“O,” dedi, “çok harika bir modeldir, hakiki sığır derisi.” Bu son kısmı söylerken hayretler içerisinde kalmamı ve o anda bayılmamı bekler bir ifadeyle hutbesine kısa bir ara verdi. Sığırların, sığırken bu kadar itibar görmeyip de ölünce derilerinin bu denli saygıyla anılmasının haksızlık olduğunu düşünüyordum. Kolumda ölü bir hayvanla gezmenin çok cazip bir şeymiş gibi gösterilmesini anlayamıyordum.
İletişim Yayınları
Eşyaların değil de insanların hakiki gelişimi için
Ahmed Bin Bella'ya sık sık başvuruyorsam, kendisinin, Arap-İslâm temel değerlerinden hareketle, milletlerarası bu küresel ilişkiler problemini, memleketçilik ve bölgecilikten kurtularak, ele almasındandır. Bin Bella, bizim gelişmemizin, öncelikle Üçüncü Dünya Ülkeleri'nin gelişmesinin problemlerine İslam'ın nasıl bir katkıda bulunabileceğini göstererek, eşyaların değil de, insanların hakiki bir "gelişimi" için, bazı farklı öncelikleri teklif ve telkin etmiştir. İlkin tarıma bakalım. Rudolf Ştrahm (Rudolf Strahm), "yoksulların yiyeceğinin zenginlerin hayvanlarına verilişinin " hangi yollarla yapıldığını gözler önüne sermiştir. Nüfusları dünya nüfusunun altıda birini temsil eden sanayileşmiş ülke- ler, dünya tahıl üretiminin yüzde 60'ını ellerinde bulunduru- yor ve bunun üçte ikisini (soya, yer fıstığı küspesi, balık unu buna dâhil değildir) hayvanların beslenmesi için kullanıyor ve böylece de Üçüncü Dünya ülkelerindeki açlığı çok daha vahim hale getiriyorlar. Şu hâle bakın ki AB ülkeleri 1974 yılında 130 milyon ton sığır etini, yani kişi başına (5 yıllık tüketim için) 500 kilogram eti stok olarak ellerinde bulunduruyordu. Bu stoklama işi ise AB'nin tarım fonuna 28 milyar eski Frank'tan (40 milyon Avrodan) daha fazlaya mal oluyordu.
Sayfa 215Kitabı okudu
Reklam
Geldik ilahiyatçılara! Aslında serde arı kovanına çomak sokmayacak kadar akıllı olmak, leş gibi kokan bitkiye dokunmadan geçmek var ya... Zira bunlar burunları havada ve alıngandırlar. Beni tövbe etmeye mecbur kılmak için ne yapar eder kıssalarıyla taarruza geçerler. İnatlaşacak olsam, “İmansız! Zındık!" diye feryat figan ederler. Her kim ki haddini aşıp da bunları alaya almaya kalkışsa, hemen gazap ve garaz yüklü yıkıcı yıldırımlarını meczubun üzerine gönderirler. Bana hatırı sayılır ölçüde minnet borçları olduğu hâlde kendilerine iyilik yapma gayesiyle didinip durduğumu en çok bunlara anlatırken zorlanırım. Kuruntularının gururlarını okşaması onlara göğün üçüncü katında bulundukları hissini verir ve oradan yeryüzündeki geri kalan tüm ölümlü insanlara, yerlerde sürünen o sığır sürüsüne acıyarak bakar dururlar. Tümdengelim sonuçları, veriler ve tanımlardan oluşan devasa bir çalının ardına sığınıp nalıncı keseri gibi kendilerine yontarak öylesine çetrefilli, alengirli, buğulu ve anlaşılmaz bir sığınak kurarlar ki Vulcanus bile ağını atsa yakalayamaz bunları.
Sayfa 77 - T. İş Bankası KYKitabı okudu
Eski ahitte çoban yaşamının başka yönlerini de rastlayabiliriz. Örneğin, çobanlar ile Çiftçiler arasındaki ticaret iyi oturmuştu, ama her zaman gergindi ve Kabil ile Habil arasındaki çatışma, tarihte büyük bir etmen olduğunu zaten gördüğümüz çiftçiler ile çobanlar arasındaki antik sürtüşmenin anısını temsil ediyor olabilir. Aynı şekilde, daha önce irdelendidiği gibi, cennetten kovulma öyküsü, tarımın başlamasının halk belleğindeki yansımasıdır insanlar, yaşam ağacı yerine, bilgi ağacından tatlılar. O geçişle birlikte, insanlar artık çoban olarak kırların güzelliğiyle içiçe yaşamayıp, ağır çalışan tahıl yetiştiricileri olmuşlardı. Yine bilindiği gibi, çoban toplumlarında kan davaları ortaya çıktı ( sığır hırsızı kutsal bir faaliyet sayıldığı, çünkü sığır, ana zenginlik biçimiydi ). “Kısasa kısas” tavrı, eski ahitte iyi bilinen bir tavırdır ve Yehova’nın İsrailoğullarından, asla kendisinin suretini ya da putunu yapmamalarını istemesi de öyle. Çobanlar, daima hareket halinde oldukları için, zanaat ya da sanat nesnellerine de çok daha az gereksinim duydular ve sureti olmayan bir tanrı, onlara uygundu.
Sayfa 423 - SAYKitabı okudu
Game of Thrones ~ 4. Sezon 3. Bölüm
— ...Sen ona savaş mı, diyorsun? Daha çok sığır kesmek gibiydi. — Ona kızıl düğün, diyorlar. ~
Taht Oyunları
Taht Oyunları
~
George R. R. Martin
George R. R. Martin
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Amerikan kültürü, dünyanın her tarafına hızla yayılıyordu. Levi Strauss'un 1800'lerin sonunda Amerika'yı demiryolu döşeyerek kat eden işçiler için tasarladığı blucin, Karaköy Necati Bey Caddesi'nden İstanbul çevresine, Ankara'da da Hergele Meydanı ve Samanpazarı'ndan Anadolu'ya
Sayfa 48 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.