Yazar kitabi; bire bir yaşamından esinlenerek ve arkadaşının nisanlisina duyduğu aşkın ilhamiyla kaleme almış.
Kitap coşkulu bir anlatımla yazılmış mektuplardan oluşuyor. İnsan ruhu aşk ve doğa yoluyla aktarilmis. Yer, mekan, kişi betimlemelerindeki heyecanlı, mutlu, coşkulu anlatim; sıkıcıliktan uzak ve abartı olmadan yazılmış.
Kitaptaki samimi dile de hayran kaldım. Sanki arkadaşımla sohbet ediyormuş gibi hissettim.
Kitapta hiç bir şekilde ne yaşanırsa yaşansın asla ortası yok. Olumlu ya da olumsuz bir duygu da yaşansa ya çok dorukta ya da çok dipte yaşanıyor. Kitaptaki karşılıksız aşkın iyi kötü yönleri de kitap ilerledikçe hissediliyor.
Kitaba karşı biraz onyargilarim vardı. Aşk temalı olduğu için "sever miyim? Sevmez miyim?" Gibi çok ikilemde kalmıştım. Ancak yazarin anlatım tarzı ve platonik aşkın böylesine güzel, ayni zamanda böyle acı dolu aktarılması gerçekten de etkileyiciydi. Sonunun hüzünlü bitişi bana naçizane şu sonucu çıkarttı. "Her şeyin fazlası zarar."
Okumanizi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Bir şey oluyor bazen, bütün dünya bizim düşündüğümüzün tersini bile düşünse o kadar kuvvetli inanıyoruz ki o şeye, gerçekle bağımız kopuyor. Sonrası acı oluyor elbet. Olsun. Samimi bir acı, sahte bir mutluluktan dahi kötü olabilir mi gerçekten?
Cengiz Aytmatov'un kalemiyle tanıştım bu kitapta. Çok sıcak , çok samimi bir kitaptı. Kitapta pişen ekmek öyle güzel koktu ki. Ben de tatdım sanki ondan. Tolgonay oldum, gökte öten torgay oldum, toprakla konuştum bu kitapta.
Kitap yaşlı Tolgonay'ın toprak anayı ziyaret edip onunla konuşmasıyla başlıyor. Tolgonay anlattıkça onun gençliğine hatta çocukluğuna gidiyoruz.
Küçük Tolgonay tarlada oradan oraya koşan yerinde duramayan sevimli , çalı saçlı bir kız çocuğu. Nereden bile bilirdi ki o cadı misali kız çocuğu büyüyüp alımlı bir genç kız olacak.
Tarlada olan gücüyle çalışır. Durmak bilmeden , yılmadan tüm gücünü çalışmaya verir. Bir gün yine tarlada çalışırken Suvankul ile tanışır. Severler birbirlerini. Doyasıya çalışırlar tarlada. Birgün farkında olmadan geceye kadar çalışırlar. O gece dolunay vardır. Ağaçların tepelerinde kuşlar ötüyordur.
Suvankul ve Tolgonay mutlu bir yuva kurarlar. Üç tane oğulları olur. Kasım, Maysalbek ve Caynak. Nerden bilebilirdi oğullarının böyle bir kaderi olacağını . O vakit doğurur muydu onları peş peşe?
Savaş haberi tüm köyü acı bir şekilde sarar. Tolgonay oğullarını ve çok sevdiği eşi Suvankul'u savaşa uğurlar. Köyde gelini Aliman ile onların yolunu gözlemeye başlar. Oğulları yokken toprağa o sahip çıkacak ve toprak onların rızkını verecektir...
.
10/10
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,3bin okunma
Edebi bir eser olmaktan ziyade, bir arkadaşınızın dert anlatması gibi düşünün. Rahat okunan, basit dille yazılmış bir kitap.
Yazarın "İstanbullu Gelin" dizisinin senaryosunun çıkış noktası olduğunu bilmiyordum, kendisi sıkça bahsedince anlamak zorunda kalıyorsunuz zaten. Bu kitabı da sanki "Bundan da bir dizi çıkarırlar" motivasyonu ile yazdığını düşünmedim değil. Zira anlatılan konular aşk, ihtiras, aile, aldatma, ölüm, ilişkiler çerçevesinde seyrediyor; bunlar da Türk televizyonlarının en rağbet gören konuları. (Maalesef!)
Yazar bir psikiyatrist, danışanlarından bazılarının hikayelerini anlatmış. Çoğunlukla geleneksel ve eril bir bakış açısı ile cümleler kurmuş. "Kadınlar zaten hep acı çeker, erkeğe boyun eğer, aşk ağlatır" gibi ağdalı, klişe saptamalar kitapta bolca karşınıza çıkacaktır. Eleştirdiği şeyleri bile samimi yapamamış gibi hissettim. Hele de bir kardan adam anısı anlatması var, zannedersiniz daha önce kimse bunu yapmadı, yazmadı.
Çok satılanların denizinde yüzen, kapağa vurunca içinden ses gelen boş bir kitap.
Camdaki KızGülseren Budayıcıoğlu · Doğan Kitap · 201924,3bin okunma