Korkunç olan bir şey, hayali aşan bir gerçek varsa o da şudur: yaşamak, güneşi görmek, erkekliğin bütün gücüne sahip bulunmak, sağlıklı ve neşeli olmak, kahramanca gülmek, önündeki göz kamaştırıcı bir zafere doğru koşmak; göğsünde nefes alan bir ciğer, çarpan bir yürek, düşünen bir irade duymak; düşünmek, ümit etmek, sevmek; bir anaya, bir eşe, çocuklara, ışığa sahip olmak ve bütün bunlara sahipken birdenbire, bir çığlık süresi kadar kısa bir zamanda, bir dakikadan daha az bir sürede bir uçuruma devrilmek, düşmek, yuvarlanmak, ezmek, ezilmek, buğday başaklarını, çiçekleri, yaprakları, dalları görmek, hiçbir şeye tutunamamak; kılıcının işe yaramadığını, üstünde insanları, atları hissetmek, karanlıklar içinde tepişme sırasında kırılan kemiklerle boş yere debelenmek, bir topuğun gözünüzü dışarı çıkarttığını duymak, öfkeden atların nallarını ısırmak, boğulmak, inlemek, kıvranmak; orada, aşağıda olup kendi kendine, “Az önce yaşıyordum,” demek.