Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sezin

Sezin
@sezinsezin
Matematik Öğretmeni
ODTÜ
9 okur puanı
Aralık 2022 tarihinde katıldı
Kaderimiz hızla tepemize çökerken insanların her zamanki gibi gündelik işleriyle uğraşmaları şimdi bana akıl almaz bir biçimde şaşırtıcı geliyor.
Reklam
İnsanlar, büyük bir rahatlıkla, maddeye hükmetmelerinin verdiği güvenin dinginliğiyle, bu dünyada küçük işlerinin peşinde bir oraya bir buraya gidip geliyorlardı.
.."asıl acı olan şey, geri dönemeyeceğimiz gerçeği.Bir kez ilerlemeye başladın mı, ne yaparsan yap gittiğin yoldan geri dönemiyorsun. En ufak bir sapma her şeyi sonsuza dek değiştiriyor.
Sayfa 133Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sıfırdan başlayarak tırnaklarımla çabalamayı, bir şeyler yaratmayı ve o şeyin mükemmelleşme sürecini izlemeyi seviyordum. Orası benim barımdı, benim küçük dünyam.Bu tür bir mutluluğu ders kitaplarını düzelterek yakalayabilir misiniz? Mümkün değil.
Tek çocuk olarak, bende bu garip olanlardan biriydim.Bu konuda aşağılık kompleksine kapılmıştım, benimle ilgili bir şeyler farklıydı sanki, bütün diğer insanların sahip olduğu ve olağan karşıladığı şeyden yoksundum.
Reklam
..Oysa kendisinin, Siddhartha'nın neresiydi yeri? Kimlerin yaşamını paylaşacaktı Siddhartha? Kimlerin dilini konuşacaktı?
...Bundan böyle düşünmeye ve yaşamaya, Ataman'la ve dünya ıstırabıyla başlamayacağım. Bundan böyle kendimi öldürüp kendimi parçalara ayırıp da yıkıntıların ardında bir giz aramaya kalmayacağım.
"Nedir bu murakabe? Neymiş bedenden çıkıp gitme? Neymiş oruç? Neymiş nefesin tutulması? Ben'den kaçıştır bu, benliğin eza ve cefasından kısa süre için yakayı kurtarmaktır, acıya ve yaşamın anlamsızlığına karşı kısa süreli bir duyarsızlıktır."
...Derken anladı baba, Siddharta'nın şimdiden onun yanında, kendi yerinde yurdunda bulunmadığını, onu şimdiden terk edip gittiğini.
Sorularınızı yanıtlamıyorsam da size önerim şu; bizim kim olduğumuzu, başınıza neler geleceğini değil, kendinizi düşünün.
Reklam
Halbuki güzelliği içlerinde hisseden insanlardan olsalardı, o parlayan gözlerin ve hararetlenmiş yüzün, gencin aşkla ilk tanışmasının belirtisi olduğunu anlayabilirlerdi.
Geleceğe varabilmek için onca yıl nasıl çalışıp çabaladığımı düşündüm, oysa şimdi kafamı gelecekten kaçıp kurtulmaya takmıştım. Bir insanın kurup kurabileceği en çapraşık, en umarsız tuzağı kurmuştum kendime.Kendi elimle içinden çıkılmaz bir duruma sokmuştum kendimi. Bir kahkaha attım.
Bana insanlığın batmakta olduğu bir zamanla karşı karşıyaymışım gibi geldi.Kıpkırmızı günbatımı aklıma insanlığın günbatımını düşürdü.
" Çocuklar gibi heyecan içinde şaşkınlık çığlıkları atarak bana yanaşıyorlar, ama biraz sonra yine çocuklar gibi beni incelemeyi bırakıp bir başka oyuncağa yöneliyorlardı."
"..onlar kadar üşengeç, onlar kadar çabuk yorulan birilerini hayatımda görmemiştim."
Kollarım ve bacaklarıma da, zihnime de bir uyuşukluk çökmüştü, bu kupkuru engin ıssızlıkta küreyi bulabileceğimize asla inanmıyordum.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Birden yüreğime yapacağımız işin büyük korkusu düşmüştü.
Birden gözümün önüne uçsuz bucaksız Güneş sisteminde gidip gelen lüks Cavorite yolcu gemileri ve küreleri geldi.
