Arza hacet yok, halim sana ayandır. Dile gerek yok, sessizliğim sana beyandır. Söze lüzum yok, susuşum sana kelamdır. Kelama ihtiyaç yok, aşk sana figandır.
Şems Tebriz-i
Delilik dağıyla dağlanmamışsın; haber ver bakalım, nasılsın? Çünkü artık bende nelikten-nitelikten bir iz bile kalmadı.
Tebriz'den din ve Hak Şems'im doğdu da geceleri kumandanlık eden şu Ay'la bir alışverişim kalmadı artık.
Merhaba 1K okurları!
Aşk ehli isen aşka götüren her yoldan geçmeyi niyetlenirsin. Kitaplar yol yoldaşı olur, yoldakiler hanegâh sakinleri.
Aşkınıyam. . . hanegâhının kıymetli sakinlerinden davet geldi, icabet etmek gerek deyip, yoldaş eyledim Şems ile Mevlana'yı bu garip gönlüme. Sordum aşk ehli değerli arkadaşa, "
Merhaba 1K okurları!
Mevlana'nın Şems'i, Tebrizli Şems, "Uçan Güneş", siz nasıl seslenirsiniz bilmem ama ben terki dünya diyorum ona. Bu dünyanın nazından, nimetinden vazgeçmiş, açlığı ilah-i aşka olan, aşkın vücut bulmuş halidir Şems.
Kitap ilaç gibi geldi. Sessizliğime yoldaş oldu. "Kalk, silkelen," dedi.
#224734987 o kadar derin dokundu ki, kapalı kapılar ardından gönül haneme doğan güneş oldu.
#224753736 diyor ya, teslimiyet ne güzel haldir, varabilenlere ne mutlu.
Aşk, Kal-u beladan gelme, o açlığı, o nurun tecellasını arıyoruz da, doğru yerde bulabiliyor muyuz? Şems aşkı bulanlardan. Aşk'a varanlardan. Ölümü vüslat edenlerden. Şeb-i arus nasip olanlardan. Mevlana'ya aşkıyla yol aldıran, yola vardıran Şems, gidişiyle maşuğunu gam-ı deryaya garg eyledi. Onlar bir oldular, yek vücut oldular. Sessiz anlaşılan, suskunluğuyla bile anlayanlardan oldular.
Rabbim isteğen her kuluna Şems ve Mevlana aşkı nasip eylesin diyerek, incelememi bitirmek istiyorum. Şayet ben kim, Şems Tebriz-i anlatmak kim..
Keyifli okumalar dilerim.
Vesile olduğu için
Orjinal hali ile "IŞK" daha sonra "EŞK" ve nihayetinde "AŞK"...
Uzun uzadıya anlatmayacağım elbette ama herkesin kullandığı ve çoğunun neden geldiğini bilmediği üç harf tek hece Aşk' ın nereden gelip, hangi kökten türediğini bilmeden Aşk' ı bilmek olmaz... Çünkü Aşk hali, bizim kitaplarda okuduğumuz ya da ekranlarda seyrettiğimiz hal değil.
"I" Ebadet yada Ibadet. "Ş" Şükr yada Şükür "K" Kanaat...
Ebadet, sevgili ile olan muhabbeti anlatır, Halleşme, Dertleşme, hem dem olmalıdır...
Bu o kadar güzel ve "lütuf" bir haldir ki buna (Ş) Şükretmek gerekir...Bu hali aşmamak Hududunu bilmek, sınırları zorlamamak, mevcut hale (K) Kanaat etmek ise Aşk' ın son hali, olmazsa olmazdır...
Özetle AŞK: Ibadet- Şükür- Kanaat üçlemesinden oluşur. Peki geldiği yer neresi derseniz?
TEBRIZ yani Tebrizli Şems' in de geldiği yerdir!!!
Işte "Aşk' ın Gözyaşları" sensini okurken bu ifadeleri aklınızdan hiç çıkarmayın ve Aşk' ın gözyaşı olur mu demeyin çünkü gözyaşının olmadığı Aşk, asla AŞK değildir, olamaz...
Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalı, mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
-Şems Tebriz-i
Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur..
- Şems-i Tebriz