Güzel bir tarihi roman. Bir çocuk, bilgisayarında sanal bir dünyaya giriyor. Ve sonrasında çeşitli karakterlere bürünerek tarihteki belli dönemlere ışık tutuyor. Yeri geliyor Şehzade Süleyman oluyor, Fatih Sultan Mehmet, Ulubatlı Hasan, bir başörtülü, bir mafya babası, devlet memuru. Ve Osmanlı döneminden günümüze kadar olan olayları farklı bir bakış açısı işe anlatıyor. YÖK, şapka kanunu, Türkçe ezan gibi pek çok konuda dokundurmalarda bulunuyor. Keyifle okunan bir roman.
Yürek SeferiYavuz Bahadıroğlu · Nesil Yayınları · 199989 okunma
Örneğin okulda, Atatürk'ün karga kovaladığını bilirdik ama 5000'e yakın kitap okuduğunu bilmezdik. Laikliğini az çok bilirdik, ama Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci Yunanlılarca yıkılan, ahır yapılan yüzlerce camiyi tamir ettirdiğini bilmezdik. İçki içtiğini duyardık da. Kur’an’ın ilk gerçek tefsir ve tercümesini yaptırmak için verdiği mücadeleyi
1943 yılında -üstelik 2. Dünya Savaşının yaşandığı bir dönemde- yayımlanan bu masal, modernliğin eleştirisini yapıyor. 27 bölümden oluşan bu masalda, çocuk gözünden büyüklerin dünyası eleştiriliyor. İçinde neler neler yok ki!.. Kibir, emretme-hükmetme tutkusu, niteliğe değil niceliğe verdiğimiz değer, sahip olma duygusu... Küçük Prens bunları
Şapka giyilmesi hakkında Kanun
Madde 1: ... Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet men eder.
(Bu kanun hala yürürlüktedir. Anayasada değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen devrim kanunları arasındadır. Fakat hiçbir yasada ve anayasada YASAK OLMAMASINA rağmen başörtüsünü yasaklayanlar ŞAPKA GİYMEMEKLE, bu devrim kanunu çiğnemekte ve Atatürk inkılaplarına KARŞI GELMEKTEDİRLER.
1943 yılında -üstelik 2. Dünya Savaşının yaşandığı bir dönemde- yayımlanan bu masal, modernliğin eleştirisini yapıyor. 27 bölümden oluşan bu masalda, çocuk gözünden büyüklerin dünyası eleştiriliyor. İçinde neler neler yok ki!.. Kibir, emretme-hükmetme tutkusu, niteliğe değil niceliğe verdiğimiz değer, sahip olma duygusu... Küçük Prens bunları
O sene Türkiye'de şapka kanunu çıkarıldığını biliyordu ama böyle bir manzara göreceğini ummuyordu. Şapkalar başlarda, bir Ingilizin hindu kavuğu giymesi gibi duruyor. İçten tepeye çıkma bir şey değil de, tepeden kafaya oturma...Develere de giydirseniz böyle olur.
Dan dan dan...
Oooh, mis gibi barut kokusu... Yerlerde leşler... Kan gölcükleri...
-Aman efendim, suçum ne?
-Şapka giymek, hınzııır...
-Ya benim?
-Yüzü açık gezmek şırfıntı...
Büyük bir 'utanç' duyduğu halde, son yılın önemli olaylarını, art arda aklından geçirmeye başladı.
İlk önemli dedikodu, savaş sırasında halktan mal olarak toplanan olağanüstü vergiler yüzünden çıkmış, bunlar makbuz karşılığı, zaferden sonra parayla ödenmek şartı ile alınmıştı. «Ödenmeyecek. Ödense bile zamanı belirsiz» fısıltısı yayıldığı,
Atatürk'ün ilk öğretiminden son dönemlerine kadar etkilendiği yazarlar ve düşünce yapılarını ele alan bir solukta okunacak tadımlık bir eser. Mustafa Kemal'i Mustafa Kemal yapan zaman dilimlerini ele alıp, bu dilimlerde kimlerin ya da hangi yazıların etkili olduğunu anlatıyor. Bazı yerlerde ise yaşamış olduğu olayların etkisi altınada kalarak Cumhuriyeti kurduktan sonra, onun üzerinde büyük etkiler bırakmış yanlış olayların silinmesini sağlamak adına bazı devrimleri yapıyor. Bunlardan biri de Şapka Kanunu'dur. 1910'da Picardie manevralarına giderken, başında kırmızı fes bulunan arkadaşı Bnb. Selahattin'le Belgrad istasyonunda alay edilmesi, M. Kemal'de, ulusal hiçbir yönü olmayıp II. Mahmut döneminde zorla giydirilmiş olan fes'e karşı olumsuz bir tutum yaratmış ve Cumhuriyet döneminde şapka giyilmesinin psikolojik temelini oluşturmuştur. Bir başka olayda, Şam'daki garnizonda basit bir nedenle kavga eden biri Türk diğeri Arab kökenli iki eri karşısına alan nöbetçi subayın, kimin haksız olduğunu bile araştırmadan, " Sen kim oluyorsun da, kavm-i necibden olan birisine hakaret ediyorsun ?" Diye Türk erini suçlaması ve aşağılaması, Mustafa Kemal'de, İmparatorluk içersindeki üstün kavim anlayışına karşı büyük bir tepki doğurmuş, Türklük duygularını kamçılamıştır...