..hayatımın hiçbir döneminde beni korkutan şey ölümün kendisi olmadı. Bundan ziyade, tek bir şey beni dehşete düşürüyordu; gelip geçiciliğin hayatın anlamını yok edip etmediği sorgusu.
Theresienstadt Toplama Kampı'ndayken tuvalette şöyle bir duvar yazısına denk gelmiştim : " Başına ne gelirse gelsin göğüs ger, bir çöpün dahi olsa mutlu olmayı bil." Bu yüzden hayata olumlu bakmak zorundadır insan, en azından hayatın sanatçısı olmak isteyen kişi bu yapmaya mecburdur.
"Yönetmek için gereken vasıflarla iktidara gelmek için gerekenlerin aynı olmadığını söyle ona. İşlerin iyi idaresi insanın kendini unutup sadece başkalarıyla, özellikle en muhtaç durumdakilerle ilgilenilnesini gerektirir; oysa iktidara gelmek için insanlardan en açgözlüsü olup kendinden başka hiçbir şeyi düşünmemek, en yakın dostlarını bile ezmeye hazır olmak lazım. Ben kimseyi ezmem, asla!"
...bir imparatorluk ne kadar geniş, ne kadar kalabalık, ne kadar bolluk içerisinde olursa olsun, hep adam kıtlığı çeker! Dışarıdan baktığında kuldan, karınca yuvası gibi kaynayan meydanlardan, yoğun kalabalıktan başka bir şey göremezsin. Ama ben zaman zaman savaş nizamında ilerleyen ordumu, namaz saatinde bir camiyi,çarşıyı, hatta kendi divanımı seyreder ve şunu sorarım kendi kendime: Şu adamlardan bir marifet, bir bilgi, bir sadakat örneği, bir şahsiyet belirtisi istesem, her saydığım vasıfla birlikte çevremdeki kitlenin seyreldiğini, eridiğini ve giderek kaybolduğunu görmez miyim? Yalnızım ben Hoca Ömer, iflah olmaz bir yalnızlık bu. Divanım da boş, sarayım da.Bu şehir bu imparatorluk ıssız. Sanki bir elimi arkamda gizleyerek alkış tutmak zorundaymışım gibi geliyor. Senin gibi adamları bırak Semerkant'tan getirtmeyi, böyle adamları bulmak için Semerkant'a kadar bizzat yürüyerek gitmeye razıyım.
Reklam
-- Ben, mahşer gününün dehşetinden başka iman, secdeden başka namaz tanımayanlardan değilim. Ben nasıl mı namaz kılarım? Bir gülü seyrederim, yıldızları sayarım, yaratılışın güzelliği, onun düzenindeki kusursuzluk karşısında büyülenirim, Rabbim'in en güzel eseri olan insanın, onun bilgiye aç beyninin, aşka aç gönlünün, uyanmış veya tatmin edilmiş duygularının karşısında hayranlığa kapılırım.
Peki ya insan? İnsanın, evrenin evrimindeki son nokta olduğuna emin misiniz? Hala başka bir boyut olabileceği, insanın dünyasının ötesinde, ıstıraba ilişkin sorunun cevabını bulabileceği bir dünya olabileceği fikri size nasıl geliyor?
Sayfa 123Kitabı okudu
Hiçbir insan ve hiçbir yazgı, başka bir insan ve yazgıyla kıyaslanamaz. Hiçbir durum kendini tekrar etmez ve her durum farklı bir cevap gerektirir.
..insanın zor bir durumun sunduğu ahlaki seviyeye erişme fırsatını kullanması veya tepmesine yönelik seçim söz konusudur ve bu da onun çektiği acılara değer olup olmadığı belirler.
Hayata anlamını ve amacını veren insandan asla alınamayacak olan da bu ruhsal özgürlüktür.
Her zaman bir seçim yaparız. Her gün, her saat bizi özvarlığımızdan, içsel özgürlüğümüzden soyutlamakla tehdit eden güçlere boyun eğmeye ya da eğmemeye yönelik bir tercih sunulur bize ve bu da özgürlük ve onurumuzdan vazgeçerek, tipik bir kamp sakinine dönüşüp koşulların oyuncağı olup olmayacağımızı belirler.