Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Makyavelizm ve Kutsal Kâsedeki Kan
Makyavelizm, milletlerin ve insani değerlerin gayeleri üzerine evvel emirde derin bir tefekkür ve peşinden de gayelere vasıl olmak için vasıtaların kullanılması değil, tam zıddına iktidara erişme tekniğinin belirlediği bir siyaset fahişeliğidir. Bu fahişelikte seks ve para her daim "Kutsal Kâse"dir. Kâse'nin şarabı ise masumların, çocuk, kadın mazlumların kanıdır.
Sayfa 286 - Destek Yayınları
CHP'li Umut Akdoğan'ın Meclis kürsüsünden İslam'ı ve Müslümanları hedef alan açıklamaları tepki çekti. Akdoğan, konuşmasında, "Ey zalimler, ister vali olun ister hakim; boşa çiğniyorsunuz yalan dünyayı. 1400 senedir yapıyorsunuz bunu. Nesimi'nin derisini yüzerken yaptınız bunu. Hallac-ı Mansur'u asarken,
Reklam
31 Mart Yerel seçimleri sonrası birinci parti olan ana muhalefet partisi CHP'nin yönetiminin son dönemde iktidar partileriyle şefaf olmayan istikşafi görüşmeleri sonucu müesses nizam tarafından kolaylıkla ikna edilme riski var. Bu ülkede söz konusu muhalefet partisinin bir önceki lideri, "Anayasa'ya aykırı ama bunu yapmak zorundayız" diyerek çok sayıda muhalif siyasetçinin içeri atılmasına yol açmamış mıydı? CHP'nin yeni yönetimini benzer bir hataya düşmekten alıkoyacak bir akıl ve irade partide mevcut mudur, yaşayıp göreceğiz. Diğer yandan CHP yönetiminin 2028 Genel Seçimlerine hazırlanmak ve kendilerinden birini Cumhurbaşkanı seçtirmek dışında bir stratejileri yok gibi görünüyor. Daha öncekiler gibi, mevcut yöneticiler de siyaseti toplumsallaştırmaktan ve toplumu siyasallaştırmaktan kaçınıyorlar ve siyaseti parlamentoya sıkıştırılmış bir temsil siyaseti olarak sürdürmeyi tercih ediyorlar. Bu nedenle de cumhur ittifakının partileriyle yapılan istikşafi görüşmelerin içeriği hakkında halkı bilgilendirme zahmetine katlanmıyorlar.
Öznel niyetimiz farklı da olsa, meşruiyetini giderek yitirmekte olan bir otoriter rejime nesnel olarak yeniden meşruiyet kazandıracak, ona can suyu olabilecek işleri yapmalı mıyız?
"Millet ve memleket menfaatleri icab ettirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyet ile takdir ederim. Ancak, benim milletim esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzularından vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım."
Sayfa 74 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında önyargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu önyargı kelimeleri, yani Avrupa dillerindeki barbar, Japon dilindeki gaijin, Müslümanlardaki kâfir, Almanlardaki Ari olmayan gibi önyargı sıfatlarını kaldırabilirsek, amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: insanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, milliyet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı." Salon profesörü alkışlamaya başladı. Güzel sözlerin insanlar üzerindeki etkisi büyük oluyordu ama bu düşünceleri salonun dışına taşımıyorlardı. Her türlü ayrımcılığı yapan insanlar, konferansta bu güzel sözleri alkışlamakta sakınca görmüyorlardı. Biraz sonra olağan hayatlarına geri döndüklerinde, gene "insana insan olarak bakmayacaklar", her türlü ayrımcılık ve nefreti körükleyeceklerdi. Neden böyle davrandıklarını açıklamak için sık sık "ama" diyeceklerdi. "Doğru ama" diye söze başlayıp, lafta savundukları ilkelere aykırı bütün davranışlarına mazeretler uyduracaklardı.
Reklam
88 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Herkese selamlar, Bugün Farabi 'nin Mutluluğun Kazanılması adlı eseri ile karşınızdayım.Yazarımız eserinde klasik olan siyaset felsefesini İslam'la birleştirmeyi amaçlamıştır. Mutluluğun Kazanılması, yalnızca mutluluk kavramını ele aldığı bir eser olmayıp farklı bilim türlerini ve bunların ayrı ayrı önemini anlatmış olan bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.Ben eseri ve yazarın bakış açısını beğendim.Umarım sizlerde beğenirsiniz.Şimdiden herkese keyifli okumalar diliyorum .
