seni seviyorum saat kaç
seni seviyorum ve pazara bolluk geldi
seni seviyorum diyorum ve
söz kuşlarından kalan kül canlanır gibi oluyor bir an
tutuyorum o kıvılcımı üflüyorum üflüyor
hazır bekliyorum ayaklarımı sarkıtmaya bir koridora
ve yalnızlığımdan uzak durduğum zamanlarda
tanrı beni yeni baştan yaratıyor kısa süreliğine
Anladım şimdi daha iyi anladım dünyanın aslında hiç değişmediğini, nereye gidersek gidelim kendi dağımızla çevrili bir ormanda daha mutlu olabileceğimizi. İşte bu yüzden kime neyi verdiysek bilerek ya da yanlışlıkla geri alabileceğimizi, anladım. Olup biten en güzel şeylerin hatırına, belki korka korka da olsa bir duralım vazgeçmeden önce, vakit var, umut var, sen varsın, ben varım, biz var. Kafamın içinde bir kıyamet gibi büyümekte bu sessizlik, verandasında oturmuş tırnaklarını kesiyor siyah bir kadın, ah en zoru da belki kabul etmek, kendinden vazgeçiyor neslim, kendinin olanı terk etmek için sıraya girmiş çocuklar her zamankinden derin uyuyor. Sen bu çağın insanı, seni seviyorum, sarılıyorum çünkü biz insanlar sarılırız dakikalarca, biz insanlar böyle çıkarız yola.
Bir daha yalandan yere uzatma ellerini bana. Bakma gözlerimin içine, bakıp da tüketme beni gözlerinde. Sana katlanamıyorum artık, sahte tebessümlerine, sahte sözcüklerine ve "Seni seviyorum" diyerek çekip gitmelerine...
Bekleyişleri bırak bana! Bir de çocuksu hayallerimi, dokunma yaralarıma, dokunup kanatma. Sensiz yaşayamam zannediyorsun ya! Sen öyle san! Sensiz yaşarım hem de öyle güzel yaşarım ki; sebepsiz yere kahkahalar atar, soluksuz koşarım bu şehrin yollarında. Ama sen ne olur, dokunma bana!
Eskisi gibi olmamı bekleme benden, senin yalanlarına gözleri kapalı inanan. Başkalarına yer verdiğin yüreğini görmezden gelen, sene herkesten çok seven çocuksu yanımı sana açmamı bekleme yeniden...
Özleme beni!
Bütün aşk şiirleri üzerine yemin olsun ki, ben bir daha özlemem seni...
Gelme işte bir daha, yaralarımı sarmayacaksan, ömürlük aşklara inanmayıp günlük tüketilen aşkların kadını olacaksan gelme...
Ben yaralarımı kendim sararım, kendimle baş başa kalır, bu hayatı, bu dünyayı ve tüm insanlığı yeniden sevebilirim...
Ama sen!
Ne olur gelme...
"Bazen gideni aramaz insan, çünkü giden yaşanılan her şeyi götürmüştür. Geriye sadece hayatta tek başına tutunmak kalır, o da zordur işte..."
Seni seviyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki benim için hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Senin bile. Bunu anlayabiliyor musun? Yalnız kendi sevgim önemli, senin cevabın değil. Senin kayıtsızlığın bile değil. Dünyadan hiçbir zaman fazla bir şey almadım. Fazla bir şey istemedim. Aslında hiçbir zaman, hiçbir şey istemedim.
Yani katıksız ve bölünmemiş biçimde, ultimatom haline gelen bir arzuyla, evet ya da hayır cevabı alabilecekken hayır’a dayanamayacak biçimde, hayır gelirse varlığımın son bulacağı biçimde istemedim. Sen O’sun işte bana. Ama insan o aşamaya varınca artık önemli olan o nesne değil, kendi sevgisi oluyor. Sen değil, ben.
İşte onun için seni kendim için değil, senin için seviyorum, Zeyno, ne olsa, benim olmasan dahi böylece sevmekte, yalnız senin için yaşamakta devam edeceğim Zeyno!
Benim için ideal kadın sensin! İdeal kadın ideal aşk ister. İşte onun için seni kendim için değil, senin için seviyorum, Zeyno, ne olsa, benim olmasan dahi böylece sevmekte, yalnız senin için yaşamakta devam edeceğim Zeyno!
"Ey Âdemoğlu! 'Kişi sevdiğiyle beraberdir' sözü sakın ola ki seni aldatmasın. Sen iyiler gibi amel işlemedikçe iyilerle birlikte olamazsın. Çünkü yahudi ve hıristiyanlar da peygamberlerini seviyorlar ama, onlarla beraber değiller/olmayacaklar."
Bu sözlerde şöyle bir incelik bulunmaktadır: Hasan Basrî, burada, bir kimse 'iyi insanları seviyorum' dediği halde, eğer kendisi onların yaptıkları amellerin bir kısmını ya da tamamını olsun yapmazlar ve onlarla hiçbir ortak tarafları olmazsa, işte bunun bir yararının olmayacağı gerçeğini bildiriyor. Çünkü kuru kuruya sevginin bir anlamı zaten yoktur.
“… sende öyle bir şey var ki başkasında olsaydı şüphesiz beni lakayt bırakırdı; öyle bir şey ki işte sende benden başkasına benim gibi tesir etmiyor, ondan ancak ben bu kadar etkileniyor, ancak ben onunla seni bu kadar seviyorum, sana tapınıyorum.”
Sevgilim, kimsesiz sevgilim benim! Seni hiç kimseye kaptırmam! Uzun zamandan beri seviyorum seni… bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin!