Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1256 syf.
8/10 puan verdi
bı kıtap ancak bu kadar dolu olur denecek turden bır kıtap ıcın kocaman bır ısbat. size bır sır vereyım mı ? ve bu sırrımı her kese soyleyın olur mu ıste sır : BU KITABI OKUYUN OKUYUN OKUYUN... kalınlıgına bakmayın sakın yeter kı bır baslayın gerısı kendılıgınden gelıyo.kocaman degıl mı 1256 sayfa hıc muhım degıl:))) keyıflı okumalar
1Q84 (Tek Cilt)
1Q84 (Tek Cilt)Haruki Murakami · Doğan Kitap · 20163,422 okunma
Suç ve Ceza, Fyodor Dostoyevski "En az on dört, belki de yüz on dört tane yanlış teori üretmeden bir tanecik gerçeğe ulaşılmaz ve bu da kendine göre onurlu bir şeydir; ama biz yanlışlarımızı bile kendi kafamızdan üretemiyoruz. Bana en büyük yanlışlıklarla dolu saçmalıkları söyleyin, eğer bunlar bizzat sizin saçmalıklarınızsa, sizi bağrıma basarım! Başkalarının doğrularını söylemektense kendi yalanlarınızı söyleyin daha iyidir desem yeri var; böyle yaptığınızda hiç değilse insansınız demektir; aksi durumda ise, papağandan farkınız yoktur. Hakikat hep vardır, varlığını sürdürür; ama hayat tıkanır, kesintiye uğrar, örnekleri vardır bunun. Peki, şu hâlde biz neyiz şimdi? Biz hepimiz, istisnasız, bilim, ilerleme, düşünce, buluş, idealler, arzular, liberalizm, muhakeme, tecrübe bakımından; her şey, her şey, her şey açısından, daha ana okulundaki çocuk hükmündeyiz! Başka insanların fikirleriyle geçinip gitmekten memnunuz..."
Reklam
Olaydan hemen sonra, Gazi'ye Fikriye'nin yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı söylenmişti. Haberi duyduğunda, yere düşmemek için kendini zor tutmuştu gazi. "Ne o, ölmüş mü?" "Hayır Paşam, durumu ağırmış." "Başhekime söyleyin, özellikle ilgilensin ve Fikriye'mi yaşatmaya çalışsın." Bu sözleri söylerken Latife, Gazi'ye kızgınlıkla bakmıştı. Paşa hiddetlenerek; "Latife, Latife kendine gel! Git Fikriye'yi ziyaret et, onunla ilgilen." demişti. Latife'yse ; "Hayır, o yılanın ziyaretine asla gitmem" diyerek hışımla kapıyı çarparak odadan çıktı.
"Öğrencilerinize şunu söyleyin, yüksekokullar diploma atölyeleri değil. Yüksekokullar, canlı mumların fabrikalarıdır, ülkenin zihinsel ve manevi aydınlatılması için merkezi istasyonlardır."
Sayfa 145
Kapı olmak hiç de sevimli değil,” diyordu içimizdeki çamların en yaşlısı, “Bir kere, kapı olunca kilit takarlar bize. İnsanoğlunun böyle acayip huyları vardır. Evet, gözümümüzün yaşına bile bakmadan kilit takarlar. Kilit ne demektir bilir misiniz?” “Ne demektir?” “Ben size söyleyeyim, kilit, insanın utancı demektir her şeyden önce… İnsanoğlunun
Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Gelsinler anılarım Uğurlasınlar beni Sadece sevdiğime Söylemeyin duymasın...
