Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Betül

Mutluluk arttıkça hüzün de iyiden iyiye artar. Keyif hissettikçe çekilen acı büyür. Bunları ayırmaya çalışırsan hayatın akışı bozulur. Bir araya getirmeye uğraşırsan başarısız olursun. Para önemlidir. Ancak senin için önemli şeyler çoğaldıkça, kaygılar uyku sırasında dahi peşinden gelmez mi? Aşk mutluluktur ancak bu mutlu aşk ağırlaştıkça ve taşınması zorlaştıkça insan aşksız geçen zamanlarını daha bir sever hale gelmez mi?
Sayfa 6
Reklam
Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur. Bu zorluk arttıkça dünyadan uzaklaşmak ve sakin bir yerlere gitmek istersin. Nereye gidersen git bu zorluğun seninle geleceğini anladığın zamansa şiir doğar, resim can bulur.
Ahmet Mithat ilk roman Hasan Mellah'ı, Monte Cristo'dan esinlenerek yazdığını söyler. Anlaşılan Monte Cristo'nun sürükleyici niteliğine imrenmişti yazanınız. Ne var ki, böyle bir roman yazmaya kalktığı zaman Monte Cristo'nun yapısını ve temasını almak yerine aşık hikayelerinin yapısını, tema'sını ve kahramanlarını, bol serüvenli sürükleyici bir romana uygun bir biçimde kullandı.
Sayfa 32 - Hasan ile Cuzella. Hasan Müslüman, Cuzella Hristiyan. Pavlos Cuzella'yı kaçırıyor. İhtiyar Mişle'ye Hasan'ı vazgeçirmesi için para veriyor. Modern Kerem ile Aslı romanı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Türkiye'de Emile Zola'yı ve doğalcılığı tanıtan ve bu bakımdan edebiyata önemli etkisi olan Beşir Fuat da tıbbiyede okumuş, materyalist bir adamdı.
Sayfa 22
İnsana zaaf veren, musibetten ziyade meşkûkiyet halidir. Bir kazaya uğrayan hakikate tamamıyla emniyet kesbettikten sonra ona mukavemet için nefsinde lazım olan kuvveti bulur.
Reklam
Rüyalarımız, bir delinin uyanık şuurundaki abuk subuk hayallerin tecellisinden başka nedir? Hepimiz günün bir kısmında, yani uyurken deliriyoruz ve belki de aklın çemberinden, sıkıntısından kurtulan ruhumuz böylelikle dinleniyor.
Sayfa 196Kitabı okudu
Zekânın en siv­ri nok­ta­sı şüp­he ve te­red­düt­tür. Bü­tün Rö­ne­sans bir şüp­he­den doğ­du. Bü­tün ye­ni fel­se­fe za­fe­ri­ni Des­car­tes’ın şüp­he­si­ne borçludur. Fakat mü­cer­ret sa­ha­da zekânın ev­ci­ni işa­ret eden bu şüp­he ve te­red­düt, amelî sa­ha­da ölüm­den baş­ka bir şey de­ğil­dir. O nok­ta­ya ka­dar çık­tık­tan son­ra, in­sa­nın ha­yat ve mü­şah­has dünya için­de­ki azamî kıy­me­ti­ne va­ra­bil­mek için, te­red­düt­ten ka­ra­ra geç­me­si­ni bil­mek lâzım­dır
Sayfa 169Kitabı okudu
Eski çağlarda Rusya'da, derebeyleri köylülerine işkence yapmak için onları soğuk su ile ıslatır ve ayaza bırakarak dondururlarmış.
Sayfa 25 - -çev.Kitabı okudu
Kediler bile demiştin, fakat cins kediler, leşlerinin çirkinliğini gizlemek için tenha yerlerde ölmeye giderlermiş. Onların da güzel hakkındaki telâkkileri bazen bizimkine benziyor.
Şüphesiz mide kâinatın merkezidir. Beyinden ziyade o düşünüyor ve bizi idare ediyor. Bütün aşklarımın ve nefretlerimin, bütün ihtiraslarımın mideme bağlı olduğuna ekseriya dikkat ettim. Fakat bu türlü fikirler üstünde çok durmam. Şöyle bir şey söyleyip geçiyorum. Buna benzer müşahedeler pek çoktur. Her halde midemizi manevî bir merkez telâkki etmenin amelî faydaları var.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Eski ailelerin büyük bir kusuru vardı: Kapalı olmak; eski ailelerin büyük meziyetleri vardı: Gene kapalı olmak. Bu kapalılık onların zihniyetlerini kapamak suretiyle bir kusur fakat seciyelerini muhafaza ettirmek itibariyle bir meziyetti. Yeni ailelerin de büyük bir meziyetleri var: Açık olmak; büyük bir kusurları var: Gene açık olmak. Bu açıklık onların zihinlerini açmak suretiyle birer meziyet, fakat seciyelerini açmak itibariyle birer kusur oluyor.
Şık bir bayramlık giysi ile sokağa çıkan bir adamın giysisi, yoldan geçen bir arabanın tekerleğinden sıçrayan bir çamurla kirlendiği zaman herkes parmakla o adamı gösterir; onun kirliliğinden söz eder. Oysa aynı insanlar gündelik giysilerini giymiş kimselerin üzerindeki lekelerin farkında bile olmazlar. Çünkü gündelik giysilerin üstündeki lekeler görünmez.
Yarı deli bir kral, Nasreddin'i eşek çaldığı için idama mahkûm etmiş. Tam idam edilecekken Nasreddin haykırmış: "Bu hayvan aslında benim kardeşimdir, bir büyücü onu bu kılığa soktu, bir yıllığına bana teslim edilirse bizim gibi konuşmayı öğretirim ona!" Aklı karışan hükümdar sanığa vaadini yinelettirmiş, sonra da hükmünü vermiş: "Öyle olsun! Ama günü gününe bir yıl içinde bu eşek konuşmazsa idam edileceksin." Oradan ayrılırken karısı Nasreddin'in yakasına yapışmış: "Böyle bir şeyi nasıl vaat edebildin? Bu eşek konuşmayacak, biliyorsun. "Tabii ki biliyorum, diye cevap vermiş Nasreddin, ama bir yıl sonra kim öle kim kala? Bir yıl içinde kral da ölebilir, eşek de ölebilir, ben de ölebilirim."
Sayfa 309Kitabı okudu
"Cennet" manasında kullandığımız paradi'nin kökeninde "bahçe" manasına gelen eski bir Farsça sözcüğün, "paradeaza"nın bulunduğunu hatırlatmaktan da geri kalmamıştım.
Sayfa 227Kitabı okudu
Geçmiş devirlerin hekimleri tüm hastalıkları yıldızların durumuna bağlarlardı. Sadece kanser* her dilde astrolojik adını korudu. Korku hiç el değmemiş bir halde varlığını sürdürdü.
Sayfa 223 - *YengeçKitabı okudu
908 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.