Kur'ân-ı Kerim'de, çoğunlukla Mekkî surelerde, Allah (cc) bizzat kasem eder. Bunların çoğu genellikle Kur'ân-ı Kerim'in sonuna doğru yerleştirilmiş bulunan, Mekke'nin ilk döneminde nåzil olan sürelerin başlarında bulunmaktadır. Bu yeminler, üzerine kasem edilen şeye göre farklı sınıflara ayrılır. Allah (cc) bazen sema, arz, güneş, ay veya yıldızlar gibi kevnî olaylar üzerine yemin ederken bazen şafak, seher, kuşluk vakti, ikindi veya gece gibi günün belli evreleri üzerine yemin eder.
Seher vakti sessizliği vardır sonra. Sonbaharda uzun mesafe yürüyüşleri için yola çok erken çıkmak gerekir. Dışarısı olduğu gibi mora çalar, sarı ve kırmızı yaprakların arasından loş bir ışık süzülür. Her şeye gebedir bu sessizlik...
“Bütün büyülerden bir şey, bir tek şey öğrendim ki büyü insandadır. Büyü insanın gözündedir. Büyü insanın kulağında, burnunda, yüreğindedir. Dünyanın en güzel büyücüsü, o sevgiyle dopdolu olan insanın gözünde, burnunda, yüreğini kökündedir.
Poyraz, düşünceye dalmış, beynin daha neler olduğunu düşünüyor, kendi kendini bülendim de yüreğimden haberim mi yok, diyordu. Bir insanın yüreğinde olduğuna göre, beni yüreğimden mi vurdu? Büyü, nsanın yüreğindeki sevgi mi, acımama mı, büyü, insanın yüreğini dolduran bir tanyerinin ışığı, seher yerinin insanı sevinçten deli eden, dünyaya olan tutkusu, kara sevdası mı?”
Yeşil pencerenden gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin zambak...
Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Kim Allah'ın kelamını akıl kulağı ile dinler ve kalp şuuru ile inceleyip kavrarsa, bu buyruk larda -şiir olsun nesir olsun- başka bir sözde bulamayacağı ölçüde kavram zenginliği, haz, hidayet ışığı ve kalp şifası bulur. Kim seher vakitleri gibi, rekat secdeleri gibi ve namaz sonraları gibi meşru zamanlarda dua etmeyi devamlı bir alışkanlık haline getirirse, artık gerek özleri ve gerekse bir kısım nitelikleri bakımından bid'at olan dualara gerek duymaz olur."
İnsanoğlunun zihninin en durgun olduğu zaman, seher vaktidir.
.
.
.
"Insanin düsüncesini teksif etmesini sağlayan yollardan birisi de sırt üstü uzanmaktır. Fakat her halükârda, düsünce denizlerinin kilitlerini açmak için, uykudan kalkip seher vakitleri erkenden calismaktan daha iyi bir anahtar yoktur. Çünkü insanin düşüncesi o vakit bir noktada toplanmıştır. Aklı, eglence, maişet gibi kendisini mesgul eden yönlere bu vakitte dağılmaz. Çünkü beden dinlenmis kendine gelmis, yen bir silkinişle tazelenmis gibidir. Velhasil, havanin en güzel, esintinin en tatlı, gece ile gündüz arasindaki en müsait zaman seher vaktidir.
Gece yıldızlar öper seni usulca
Çiğ damlacıkları toplanır yanaklarında
Ufuklar ağarmaya duranda seher vakti
Bâd-ı sebâ demlenir dudaklarında
Arılar kokuna koşar gelir
Beyaz gül derler sen duvak takınca
Yeşil çimenlerde tamamlanır tuvaldeki resmin
Gülünce pembe pembe olur yüzün gülüm
İffetle birlikte anılır ismin
Seninle yeryüzüne bahar gelir
Kırmızı gül derler sen kızarınca
Kalbimin yangınıdır senin yüzüne vuran
Her mevsim en temiz sular öper
Harama göstermediğin ayaklarının altından
Böcekler usâresini emer yumuşak teninin
Sevdalın dağları aşar gelir
Bende figân başlar sen sarı açınca
Sayrı yapan bir sevdanın resmidir sarılık Vuslat köprüsünü seller götürür
Her ezgide keleplenir ayrılık
Aşka vedâsıdır gözlerinin
Hüzün sular gibi coşar gelir