Eyy sevgili...! Yıllar sonra, kutsal bir armağan gibi seni buldum.
Senden önce kara kâbuslardaydı çöle dönmüş ruhum.
Sevginle sulayıp yeşerttim bu talan bahçeyi,
Ey sevgili...! Artık senin gönlün benim yurdum.
Rasûlüm! Zengin müşriklerin uygunsuz tekliflerine asla iltifat etme. Bilakis sen) sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını arzuladıkları halde dua etmekte bulunan (ve ‘Ashâb-ı Suffe’ diye anılan) o (fakir) kimselerle birlikte kendini sabit kıl! O en alçak (dünya) hayat(ın)ın (geçici) ziynet(ler)ini arzular olduğun halde, iki gözün bile onlardan aş(ıp
Müzeyyen: Diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti?
Arif: Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim senin. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra… Sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının, onu kaldırtma.
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur, senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla onu susturma.
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez.
Yalnız genç adam, kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez, bu
Acıyı çekerken çekiyorsun, anlatırken gözyaşların senden önce konuşuyor. Yıllar içinde alışıyorsun, her geçen gün daha çok alışıyorsun.Bir zaman sonra başkasının hikâyesi gibi anlatmaya başlıyorsun, sanki sen yaşamamışsın, sanki sen çekmemişsin gibi.