224 syf.
·
Puan vermedi
Mustafa Armağan, Mehmet Şevket Eygi, Kadir Mısırlıoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Rıza Nur bu gibi adamların yazdığı kitaplar ve söylediği sözler malesef ki tarihe geçiyor ve 100 sene sonra Türkiyede gerçek tarih gibi okutulacak. Bu isimler ünvanları ne olursa olsun güdümlü ve yandaş tarih yazan ve doğrusunu biz yazıyoruz diyerek insanları kandırmaya çalışan kişilerdir. Ağızları ve kalemleri çok iyi iş yapıyor özellikle Mustafa Armağan tam bir Twitter tarihçisi, olayları çarpıtarak, yalan yanlış şeyler söyleyerek, resmi hiç bir kaynak göstermeden şundan duydum şundan gördüm diyerek tarih yazılmaz. Bir konunun birden fazla kaynağı olacak ki gerçek olduğuna şüphe olmasın uydurulan resmi belgeler ile olmaz bu işler. Bir de tarih yazmasa insan hatırlar kimden duydunuz benim dedemi istiklal mahkemesinde asmışlar diye yada dedeme şunu yapmışlar diye hepsi yalan unutmayın bir yalan ne kadar büyük olursa inananı o kadar çok olur. Bende bir tarihçi olarak diyorum ki tarih asla tek bir kaynaktan öğrenilmez olaylarının devlet arşivleri, dönemin hatıratları ve yazılı metinlerinin hepsini okuyup analiz etmeniz lazım ki hangisi yalan hangisi doğru ortaya çıksın. Kitle psikolojisinde bir sav vardır bir şeyin gerçek olması önemli değil dir önemli olan gerçek gibi algılanması dır.
Resmi Tarih Yalanları
Resmi Tarih YalanlarıMustafa Armağan · Profil Yayıncılık · 2015250 okunma
72 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Evet süper bir incelme ile karşınızdayım.
Kitap toplam da 3 eserden oluşmaktadır ben size sırayla 1.2.3 diye açıklayıp yazacağım iyi okumalar. Telefon kastığı için yazım yanlışları ve bazı yerlerde hatta yapabilirim saygılar. 1.Bölüm Sahaf mendel diğer adıyla(kitapçı mendel) mendel bir cafenin en ücra köşesinde oturan kitaplarıyla saatlerce ilgilenen ve kitaplarını okuyan bir
Sahaf Mendel
Sahaf MendelStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20228,5bin okunma
Reklam
" 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey bayram ziyaretine gelen 27. Alayın yeni komutanı Binbaşı Halis Bey ile tabur komutanlarına: " Beyler... dedi, İstanbul'u, mahallemi, sokağımı, evimi, eşimi, oğlumu, kızımı çok özledim. Siz burada savaşırken bırakıp izinli gitmeye utanmıştım. Şimdi Mustafa Kemal Bey sayesinde durumumuz iyileşti. Karar verdim. Ben de izne gideceğim" "- Ne zaman?" "- Haftaya... Birkaç gün kalsam yeter." Hüseyin Avni Bey, öğleden sonra Halis Bey'i ziyarete gitmek istiyordu, gidemedi... Serseri, hain, rezil bir obüs mermisi 57. Alay karargâhına düştü. 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni şehit oldu. Olayı duyan vurulmuşa dönüyordu. Bayram zehir zıkkım oldu. Mustafa Kemâl Çamlıtekke'deydi. Hüseyin Avni Bey'i ne kadar sevdiğini bilenler acı haberi söyleyip söylememekte kararsız kaldılar. Haberi vermeyi Cevat Abbas Bey üzerine aldı. İçeri girdi. Olayı kekeleyerek açıkladı. Mustafa Kemâl'in yüzüne baktı. Anlamamış ya da inanmamış gibiydi. Sonra ağır ağır gözleri doldu, taştı, gözyaşları yüzüne akmaya başladı. Taştan, demirden sanılan, o yorulmaz, uyumaz, acıkmaz, kurşun işlemez komutan ağlıyordu. Gece 57. Alayın makineli tüfekleri, öfke, gazap, nefret, hınç ve lânet kustu. Makineli Tüfek Bölüğü Komutanı hiç yapmadığı bir şey yapmış, 3. Nolu tüfeğin başına kendi geçmişti. Karşıdaki siperlerin kum torbalarını delik deşik etti, parçaladı, mazgallarını devirdi. Görünen, kımıldayan, sürünen her gölgeyi biçti. Bağıra bağıra, küfür ede ede, ağlaya ağlaya, namlu kızarana kadar...
Sayfa 527
448 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Osmanlı Padişahları
Osmanlı PadişahlarıAhmet Seyrek · Tulpar · 201530 okunma
Arkadaşlar büyük bir ziyafet için tek bir şartla toplandılar: Yemekleri gözleri bağlı halde yiyeceklerdi. En sonunda aşçı onlardan şunu istedi: "Her ağız yediği şeyin ne olduğunu söylesin." Birçoğu şöyle dedi: "Tadı tavuğa benziyor." Bu, menüde yer almayan yegane hayvandı ama kimse konu­nun üzerinde fazla durmadı. Netice itibarıyla artık tavuğun tadı tavuğa benzemiyordu, çünkü günümüzde her şeyin tadı her şey ya da hiçbir şey gibiydi. Bu zorunlu tektipleştirme çağında ta­vuklar seri halde üretiliyorlar. Tıpkı deniz ürünleri ve balıklar gibi. Ve bizim gibi.
Tanrılar ve biz
“... Bir avcı ormanda bir el ateş eder, avı düşer, onu almak için atılır.Botlari iki ayak yüksekliğinde bir karınca yuvasına takılır, karıncaların yuvasını dağıtır, karıncalar da yumurtaları da çevreye saçılır...Karıncaların en iyi düşünenleri bile kızılımsı bir ışık demeti eşliğinde işittikleri korkunç bir gürültünün ardından bir anda inanılmaz bir hızla yuvalarına dalan o kara, kocaman, korkunç şeyin, avcının çizmesi olduğunu anlamayacaktır...”
Sayfa 618
Reklam
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.