Reklam
Yapılması gerektiğini düşündüğünüz şeyleri yapmaya başlayın; toplumun nasıl olması gerektiğini düşünüyorsanız öyle yaşamaya başlayın. Konuşma özgürlüğüne mi inanıyorsunuz? Öyleyse özgürce konuşun. Açıkça söyleyin. Açık bir topluma mı inanıyorsunuz? O zaman davranışlarınız açık olsun. Dürüst ve insancıl bir topluma mı inanıyorsunuz? O zaman dürüst ve insanca davranın. Adam Michnik
"Zaten anlatmak istediğim bir şey var, bin bir şekle sokup anlatmak arzusuyla yandığım bir tek şey: sizi sevdiğim. Bunun dünyanın teşekkülünden beri kaç milyar defa tekrar edildiğini unutmuyorum, fakat siz söyleyin, canlılığından bir şey kaybetmiş mi? kâinatta hiçbir mevcudun olamayacağı kadar taze ve olgun değil mi? bu öyle bir kelime ki doğuyor ve doğuşuyla beraber kemali de içinde getiriyor. Sizi seviyorum... Başka ne söyleyeyim? Siz de cevap vermeye kalkmayın. Bir insanın bütün varlığı ile karmakarışık ruhu, esrarı çözülmemiş vücudu, arzuları, itiyatları, ihtirasları, hulasa her şeyi ile size teslim olması, size iltihak etmesi (katılması) ne muazzam bir şeydir! Bunu tamamıyla anladığınızı biliyorum. Bunun karşısında lakayt kalamayacağınızı da biliyorum. Hiçbir insan seven bir insanın karşısında alakasız olamaz. Dünyanın bu en harikulade hadisesi karşısında kimse hareket ihtiyarına (davranış özgürlüğüne) malik değildir. Buna hakkı yoktur. Nasıl muhtaç olduğumuz havayı istemem demeye, mekân içinde bir yer işgal etmekten vazgeçmeye kuvvetimiz yoksa bize verilen bir aşkı almamaya da iktidarımız yoktur."
Händel onların yüzüne dostça baktı. Kendisine sıcak ilgi göstermiş olan bu kenti çok sevmişti ve bu nedenle kendisinden istenileni bütün kalbiyle yerine getirirdi. Seve seve, diye gülümsedi. Siz bana bağışın hangi kuruma yapılacağını söyleyin yeter, dedi. Ak saçlı ve iyi kalpli olanı, "Çeşitli hapishanelerde bulunan mahkûmlara yardım için," dedi. Ötekisi de, "Ayrıca Mercier Hastanesi'ndeki hastalara," diye ekledi. İyi niyetle yapılan bu cömertçe bağış, kuşkusuz ilk gecenin geliri için geçerliydi, daha sonrakiler üstadın olacaktı. Händel bu öneriyi hemen geri çevirdi. "Hayır," dedi yavaşça, "bu yapıtım için tek kuruş bile almak istemiyorum. Ben onu bir başkasına borçluyum. Bu yapıtımdan elde edeceğim bütün gelirim hastaların ve mahkûmların olsun, çünkü bir zamanlar ben de hastaydım ve bu yapıtım sayesinde sağlığıma yeniden kavuştum. Benim de bir mahkûmdan farkım yoktu ve bu yapıt beni kurtardı. "
Siz birliktelik için doğmuşsunuz. Ölüm meleğinin beyaz kanatları sizi ayırana kadar ayrılmayacaksınız. Tanrı'nın sessiz tanıklığında bile beraber olacaksınız, ama birlikteliğinizde mesafeler bırakın; bırakın ki, cennetin rüzgârları aranızda dans edebilsin... Birbirinizi sevin ama, aşk tutsaklığı istemeyin.. Bırakın aşk, ruhunuzun kıyılarına vuran dalgalar gibi olsun... Birbirinizin bardağını doldurun ama aynı bardaktan içmeyin; ekmeğinizden verin birbirinize ama aynı somundan ısırmayın... Birlikte şarkı söyleyin; lakin birbirinizi yalnız bırakmayı da bilin, sazın telleri de yalnızdır ve armoni içinde aynı melodiyi seslendirir... Birbirinize kalbinizi verin ama karşılıklı kilitleyip saklamak için değil! Sadece hayatın eli o kalbi saklar! Birlikte durun, ama yapışmayın, tapınakların sütunları da bitişik değildir! Ve unutmayın; meşe ile çınar birbirlerinin gölgesinde büyümezler..
Reklam
İnsanlar aşk olmadan yaşayamayacaklarını söylerler, onlara oksijenin daha önemli olduğunu söyleyin.
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
''Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir.. Ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir.. Ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.. Ona sebze verirsiniz, size yemek verir.. Ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir.. Ona bir şarkı söyleyin, size konser verir.. Kendisine verileni çarpıp çoğaltarak geri verir.. Bu yüzden ona çamur atarsanız, karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun..''
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.