Bilmem yalnızlık efendi ile aranız nasıl? Benim oldum olası iyidir. Severim kendisini, zannımca o da benden memnundur. Yalnızlık efendi uzunca boylu, titiz, temiz, ve bakımlıdır. Çok yakışıklı sayılmaz belki, fakat hayli alımlıdır. Kıyafetlerini nerede diktirir bilmem, ama giyimi kuşamı farklıdır. Hayatımda tanıdığım en donanımlı, en kültürlü,
Henüz oduncu gömlek, şetlant kazak moda olmamıştı. O yıllarda çocuktum ben işte. Dibinden mavi boya çıkarsa bir sonrakini bedava veren muhallebici amca zamanları. Küçücük plastik kaplarda turuncu ama şerbet tadında muhallebiler satardı. Annem “Yemeyin evladım o boyalı şeyleri” dese de amcanın arabasını sote bir kenara çektirip, bir yandan yerken bir yandan evlerimizin camlarını gözlerdik. Muzun pahalı olduğu, taneyle alındığı yıllar. Siyah önlük, beyaz yakalı yıllar. Henüz yakalara harfler, sayılar işlenmemişken çocuktuk biz.
Eğer hâkim ben olsaydım, anlatılanların yalan olabileceğine ihtimal dahi vermezdim. Hiç takılmadan ve hiç kızarmadan bir sürü yalan söyledi. Aklımda kaldığı kadarıyla şunları söylemişti:
"Sene 1963.. Hep beraber akik yüzük almak için kalktık ve kuyumcular çarşısına giderek akik yüzük aldık. Cahid Erdoğan hanımı için de bir yüzük aldı. Daha sonra Bekir Berk'i uğurlamak için Çiğli Havaalanı'na gittik. Hatta Karşıyakâ da şerbet içtik. Paralarını da ben ödedim. Sonra Havaalanı'na gidip Bekir Berk'i uçurduk."
Onun söylediklerinin hepsi kayda geçti. Bunun üzerine ben müsaade istedim ve şunları söyledim.
"Sene 1963'den bahsediliyor. Halbuki ben İzmir'e 1966'nın başına doğru geldim. Cahid Erdoğan'ın 1963'de hanımına yüzük aldığından bahsediyor. O 1968 yılında evlendi. Çiğli Havaalanından bahsediyor. Resmen sabittir ki, Çiğli Havaalanı 1968'de açıldı. 1963'de Cumaovası işler durumdaydı. Bu üç mesele dahi bu şahsın yalan şehadette bulunduğunu ispat etmeye yeter. Varın gerisini siz kıyas edin."
Sorma Be Birader Mezhebimizi
Biz Mezheb Bilmeyiz Yolumuz Vardır
Çağırma Meclis-İ Riyaya Bizi
Biz Şerbet İçmeyiz Dolumuz Vardır
Bizim Söyleyecek Sözümüz Vardır
[Kul Nesimi]
Sevgili ne yaparsa yapsın, nasıl olur da kötü olur yaptığı iş? Ekini arttıran, çayırı-çimeni çoğaltan, ateş olabilir mi hiç?
O güzel sevgilinin yaptığı resimlere, şekillere, akıldan başka bir sergi nasıl olabilir?
Sarhoşuna sunduğu şerbet, güzel, temiz, gönül çeker bir olmaz da ne olur yâni?
Altı köşeli bir gemidir bu altı yönlü dünya; kıyısı-bucağı olmıyan, önü-sonu bulunmıyan deniz, nasıl sığar bu gemiye?
Bu denizden bir suya sahib olan nerkis göz, o denizi tanımada kör olur mu hiç?
Bir göz, râzılık ışığıyla açılırsa nasıl olur da gazebe uğrar, her an görüşü azalır?
Kendine gel, sus, Tanrı'nın merkinden kork; korkudan titreyen devlete dayanılır mı hiç?
"Herkes dürüstlük abidesi gibi dikiliyor karşına
Ve sen nabza göre şerbet dükkânı açmışsın
Ticarete atılmanı takdir etmiyorum sanma
Fakat benim ruhum kimsenin sermayesi değil
Aklında bulunsun isterim!"
''Gözlüx diye bir kelime hiç bir dilde yok.''
''Schapka nece?''
''Dishy İngilizce mi peki''
''Cafe's, kafes biçimindeki bir kafeyi mi anlatıyor.''
''Sherbett adlı dükkanda şerbet mi satılıyor?''
''My Hosh ekşi midir,tatlı mı?''
''Savvy'mly size sevimli mi geliyor?''
İdare odasının kapısında Kenan görününce yarım kalıyor Davut’un lafı.
“Oooo, erkencisin lan Çomar…”
Kenan, Şerbet’e mahcup mahcup sırıtıp koltuğa sessizce ilişiyor:
“Çay teklifiniz hâlâ geçerli mi?”
Şerbet neşeyle somurtuyor:
“Hastayım lan sizin şu laflarınıza… Teklif, geçerli falan…
Emrin olur Çomarım… Şevkeeeet, çayla bizi…”
OLDU-2
Öpülecek bilek bükülür oldu
Sistem için ciğer sökülür oldu
Yaralara tuzlar dökülür oldu
Bu hayat yaşanır neyin uğrunda
Koca koca suçlar örtülür oldu
Mendelsshon
Ben sadece yüce Tanrımız ve yol göstericimizin izinden gidiyorum. Kendisi çoğul Elohim'den soyutlayıp Yehova oldu. Cennette bile ırkçılığın izleri var. Sadece élan vital olmaktan usandı. Evren her şeyi Yahudilere borçlu.
Beethoven
Türklere ayrılan yeri ziyaret ettin mi?
Mendelsshon
Sadece Türkler yok orada. Dediğim gibi İslam bizim zamanımızdakinden daha kapsamlı bir kavrama dönüştü. Evet, baktım. Huriler, şerbet, akan bir nehir. Allah dedikleri ilahın kabilevi uzantısı sakalının ardından gülümsüyor. Ona dağların ihtiyarı diyorlar. Herkese haşhaş dağıtıyor. Benim seveceğim türden bir şey degil. Soğanlı İskoç yahnisini tercih ederim. Ne de olsa İskoçlar da Yahudi sayılır.
Beethoven
Türkler midir, değil midir, neyse bunların dayanılmaz bir müziği var. Ne armoni ne kontrpuan. Her şey tek sesten feryat ediyor. Semitik müzik böyledir heralde. Gerçi hiç duymadım ama. Tanrı şu ilahi konserlerden birinin yapılmasını buyurduğunda hemen kulaklarımı sağırlaştırıyorum. Sen ciddi ciddi Semitik bir müzisyen olduğunu söyleyebilir misin?
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu