.. Eskiden olsa o sorardı.
Yorulmuş. 35 yıl işletmiş bakkalı.
"Artık emekli olacağım, sabah erken kalkamıyorum, gece geç saate kadar bakkali açık, tutamıyorrum. Yoruldum, çok yoruldum" dedi.
Kabul et, bensiz yürütemiyorsun. dedim.
Güldü.
"Kabul ediyorum. Gittin, beni yalnız bıraktın bu deli müşterilerle. dedi.
Ben başka bir şehirde yaşıyorum artık . Deftere yazdığım son maddeyi uyguladım. Okudum. Çok çalıştım. Okul birincisi olmadım ama üniversiteye gittim. Yazar oldum. Ağızları açık kaldı.
Bana zamanında "Kime çektin sen?" diyenler şimdi Aayynı ben!" diyorlar
Hi..." diyorum içimden. "Aynı sen!
Olanları unuttum mu sandınız? Unutmam..
Çocuklar asla unutmaz, büyüseler de unutmaz..
Çocuk kalbi affeder ama asla unutmaz!
Sezai Karakoç'un ağzından ilk ve son kez Monna Rosa'nın hikayesi
19 yaşındaydım. Heyecanlı bir genç. Şiirde yeni bir dönem başlamıştı. Ölçüsü olmayan vezinsiz, kafiyesiz şiirler yazılmaya başlanmıştı. Hece ölçüsü de bitmişti. Serbest şiir yazılıyordu. O dönemin bu serbest şairleri, eski dönemleri kötülüyordu.
Tabi isterdim ki öz edebiyatımız olan divan edebiyatı ile yazılabilsin şiirler. Ama tek başıma ben
Bir oğlan çocuğu büyükannesinin mektup yazmasını seyrediyordu. Bir ara şunu sordu: Yaptıklarımızın hikâyesini mi yazıyorsun? Bu benim hikayem mi?
Büyükannesi yazmayı bıraktı ve torununa şöyle dedi:
"Aslında seninle ilgili bir şeyler yazıyorum, ama yazdığım kelimelerden daha önemlisi kullandığım şu kurşunkalem. Umarım büyüdüğün zaman sen de
Her yazdığım şiiri bir kez okuyup, sonra yakmak isterim
Ya da son bir şiir yazıp, bırakıp gitmek
Beynimde yaralı bir cırcır böceği var
Tek dileği, bir türkü daha söyleyip ölmek.