Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serdar Çörekçioğlu

Serdar Çörekçioğlu
@serdarcorekcioglu
Kitap sever, acizane yazar, kendince dertlenir. İki çocuk babası.
Büyük Millet Meclisi Ankara'da toplandı. O gün içın en önemli ihtiyaç, savaşacak asker ihtiyacıydı. Yirmi seneden beri aralıksız savaşan millet, bitkin düşmüştü, yeni bir savaşa karşı isteksizdi. Çağrılara duyarsız kalıyordu. Onu yeniden ayağa kaldıracak, atağa geçirecek bi "şok" lazımdı. Bu “şok” da Yunan ordusundan geldi:
Sayfa 48 - Panama Yayıncılık
Reklam
"Sanat", Hayat içindir...
Bütün beşeri çabaların nihâi gâyesi, Hayat'tır; kudretli, yüce, neşe verici ve coşku kaynağı. Bütün beşeri sanatlar, mutlaka bu nihâi gâye'ye hizmet etmek, tâbi olmak zorundadır ve her şeyin değeri, hayat bahşedici niteliğine oranla belirlenmelidir. En yüksek, en hâs sanat, bizde ölü hâlde bulunan hayat gücünü uyandırabilmeli, hayatın zorluklarıyla yüzleşip o zorlukların üstesinden gelebilecek gücü ve iradeyi verebilmeli, kazandırabilmelidir bize. 
Sayfa 161 - Külliyat Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Örtü'nün kökeni...
Avrupa'da, Türk kadınlarının Türklerin hayatında erkeklere göre daha aşağı bir rol oynadığı inancı hâlâ yaygındır. Avrupalılar, bizim geleneklerimizin pek çoğunu, özellikle de örtünmenin psikolojisini yanlış anlamışlardır. Örtü'nün kökeni, erkeklerin kıskançlıkları değil, aksine, kadının kutsal olduğu inancıdır; hem de öylesine kutsal bir varlık olmasıdır ki, yabancı birinin bakışının onun üzerine yogunlaşmamasını sağlamak esastır. “Mahrem” kelimesinin Arapçadaki anlamı, hiçbir yabancının giremeyeceği “kutsal yer”dir.  Örtü uygulamasının daha başka nedenleri de var. Bunlar nitelik bakımından biyolojik nedenlerdir. O yüzden onları burada tartışmam pek mümkün değil. Burada sadece bu kurumun icat edilmesinin gerisinde neyin yattığına dikkat çekebilirim. Kadın, hayatta çok belirgin bir şekilde yaratıcı bir unsurdur ve tabiattaki bütün yaratıcı güçler, gizli (ve gizemli)dir. 
Sayfa 84 - Külliyat Yayınları
"Mevlânâ" denmez mi ? başlıklı yazımdan,
"Mevlâ, aynı zamanda; dost, malik, sahip, yardımcı, koruyucu gibi benzeri birçok anlama gelmektedir. Cenab-ı Hakk’a nispetle ayrı, insana nispet edildiğinde ayrı anlamlara gelir. Kullanıldığı yere göre farklı anlamlar alabilir. Kuran-ı Kerimde; Rabb, sahip, hami (koruyucu), yardımcı, dost, yâr, lûtuf ve ihsanda bulunan, iyilik yapan anlamlarında Yüce Allah’a (cc) Mevlâ denilmiştir." bu linkten yazının tamamını okuyabilirsiniz ... ifadergi.blogspot.com/2022/07/mevlana...
Reklam
İmân ve İslâm Kuvveti
Bu millet, iman ve İslamiyet kuvveti sayesindedir ki; bir beylik iken, büyük bir imparatorluğun temellerini kurmuş ve cihana hakim olmuş, tarihi dolduran, şehametli zaferler kazanmıştır. Düşmanların muazzam maddi kuvveti karşısında teçhizatça zayıf olduğu halde, dünyanın dev kuvvetlerini mağlubiyete düçar etmiştir. 
Sayfa 76 - Sebat Yayın Dağıtım
İnsanın Anlam Arayışı...
"İnsan, anlam arayışını günlük mesele ve ihtiyaçlara indirgedikçe yaşadığı ve karşılaştığı olayların ardında ki hikmetleri ve mucizeleri katiyen göremeyecektir. "
İnsan insana muhtaçtır...
Allah isteseydi eğer, hepimizi ayrı ayrı gezegenlerde yaratacak kudrete sahipti. Ama hepimizi bir araya topladı. Sınav buydu aslında, birbirimize olan tahammülümüz, sabrımız, yardımlaşmamız, dostluğumuz, düşmanlığımız. Yani aslında birbirimizden kaçarken sınavdan kaçıyor ve belki de alabileceğimiz o yüksek puanları daha en başından kaybediyoruz.  İnsan insana muhtaçtır...
İnsan hakkıyla imân etmeli...