Mutluluğun Kazanılması
Mutluluğun KazanılmasıFarabi · İş Bankası Kültür Yayınları · 20183,466 okunma
Ashâb arasındaki ihtilâflar, hep içtihada dayanan ilmî araştırmalar kabilindendi. Dünya maksatlarından değildi. Onların nurlu kalpleri baş olma sevgisi ve siyaset işinden uzaktı.
Bu mefkûrenin bir şeniyet haline gelmesi mümkün mü, yoksa değil mi? Yakın mefkûreler için bu cihet aranırsa da, uzak mefkûreler için aranmaz. Çünkü uzak mefkûre, ruhlardaki vecdi namütenahi bir dereceye yükseltmek için, istihdaf edilen çok cazibeli bir hayaldir. Meselâ, Lenin, Bolşeviklik için yakın mefkûre olarak kollektivizmi, uzak mefkûre suretinde de komünizmi ileri sürmüştür. Komünizmin ne zaman husule geleceğini soranlara şu cevabı veriyor: 'Komünizmin ne zaman tatbik olunacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. Bu, Hazreti Muhammedin cenneti gibi ne zaman ve nerede görüneceği malum olmayan bir şeydir.'
Milliyetçilik düşmanlarının "Orta Asya edebiyatı" diyerek küçümsemeye yeltendiği hareket, Atatürk dönemi kültür çalışmalarının ihmal edilemez bir bölümüdür. 2. Dünya Savaşı'nın başlarında, Mihver devletlerinin baş döndürücü zaferleri sırasında, Turancılıktan kimse gocunmamıştır. Sadece komünistlerdir ki esir Türk ülkelerinin kurtulabileceği ümidiyle Rusların yenilmesini isteyen Türk milliyetçilerine faşist ve turancı diyerek saldırmışlardır. Sonra, ikinci cephenin açılması ile, Mihver devletlerinin gerilemesi başladı. 1944 yılının ilk aylarında Almanların yenileceği artık kesinlikle anlaşıldı. Nihayet Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1944 yılının 19 Mayıs'ında meşhur nutkunu vererek Türk milliyetçilerine karşı hala bitmeyen bir Haçlı seferini başlattı. 1944 suçlamasında dış tesirlerinin payı acaba ne kadardı, sorusunun cevabını aramayacağız.
Reklam
Bilime gücünü veren, özgür araştırma ve ne denli garip gelirse gelsin, ortaya atılan bir varsayımın değeri üzerinde araştırma yapılması gerektiği düşüncesinin yerleşmesidir. Alışılmış fikirlere benzemediği için insanı tedirgin eden yeni fikirlerin boğulması, din ve siyaset çevrele^ rinde görülebilir. Fakat böyle bir şey, bilgiye götüren bir yol değildir. Bilimsel çaba kavramıyla bağdaşamaz. Yeni ufuklar açacak görüşleri kimin öne süreceğini önceden kestirip atamayız.
Şeyhülislâm Bahâyî:
"Bize kâfir diyenin kendinde iman olsa, dahleden dinimize bari müslüman olsa..."
O dönemde İttihadçılar'la, muhalifleri arasında aşırı siyasileşme yaşandı. Bir taraftan da grupların kendi içlerinde hizipleşmeler oldu. Orduya, memuriyete, mekteplere siyaset girdi. Devletin ve milletin çıkarları yerine partilerin çıkarları öne çıktı. Bu dönemde söylenildiği iddia edilen "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" sloganı siyasileşmenin nerelere vardığını gösterir. Siyasetin günlük ihtiyaçlarını karşılamak için hukuk ve devlet gelenekleri bir tarafa bırakıldı. Yapılması düşünülenler kanunlarla çakışınca Enver Paşa'nın söylediği "Kanun yokmuş! Yap kanun, var kanun!" sözü bu dönemdeki anlayışı gösterir. II.Abdülhamid'in özgürlüklere engel olduğu, istibdatla devleti yönettiği eleştirisiyle iktidara gelenler, zamanla daha sert bir yönetim tarzı uyguladılar. Eleştirilere kulak kapatılıp, muhalifler ezildi. Devlet işlerinde makul ortadan kayboldu, aymazlık arttı.
Türklerde her zaman "Yer ve Yurt sahibi olmak" Tanrının lütfu olarak algılanmıştır. Bu nedenle de Türkler, üzerinde yaşadıkları yyeri (Vatanı) her zaman mukaddes görmüşler ve tüm değerlerin üzerinde kabul etmişlerdir.
Hâlâ kovamadık Üstad
Veriniz baş başa; zîra sonu hüsrân-ı mübîn: Ne hükümet kalıyor ortada billâhi, ne din! "Medeniyyet!" size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor. Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ, Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da'vâ? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz... Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum... Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.