canımaliya
Sosyal adaletsizlik sorunu ve Tanrı üzerine kafa yormaya başladım. Komünist propagandada Tanrı adaletsizliğin tarafındaydı; çünkü komünistler dini "halkın afyonu" olarak, yani halkın huzursuzluğunu yatıştırarak onları gerçekliğin dünyasında daha iyi bir hayat için mücadele etmekten alıkoyan bir araç olarak görüyorlardı. Bu çizgiye kaymak çok kolaydı. Ne ki, ben bunu kabul etmedim. Her zaman çok net olmasa bile, dinin temel mesajı bana hep sorumluluk gibi görünmüştür. Onun mesajı krallar ve imparatorlar için bile aynıdır, onların da sorumlu olmaları gerektiği yönündedir. Onların bu dünyadaki polisten bir korkuları olmasa da -çünkü polis zaten onların elindedir- din onlara uyguladıkları şiddetten dolayı hesaba çekileceklerini ve bu sorumluluktan kaçış olmadığını söyler.
İletişim durumlarında, karşıdakinin gösterdiği sosyal dış dünyayı görürüz; gösterilen o yüz'ü mesaj olarak alırız. Ama, gösterilen o sosyal yüz'ün arkasında, gerçekte bir öznel iç dünya vardır ve mesajın gerçek anlamı bu iç dünyada oluşur. Gösterdiğimiz yüzler, içinde bulunduğumuz 'sosyal ortama münasip' yüzlerdir. Aksi halde o ortamda bulunan kişiler bize, 'münasebetsiz biri' olarak bakarlar. Münasebetsiz biri olarak görülmemek için iç dünyamızdaki mesajları, içinde bulunduğumuz sosyal ortama uygun/münasip hale getirir ve öyle iletişim kurarız.
Reklam
Taklit Hastalığı ve Yüzeysellik
Bilâhare taklid hastalığına temas ediyor ve “Avrupa maârif deryasından bir damla alabilenimiz, Şark'ı ve Şarklıları, daha açık söyleyeyim, milletini pek aşağı ve zayıf görüyor. Milletini reddettiği için, milleti de onu reddediyor. Garb mukallidi yarı aydın, muhitinin yabancısı kalıyor.” diyor. “Avrupa'ya gidenlerimizin, oranın mekteplerini,
Sayfa 31-32
Pasif Mesaj
Ortak seçimi piyasasında temel "pozitif" beceri, iyi işbirliği ortağını tanıyabilmektir. İlginçtir, hem büyük maymunlar hem de çok küçük yaşlardan itibaren insanlar, tercihlerini işbirliğine yatkın bireylerden yana kullanmaktadır. Örneğin, yakın zamanda yapılan bir ikili çalışmada şempanzeler ve orangutanlar, asosyal davranışlar sergileyen bir insandansa, -ister onlara yönelik olsun ister bir üçüncü tarafa yönelik olsun- olumlu sosyal davranışlar gösteren bir insana yaklaşmayı ve yiyeceği ondan istemeyi tercih ettiler.
İnsanlığı ileri götüren büyük buluşların altında, sosyal başarı tutkusu yüksek, orta sınıf hayatlarla yetinmeyen insanların imzası bulunur. Macellan bir muhasip gibi yaşasaydı, belki daha rahat bir hayatı olurdu, ama dünyanın etrafını ilk kez dolaşan efsanevi adam olamazdı. Bilirsiniz, kahramanlık mesai saatlerine sığmaz!
Yeryüzündeki coğrafya Allah'ın takdiridir. Tarihi ise zamanın ve mekânın içindeki eylemleriyle insan yapar. Mekke'nin coğrafi konumunun seçimi ilahi bir belirlemeyle oluşmuştu. Allah bu vadiyi “beyt-i atik'e kucak olması için seçmişti. Sonraları Hz. İbrahim'i Beyt'in çevresine insani varlığın ve ilk sosyal yapının tohumlarını ekmesi için yönlendirmişti. Mekân ve konum, eksikliklerden münezzeh olan Allah tarafından belirlenmişti. Bu ilahi tercih olmasaydı bölgeye ne bir insan yerleşir ne de orada bir hayat yeşerirdi. Öyle ki, Hz. İbrahim'in kendisi bile bu mekânı “ekin bitmez bir arazi" diye nitelemişti. Çorak dağların gizlediği, kıraç ve çölün ortasında kalmış alçak bir vadi! Bugün bu tercihi stratejik ve tarihsel derinliği olan bir araştrmaya konu ettiğimizde gerçekten bunun, izzet ve hikmet sahibi Allah'ın tercihi olduğuna şahit oluyoruz. Son mesaj, ancak Mekke'de, bu yer ve mekânda ortaya çıkabilirdi. “Allah, risâletini nereye tevcih edeceğini çok iyi bilendir.Enam 124
Reklam
575 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.