Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
çarpan kalp emoji, aşk olsun!
İnsan, bilinen değil; aranıp bulunacak ve böylece bilinecek olan bir tür "gizli hazine" ya da "ahidname"dir. Sözü edilen bu insan, Sartre'ın dikkatimize sunduğu "dünyaya atılmış" ve bulantı (varoluş krizi) sorunu yaşayan bir özne değil; burayı, bulduğu dünyayı dolayısıyla kendini bulduğu biçimiyle kabul eden ve onu çalışarak dönüştürmeyi gaye edinmiş dinamik bir insandır. Hacı Bektaş'a göre "çalışmak en büyük ibadet/keramettir." Hünkâr'ın çalışmaya atfettiği özel önem bugün Anadolu köylerinde yaşayan Alevi-Bektaşi kitlelerin yaz mevsiminde Cem ibadetine (Görgü Cemi) ara verilerek onun yerine tarladan hasadın kaldırılmasının ibadet olarak tanınmasının da nedenidir. Bir eylem varlığı olan insan çalışarak hem dünyayı hem kendini yapacak, kendini kendi emeğinin ürünü olarak ortaya koyup böylece bilecek olan varlıktır. Sözü edilen insan yalnız (solit) bir özne değildir.
Ayşe Acar-Hacı Bektaş'ın Dünyası ve BektaşilikKitabı okuyor
"Felsefe, dünyayı görmeyi yeniden öğrenmektir"(M. Ponty)
“… benim için varoluşçuluk her şeyden önce Gabriel Marcel demekti; çünkü o, Hıristiyan bir varoluşçuydu. Ondan öğrendigim çok fazla şey oldu, onu dinlerken değil ama kitaplarını okurken. İlk olarak olmak (etre) ve sahip olmak arasındaki çok verimli ayrımı öğrendim. Olmak kişi ile ilişkilenirken, sahip olmak kişi olmayan, fakat kişinin içinde kendini kaybetme riski taşıdığı her şeyle ilişkilenir. Gizem ve problem arasındaki ayrımı da çok ilginçtir. Problem; cevap verilebilecek ve kesin şekilde çözülebilecek bir soru iken, gizem, Gabriel Marcel'in dediği gibi, kendi verilerinin sınırını aşar ve bizi de kendi içine alır. Örneğin bedenin bir gizemi vardır; çünkü biz kendi bedenimiziz. Sonra, tabii ki Sartre vardı. Onun Varlık ve Hiçlik' ini ve Bulantı’sını okudum, özellikle Bulantı, içinde nesnesi varoluş olan bir deneyim ve hatta bir çeşit ekstaz barındırdığı için ilginçti. Ama bu bulantının Sartre’ın psikolojisine özgü bir his olduğunu düşündüm hep. Varoluş karşısında bulantıdan değil, hayret duygusundan da bahsedilebilirdi pekâlâ. Hepsinden öte,Collège de France’da dinlediğim biri vardı: Marleau-Ponty, fakat onu da yeterince dinleyemedim. Marleau-Ponty, felsefesinin algı üzerine yoğunlaşması ölçüsünde Bergson'un bir bakıma mirasçısı sayılırdı, "felsefe, dünyayı görmeyi yeniden öğrenmektir" gibi formüller kullanıyordu ve modern sanat üzerine ilginç bir düşünce geliştirmişti; işte bütün bunlar beni oldukça etkiledi.”
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
İnsan, kendisine sürekli bir varoluş özgürlüğü verilmiş bir varlıktır, özü olmayan bir varlık. Bu durumdan dolayı seçiş, tasarı ve sorumluluk ona hayatın gerçek, benliğine uygun değerleri olarak görünürler.
J.P.Sartre Tek Cümleyle Anlatmış: Ölüm ve Varoluş Diyalektiği . . .
kendimi önceden öldürmüştüm ben, çünkü ancak ölüler ölümsüzlüğün tadını çıkarabi­lirlerdi.
Sayfa 162 - Can YayınlarıKitabı okudu
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum. Ama yapamıyorum bunu; boğuluyorum : varoluş her tarafımdan, gözlerim­den, burnumdan, ağzımdan içeri dalıyor. Ve birden perde yırtılıyor ,anladım artık kavradım.
Parktayım. Koca koca gövdeler, gökyüzüne uzanan kara ve boğumlu eller arasında bir sıranın üzerine bırakıyorum kendimi. Bir ağaç, ayaklarımın altında, toprağı bir kara tırnakla kaşıyor. Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum. Ama yapamıyorum bunu; boğuluyorum: Varoluş her tarafımdan, gözlerimden, burnumdan, ağzımdan içeri dalıyor.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Ben de olmak istemiştim. Hatta tek istediğim buydu. İşte hikayenin son sözcüğü. Aralarında ilişki yokmuş gibi görülrn bütün çabalarımımın altında aynı isteği buluyorum: varoluş içimden atmak, anıları yağından sıyırmak, bükmek, kurutmak, kendimi temizlemek, katılaştırmak, sonunda bir saksafon notasının kesin ve belirli sesini verebilmek.
Sayfa 252
Sartre ve varoluş sancısı
Bırakıp gitmek, kendimi unutmak, uyumak isterdim. Ama yapamıyorum, boğuluyorum: Varoluş her yandan bana nüfuz ediyor, gözlerimden, burnumdan, ağzımdan .. . 1
Sayfa 53
Varolan her şey, nedensiz ortaya çıkar, zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rastgele ölür. Kendimi geriye doğru verip gözlerimi kapıyorum. Ama o anda, imgeler kendilerini toparlayıp sıçrıyor ve kapalı gözlerimi varoluşla dolduruveriyorlar. Varoluş insanın sıyrılamadığı bir doluluktur.
683 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.