Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendine sınır çizemiyorsan başkalarının çizdiği sınıra mahkumsun…
Sayfa 176Kitabı okudu
Kahveseverlere Bir Not
İnsan, tembelliğini, fiziksel ya da zihinsel yorgunluğunu kahve içerek geçirebilir. Ama kahve aynı zamanda kalp atışlarını hızlandırır ve spazmodik bir etkisi vardır, bu nedenle de birçok kişide sinir yaratabilir. Kahve, sinirli birçok insanda nefes darlığına, daralma hissine ve el titremesine sebep olur.
Reklam
Okumak benim için ne midir? İşte budur :
Okurken dünyanın ışığı değişiyordu, insanlar ve olaylar duru bir berraklığa kavuşuyordu, kimse beni seyredemeden, bana dokunamadan dünyayı seyredip, romanların içindeki insanlara dokunabiliyordum. Kendimi güvende ve güçlü hissediyordum, böyle hissetmek beni iyileştiriyordu. Yaşam geçici, bu nedenle de yapay gözükürken, romanlar kalıcı ve sahici gözüküyordu. Her kitapla birlikte yaşadığım çağ, bulunduğum yer, daha da önemlisi kimliğim değişiyor, bunaltıcı bir esaret duygusundan sıyrılıp hiç kimsenin sınır koyamadığı bir özgürlüğe kavuşuyordum.
Sayfa 173Kitabı okudu
Öteki kişiler yalnızca araçtır. Gerçek onların ihtiyaçlarının bir yansımasıdır. Sağ kalmalarının tek yolu sürekli ilgi çekmektir. Aşırı narsistlerle başa çıkmak sinir bozucu olabilir, onlara çok fazla yakınlaşırsak zarar verici de olabilirler. Bizi bitmek bilmeyen dramalarına katarlar ve onlara sürekli ilgi göstermezsek kendimizi suçlu hissetmemize yol açarlar.
Sağ taraftaki pamuk tarlalarını ikiye bölen bir çit, çitin iki yanında tarlalar, kuru ,tozlu yeşil aynı görünümdeydiler. joad tel çiti göstererek . -İşte bizim sınır burası dedi . Aslında sınır mınır gerekmezdi ama babamın elinde biraz tel vardı içinin de rahat olması için teli çekti ve artık buranın sahibi benim diye bir parça huzura kavuştu:)
İşte bu hava içindedir ki kongre, yabancı himaye tartışmalarına da­lar. Sinir gerginliği son haddine varmıştır.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
"Bu yüzden çabalarsan seni kazanabiliriz Sen de değişirsen ve gerçekten bana güvenmek istersen bunu düşüneceğim" Dil balığı'nın söyledikleri, hayır, bu âlemdeki tüm insanların söyledikleri, bunun gibi karışık ve muğlaktı. Anlamsız, aşırı bir ihtiyat yüklüydü sanki. Uçsuz bucaksız, önemsiz, sinir bozucu retorik akrobasileri aklımı karıştırma konusunda başarılı oldu ve kısa süre sonra dediklerini takip etmeye çalışmaktan vazgeçtim, ya soytarılığımı bu bir şakaymış gibi davranmak için kullandım ya da orada öylece oturdum, mutlak bir yenilginin sessiz bir tavrıyla başımı salladım ve istediği gibi konuşmasına izin verdim.
Sayfa 65
Yaşamı anlamlandırmada ne gibi hatalara düşülebileceğini anne ve babaların, öğretmenlerin ve psikologların bilerek, kendilerinin aynı hataları yapmamaları durumunda şuna inanabiliriz ki toplumsallık duygusundan yoksun çocuklar, kendilerindeki yetenekleri ve yaşamın içerdiği olanakları daha açık seçik hissedecektir. O zaman yaşamın önlerine çıkaracağı ödevler karşısında uğraşıp didinmeyi elden bırakmayacak, kendilerine kolay bir çıkış yolu aramayarak ödevlere yan çizmeyecek ya da yükü başkalarının üstüne yıkmaya kalkmayacaklardır; kendilerine daha yumuşak davranılıp özel bir yakınlık gösterilmesini beklemeyecek, kendilerini aşağılanmış hissetmeyecek, kafalarından intikam düşüncesini geçirmeyecek ya da "Yaşamanın yararı ne? Ne veriyor bana yaşamak?" diye sormayıp şöyle söyleyecektir: "Biz, kendi yaşamımıza gereken biçimi vermek zorundayız. Bu oldum olası boynumuzun borcudur ve bunun altından kalkabilecek gücümüz vardır. Biz eylemlerimizin efendisiyiz. Yeni bir şey mi yaratılacak ya da eski bir şeyin yerine yeni bir şey mi koyulacaktır, bu yalnızca bizim işimizdir." Yaşam bu şekilde birbirinden bağımsız bireylerin ortak çalışması olarak görüldü mü, insanlığın ilerlemesinde sınır yoktur.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.