Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
188 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Nereden başlayacağımı ne söyleyeceğimi bilemiyorum. bildiğim tek şey çok duygulandım benim de kelimeler boğazımda düğümleniyor . Çok etkilendim. Bu aşk macerasının sonu böyle bitmemeliydi. Doğru olan ne yanlış olan ne ben de çok arada kaldım. Birinden kaçmaya çalışırken ona neden daha da yakınlaşırız bilmiyorum bunun nedenini sorgulamayı daha mantıklı buldum . Sanırım bizim bunu yaşamamız gerekiyor bu duyguyu tatmamız gerekiyor. Yazılıp çizilen kaderden kaçamıyoruz. Küçük bir umut ışığı, bir kaçamak, farklı bir his bizi yanlışlara yöneltebiliyor. Kitap zengin kişilerin aşkını anlatıyor. Meliha' nın Necdete olan saplantılı aşkı. Şu doyumsuzluk var ya ne kötü bir şey. Diğer yandan hikayedeki diğer karakterlerin saflığından masumluğuğundan bahsediyor. Bu onlara yapılmamalıydı onlar bunu hakedecek ne yaptı demek de geldi içimden ama işte bazen bazı şeylerin olacağı varsa oluyor. Keşke bu hikayede kimse yanmasaydı. Çünkü bu hikayede kötü yok.Kötülük düşünen var...
Zavallı Necdet
Zavallı NecdetSafvet Nezihi · Turna Yayınları · 20112,255 okunma
Bil bakalım :)
“Var olduğu kesin. Ama ona dokunamayız. Tutamayız da onu. Sanki koku gibi bir şey. Ama durmadan ilerleyen bir şey. O halde geldiği bir yer olmalı! Belki de, rüzgâr gibi bir şeydir! Ama yok,hayır! Şimdi buldum! Belki, hep var olduğu için duyulmayan bir müzik gibidir. Sanırım, benim bunu çok derinden duyduğum oldu!”
Reklam
"Sanırım mutluluğun anahtarını buldum" Mutluluğun anahtarı nedir sence? Her şeyden zevk almaya çalışmaktır.
408 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Her an “gerçekten ve gerçekte” yaşamanız niyetiyle.. Hayattan bi türlü zevk alamıyormuş gibi hissettiğim dönemlerdeyim, yapmak istediklerimi yapamıyormuş, hayatımda kopukluklar varmış gibi.. Boğazımda bir şeyler düğümleniyormuş gibi hissediyorum. Yutkunuyorum yutkunuyorum geçmiyor o his, Böyle hissettiğim bir dönemde başladım bu kitaba.. Çok
Seyir
SeyirPiraye · Mona Yayıncılık · 20219,7bin okunma
536 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yorum
Merhaba bugün bu kitap'ın yorumu ile geldim. İlk başladığında eh işte diyerek başladım ama bir iki sayfa sonra Emma'nın yaptığı kemikli yüz tarifinden sonraki "kafatası bile çekicidir" tarifinden sonra gülmedim değil daha önce hiç duymadığım ve okumadığım için komik ve tuhaf buldum. Yazarın dile bana biraz yavan gelmedi değil sanırım o da yazarın sürekli dış görünüşü falan betimlemesinden dolayı. Bence yılda 1 kere görüşmek pek de aşk gibi gelmedi bana, bir insanla aşıksan onu her zaman görmek birlikte olmak istersin sonuçta öyle değil mi? Evet aşk başka şekiller de olabilir diyeceksiniz buna da katılıyorum ama normal gelmeyen bir yanıda var bence. 2. Bölümün sonuna doğru Em değişmeye ve Dex ile artık yollarını ayırmak istiyor, bence çok da iyi yaptı yavaş yavaş kendi değerini anlaması ve Dex'i bırakması çok hoştu en azından bir süreliğine de olsa. Çoğu kişi çok severek okumuş ha bende sevdim ama sevmedim de tam arada kaldım hani derler ya nörtüm diye hee tam öyle işte, özellikle Dex'in Emma'yı ve hayatına giren neredeyse her kadını cinselleştirmesi ve bu şuan ki günümüzün de sorunu olması beni kitaptan soğuttu hatta bazen okumak bile istemedim yarım bıramka istedim ama kitapları yarım bırakınca beni bir şeyler dürtüyor ve o kitabı bitiriyorum bu kitap da öyle oldu benim için. En çok da Em'in vefat edip Dex'in daha fazla değişebileceğini görememiş olmak daha da üzücüydü benim için.
Bir Gün
Bir GünDavid Nicholls · Pegasus Yayıncılık · 20106bin okunma
352 syf.
5/10 puan verdi
SIKILDIM,DARALDIM VE BUNALDIM Yazarın bir diğer kitabı olan "Kitap Kurtları"nı çok sevdiğim için bunu da okuyayım dedim ama sanırım okumasam da pek bir şey kaybetmezmişim.Aklımdaki onlarca sorudan sadece biri: Bu çocuk kıza neden Jan deyip oldukça uzun adını kısaltmıyor, okurken yoruldum gerçekten. Kitabın başları güzeldi. Kızımız January'nin Augustus ile yaptığı anlaşma da beni eğlendirmişi. Beraber aktiviteler yapmaları ve tarikat kurbanlarıyla ropörtaj düzenlemelerini de yaratıcı buldum. Karakter backstory'leri de iyiydi. Ama bir şeyler yanlıştı be. Karakterler sıkıcıydı mesela, diyalogları akmıyordu. Okuduğum kadarıyla da diğer karakterler o kadar arka plana atılmıştı ki (kızın düşüncelerini saymıyorum) kitapta sadece 2 kişi var gibiydi ve zaten sıkıcı karakterlerimiz kitabı taşımakta zorlandı. Ve üzülerek söylüyorum ki kitabı bitiremeyecek gibiyim.Zorlaya zorlaya 200 küsür sayfa okudum ama gitmiyor, kitap kendini okutamadı açıkçası bana. Karakterlerin dinamiği de bana geçmedi, aşkları da. Arkadaşlıkları güzeldi ama arkadaş olarak bitirseler paramparça olmazdım mesela. Tadında bırakmış olurlardı benim için. Uzadıkça uzadı sakız gibi.
