Sen, buluşabildiğimiz ender günlerden birinde, bana gelmiştin. Yaz başıydı; ben bahçede
oturmuş rakı içiyordum; sen de — galiba mutluluktan— koşuşturup duruyordun. Sana, yan
şakayla, “Haydi bakalım — bana erik getir” demiştim. Koşup gitmiştin: Bahçede bir erik ağacı olduğunu biliyordun. Epey sonra (hatta, biraz daha gecikseydin, kalkıp sana bakmağa gidecektim), alı al, moru mor, kan-ter içinde geri gelmiştin : elinde bir külah: Manavdan, harçlığının son kuruşuna kadar vererek aldığın erikler...
Çok tazeydi her şey.
Kar yağmıştı yükseklere,
Kuğular kış telaşına düşmüştü.
Dört hane göç etmişti şimdiden
Ve sen gitmiştin...
Tazeydi ağaç dalında
Çiy tanesi umudum gibi...
Ve sonunda, bir akşam beni fark ettin. Seni daha uzaktan gelirken görmüştüm ve senden kaçmamak için irademin bütün gücünü seferber etmiştim. Rastlantı sonucu, yükünü boşaltmakta olan bir araba yüzünden cadde daralmıştı ve sen benim çok yakınımdan geçmek zorunda kaldın. Dağınık bakışların ister istemez üzerimde gezindi ve benim bakışlarımdaki dikkatle karşılaşır karşılaşmaz –bunu hatırlayınca nasıl da korkmuştum!– senin, o kadınlara yönelik özel bakışına, o sevecen, sarıp sarmalayan, aynı zamanda da karşısındakinin bütün örtülerini kaldıran, kucaklayan ve hemen o anda yakalayan bakışlarına, beni, yani bir çocuğu hayatında ilk kez bir kadının, artık seven birinin erişkinliğine ulaştıran bakışlara dönüştü. Bu bakışlar bir iki saniye boyunca benim kaçmayı başaramayan, zaten kaçmak da istemeyen bakışlarımı sımsıkı tuttu –ve sonra artık yanımdan geçip gitmiştin. Yüreğim çarpıyordu: elimde olmaksızın adımlarımı ağırlaştırmak zorunda kaldım ve engellenemez bir merakla dönüp baktığımda, senin durmuş olduğunu ve arkamdan baktığını gördüm. Ve meraklı bir ilgiyle bana bakışından hemen anladım: Beni tanımamıştın
"Yaz başıydı; ben bahçede oturmuş rakı içiyordum: sen de -galiba mutluluktan- koşuşturup duruyordun. Sana yarı şakayla, "Haydi bakalım bana erik getir" demiştim. Koşup gitmiştin: Bahçede bir erik ağacı olduğunu biliyordun. Epey sonra (hatta, biraz daha gecikseydin, kalkıp sana bakmağa gidecektim), alı al, moru mor, kan-ter içinde geri gelmiştin:
elinde bir külah: Manavdan, harçlığının son kuruşuna kadar vererek aldığın erikler...
Ağaçta erik yoktu; ama Baban senden erik istemişti..
-Ne yapabilirdin ki...
Yapman gerektiği için yapabileceğini yapmıştın -işte seni insan yapan da bu."
Onu Benim Kadar Sevdin mi ya da onları mı demeliyim Sahi ya gitmiştin sen demi
Ne çok soru bıraktın arkanda Hoşça kal mı demeliyim şimdi çık aklımdan kime Döndüysen yüzünü Ona söyle artık sahte sözünü...
Bir akşamüstüydü
Kuşlara daha yeni yem vermiştim
Birlikte şakımış şarkılar söylemiştik
Hepsi uçup gidince gökyüzüne baktım
Yıldızlar belirmeye başlamıştı tek tük
Gece yalnızlığına çekilirken
Sen geldin o anda aklıma
Deniz mavisi gözlerin geldi dalga dalga
Gitmiştin oysa sen ve ben yine de gülümsedim
Bir adım kıpırdayamazdın ki çünkü
Baki'ydi kalbimdeki yerin.....