Nasıl ki bir mühendis yaptığı işin ciddiyetini kale almadan lakayt bir şekilde mesleğini icra ettiğinde diğer meslektaşlarına kötü örnek oluyorsa ki;  bu durum konuya muhatap olan herkesin tepkisini alır ve şikayetler başlar. Aynı şekilde ve daha ciddi olarak, “Ben Müslümanım” diyen bir kişi Müslümanlığın gereklerini alenen, umuma açık bir şekilde yerine getirmemekle diğer tüm Müslümanlara kötü örnek olur ve onların hakkına girer. Çünkü o diğer insanların içinde bir güzel davranışla imânını kurtaracak insanlar olduğu gibi yine bir menfi hareketle imânından olacak insanlar vardır.
Haletiruhiye
HaletiruhiyeMecit Ömür Öztürk
8.8/10 · 495 okunma
Reklam
nefs felsefesi ve mutluluk dersleri
"İnsanın önüne konan menüdeki yemek isimleri onu cezbedebilir. Ama o menünün elinden alınma sebebi, listedeki yemeklerin asıllarının gelecek olmasıdır. Menünün gitmesi, yemeklerin de kişiden uzaklaştığı anlamına gelmez. Gelen menüyü asıl sunum zannedip onun gitmesine üzülen birinin aklı başında değil demektir. İşte dünyadaki nimetler de cennet nimetlerinin fihristi, menüsüdürler; âhiretteki asıllarına ait dünyaya düşen gölgelerdir. Ahiret nimetleri, dünya nimetleri görüntüsüne büründürülerek insanın karşısında listelenmiştir. Dünyevi nimetler, cennetin davet edicileri, hatırlatıcılarıdır. " Mecit hocamın kalemine sağlık. Kitaba yeni başladım ama herkese tavsiye ederim. Dünyanın gelip geçici olduğu ve döneceğimiz yer itibariyle ahiretin bizler için önemi bu kadar güzel anlatılabilirdi. #mecitömüröztürk #haletiruhiye
Sayfa 29 - hayykitapKitabı okuyor
   İşte ey kendini insan zanneden insan! Madem mahiyetin böyledir, seni yapan ancak o zat olabilir ki dünya ve âhiret birer menzil, arz ve sema birer sahife, ezel ve ebed dün ve yarın hükmünde olarak tasarruf eden bir zat olabilir. Öyle ise insanın mabudu ve melcei ve halâskârı o olabilir ki arz ve semaya hükmeder, dünya ve ukba dizginlerine mâliktir.
Bilim bizi insanlaştırır mı yoksa ...
Aslında, insan-tabiat ilişkisine hiç değilse “ilgi duyan” ların yüz yüze geldikleri bunaltının kaynağı, genellikle, teorik mülâhazalardan daha çok, modern bilimin “uygulanmasından” sonra ortaya çıkan savaşların inanılmaz vahşet tablosudur. Bu alanda sonu gelmeyecek tartışmalar sürüp gitmekte ve bugünlerde sık sık görüldüğü üzere, kesinlikle zeminin tam hazır hale gelmemiş olmasından kaynaklanan çözümsüz durumlar ortaya çıkmaktadır. Kimileri uğrunda savaşılacak ve hatta ölünecek bazı şeyler olduğuna inanmakta, kimileri ise insanın yeryüzündeki hayatının nihai sonuç olduğunu, bu yüzden de ne pahasına olursa olsun (hatta bunun için insanı hayvandan ayıran şeref duygusunu kaybetmemiz gerekse bile) bu hayatı tehlikeye atmamak gerektiğini düşünmektedirler. 
Sayfa 162 - İnsan Yayınları
İşte o hayat dolu arsızlık...
Ben bu çılgınlığın ortasında fırtınalı denizdeki bir kaya gibi soğuk ve kıpırtısız duruyordum ve o an nele hissetmiş olduğumu şimdi bile tam olarak söyleyebilirim. Elbette öncelikle bu tuhaf hareketlerin gülünçlüğü ve taşkınlığın bayağılığı karşısında duyduğum küçümseme vardı, ama kendime itiraf etmekten hiç hoşlanmadığım başka bir şey ise karşımda gördüğüm bu fanatizmdeki hayata yönelen hararetli tutkuyu, böylesi bir heyecanı kıskanmış olmamdı. 
Sayfa 14 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Azazilin Şeytan olması...
Dikkat edilirse Azâzil* Cenâb-ı Hakk'ı bilâ sıfat ya'ni amâ-i mutlakında inkâr etmiyordu, bilakis zât-ı ehadiyyeti ikrar ve daima ibâdet eyliyordu. Fakat ne yazık ki bu kadar zühdüne rağmen marifet cihetinden şirk-i hafide kalmıştı. İşte o gizli şirk, Ademin mazhariyyet-i Hakkaniyyesine ve mazhar olduğu cilve-i nuraniyyesine perde oldu da ona göstermedi. Zavallı sandı ki; Cenâb-ı Hak, zâtından bir gayrisine secde etmek içün emrediyor. İşte o Azâzil'in ma'rifetinin fikdânı, izzet-i nefsâniyyesinin isyan ve ihtilâlini mucib oldu. Evet, onun içün Âdem'i istirkab etdi. Bilmedi ki istirkab** etdiği Âdem değildir. İşte bu cehli yüzünden vahdaniyyet zevkından ebediyyen mehcur kaldı."  *Şeytanın kovulmadan evvel ki ismi **Kıskanmak
Sayfa 146 - Ş.Yeşil KitabeviKitabı okuyor
172 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.