Kış Yaza Kavuşunca
Kış Yaza KavuşuncaEmily Henry · Epsilon Yayınevi · 2021352 okunma
Reklam
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Merhaba sevgili okur. Az önce ikinci kitabını bitirmiş olduğum
Serkan Karaismailoğlu
Serkan Karaismailoğlu
ile karşınızdayım. Günlük koşturmacalar sırasında farketmeden karın tokluğuna bir şeyler atıştırıp geçiyoruz. Size "kendinize bile bile kötülük yapar mısınız?" diye sorsam hayır diyeceğinizden kuşkum yok. Lakin bilmeden ve istemeden en büyük kötülüğü başkasından
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Beyinde Ararken Bağırsakta BuldumSerkan Karaismailoğlu · Elma Yayınevi · 20176,5bin okunma
151 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Belki de Mişima okumaya doğru romanla başlamadım. Fakat yine de kafamda az çok fikir oluştu. Roman, onlu yaşlardaki babasız bir çocuğun annesi ve onun evlenmek üzere olduğu denizci bir adamla olan ilişkisini anlatıyor. Denizci, kadın ile tanışıp evlenmeye doğru giden bu yolculukta çocuğun gözünde sıradan olmayan kahramanca ve özgür bir adamdan,
Denizi Yitiren Denizci
Denizi Yitiren DenizciYukio Mişima · Can Yayınları · 20172,600 okunma
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Mideye giriş yapmadan önce, yukarıda verdiğimiz sözü yerine getirelim. Yemek sırasında yemek borusuna giren bir miktar hava olduğunu belirtmiştik. Peki, yemek borusuna giren bu havaya ne olmaktadır? Sindirim enzimlerinin havayı parçalayabilme yeteneği var mıdır? Gelin kısa bir şekilde bu meseleyi özetleyelim. Sizinle ufak bir ipucu paylaşalım. Söz konusu tıp dünyası olduğunda, tüm isimler oldukça havalı bir hale bürünebilmektedir. Yeme ve içme sırasında bir miktar hava yutulmasına "aerofaji" denir. Yutulan havanın önünde çok az seçenek vardır. Yutulan havanın bir kısmı "regürjite" olur. Regürjiite kelimesinin "geri kaçmak" gibi bir anlamı vardır. Yani yutulan havanın bir kısmı regürjite olur demek, kişinin geğirmek dediğimiz eylemini daha nazik bir dille ifade etmektir. Havanın bir kısmı kalın bağırsaklara geçebilir. Ayrıca kalın bağırsakta yer alan bakteriler, karbonhidrat ve diğer maddeler ile gerçekleştirdikleri birtakım etkileşimler sonucunda; hidrojen, hidrojen sülfit, CO₂ ve metan gazı üretirler. Kalın bağırsağa gelen oksijen, bakteriler aracılığıyla üretilen gazlarla birleştirilerek "flatus" olarak dışarı atılır. Sanırım flatus kelimesinin ne anlama geldiğini açıklamama gerek yok, Flatusun kokusu büyük oranda sülfitlerden kaynaklanmaktadır.
Reklam
288 syf.
7/10 puan verdi
Amerikalı yazar William Gay’in 58 yaşında yayımladığı ve kısa sürede büyük bir başarı yakalayan ilk romanı Ebedi Ev, “Güneyli Gotiği”ne çeviriyor rotasını. Ebedi Ev’i kısaca özetlersek; babası korkunç biçimde öldürülen Nathan Winer’ın, içki kaçakçısı Dallas Hardin’in ve olan biteni ormandaki kulübesinden sessizce izleyen William Tell Oliver’ın
Ebedi Ev
Ebedi EvWilliam Gay · Holden Kitap · 202323 okunma
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Biz birbirimize tutunmuştuk ve 17 yaşımda bize tutunmak isteyen yavrumla huzur dolu evimiz cennet bahçesine dön­dü adeta. Tek sıkıntımız maddiyattı. Her ne kadar dert etme­sem de eşim zorlanıyordu. Bir şeyler yapmalıydım, ama na­sıl? Kızım daha 1 yaşındaydı, ben ise henüz 18. Sonunda kızımla çalışabileceğim bir iş buldum: Kreşte aşçılık. Hem yemek
Sayfa 20
Sanırım kendimi buldum...
"Geceleri yine uyumakta zorluk çekiyordum. Düşünüyordum bir sorun vardı, içimde bir delik vardı, o deliği neyin kapatacağını bilmiyordum..."
Annem İçin
Öldükten beş gün sonra geldin rüyama. Babaeski’deki eski evin oradasın. Hayır gelin çıktığın ev değil, diğeri. Biz çocukken her yazları kardeşlerinle, kuzenlerimle bir araya geldiğimiz eski mezarlığın oradaki ev. Evin bahçesine çiçekler ekilmiş. 20 li yaşlarındasın. Sanırım hiç evlenmemişsin. Bahçedeki çiçekleri suluyorsun. Çok mutlusun. O kadar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.