Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hilye-i Saadeti
Peygamber (s.a.v) Efendimiz Hazretleri, bütün yaratılmış olanların en güzeli idi. Bütün uzuvları uygun idi. Ölçülü idi, yakışıklı idi. Mübarek vücudu, güçlü ve kuvvetli idi. Zayıf ve şişman olmayıp orta halde idi, etleri sıkıca idi. Nurlu cildi ipeklerden yumuşaktı. Hoş güzel cisminin kokusu fevkalâde güzeldi. Okşadığı şeylerden günlerce güzel kokular duyulurdu. Tertemiz vücudu beyazdı, nurani idi. Bu beyazlık içinde hoş-güzel bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan mübarek boyu ne kısa, ne de uzun idi. Bununla beraber yanında bulunanlardan dâima uzun görünürdü. Berrak göğsü ve iki mübarek omuzlarının arası geniş idi ve nurlu omuzlarının arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben nişanesi var idi ki, bu bir “Hatem-i Nübüvvet = Peygamberlik mührü” idi. O Nebiyyi Zişanın bilekleri, elleri, parmakları uzunca ve kalınca idi. Mübarek başı ve ağzı pek ölçülü ve pek güzel sayılacak şekilde büyükçe idi. Ön dişleri seyrekçe idi. Söz söyledikçe inci tanelerinden daha berrak olan dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası açıkça idi. İki kaşının arasında gazap ettiği zaman kabarıp beliren hoş-güzel bir damar vardı. Hoşluk-güzellik nişanesi olan kirpikleri, uzun ve siyah idi. Saadetli sakalı sıkça idi, bir tutam boyunca bulunurdu. Ahirete teşrifleri sırasında mübarek başıyla sakalının beyaz saçları henüz yirmi kadar bulunuyordu. Sümbüllerden daha zarif, daha güzel kokulu bulunan başının saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düz idi, kulaklarının yumuşaklarını geçmezdi...
Derdimi dökersem derin dereye Doldurur dereyi düz olur gider Rakipler geldi de girdi araya Korkarım yâr benden yoz olur gider. Ilgıt ılgıt yeller eser seherde Dost beni düşürdü onulmaz derde Yâr ile buluşsak bir tenha yerde Duyarlar rakipler söz olur gider. Pervane ateşten sakınmaz canı Uğruna koymuşum başı bedeni Doldur tüfengini hedef et beni Yaram doksan dokuz yüz olur gider. Veysel der çıkayım bir yüce dağa Ağaçlar bezenmiş yeşil yaprağa Zaman gelir tenim düşer toprağa Karışır toprağa toz olur gider. Aşık Veysel Şatıroğlu~
Reklam
Milli Din Projesi
Jön Türk düşüncesinin sonraki dönemlere etkisi açısında Vedat Nedim Tör’ün içinde dinle ilgili hiçbir mesele bulunmayan veya yeni bir “din” kurmaya çalışan “Dinimiz” başlıklı kitabı dikkat çeken önemli bir örnektir. Kemal Çağlar, söz konusu eser hakkında şöyle değerlendirmede bulunmuştu: “Kemalizm’i yalnız dövizlere, rakamlara, nizamname ve
İstanbul Sözleşmesini Okudum -1- İstanbul Sözleşmesi üzerinden ciddi bir tartışma var. Özellikle Pınar Gültekin’in vahşice katledilmesinden sonra “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganı ile sözleşme karşıtlarına karşı ciddi bir kampanya yürütülmekte. Aslında İstanbul Sözleşmesi artık tamamen siyasi bir mecraya çekilmeye çalışılıyor.
Ne acı tablo...İnsanlara neden mi kendilerini açıklama fırsatı vermeliyiz:
Bir gün bir danışanım anlatmıştı. Pastanede buluşmak için bir arkadaşıyla sözleşiyorlar, saatler geçiyor ve arkadaşı gelmiyor, arıyor telefonlarına cevap gelmiyor, bir süre sonra aramalarına cevap gelince basıyor kalayı. "Sen nasıl bir insansın, beni nasıl bekletirsin, seninle arkadaşlığımı gözden geçireceğim!" benzeri bir sürü ağır söz boca ediyor. Arkadaşı derin bir sessizlikten sonra "Annem kalp krizi geçirdi ve ben acildeyim" diyor.
Sayfa 245Kitabı okudu
622 syf.
8/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Politika
Yunus Emre'nin -"Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı" sözünün 48 yasada çeşitli tarihsel vakalar ve ulusal hikayelerle ders çıkarmak suretiyle yazılmış güzel bir kitap. Hem amaç hem de ilişkinin kazanabilmesi için, özgürlük - otorite arasındaki bocalamanın, bilge taktikler ile iletişim kurabilmenin uzun vadede olumlu getirileri anlatilmış. Gücün her zaman haktan önce geldiğini de kabul etmeden negatif olmadan eleştirel olabilmenin, bir başı bir tahtı hatta bir bahtı da kurtarabilecegi konusunda farkındalık oluşturan bir söyleşi kitabı.
İktidar - Güç Sahibi Olmanın 48 Yasası
İktidar - Güç Sahibi Olmanın 48 YasasıRobert Greene · Altın Kitaplar · 20232,103 okunma
Reklam
"Troçki haklı elbette 'çölde manzara resmi yapılamaz' derken. Hem niye yapılsın ki? Dali de çölü pek çok kullanmıştır resimlerinde, hiçbiri de impressionistic değildir. Ama söz konusu olan çölde doğmak, yaşamaksa, geçmişe ve geleceğe yalnızca kum içinden bağlanmaksa, çölde hiçbir resim yapılamaz. Ben çöllü değilim, adım başı, adem başı, neon ışıklarıyla donatılmış caddeler ve su dolu kafam yine de resim yapamam, yapmam; canım sıkıldıkça sözcüklerle oynarım yalnızca. BU KADAR!"
Sayfa 83 - Everest YayınlarıKitabı okudu
"sözün tesir gücü onun güzelliğinden değil, muhatabının ona kalbini açmasındadır. sıradan bir söz dahi, onu almaya hazır bir kalpte fırtınalar estirir."
Sayfa 235Kitabı okudu
Niye anlatır bu meddah, dere tepe düz giderek? Nedir zoru? Kim zorluyor onu buna? Çağının sıkıntısını ruhunda fırtınayla yaşayan yalnız yalnız adamlardır, meddah dediğin. Anlatarak bir kıssa'yı, hissesiyle çağını değişime zorlayandır, insandan, insanlıktan yana, eğriyi doğruyu gösterendir. Franko döneminin ispanyol meddahları, döner döner Franko'yu anlatır. Karl Valentin bir uyumsuz meddahtır onun işi Adolf Hitler! Sen De Gaulle'ü Coluche'e sor! Denetimden geçen meddahın işi elbet daha zor! Feylesoftur meddah, al gözüm seyreyle, al kulağım kabakulak, al beyincik ben yoruldum, sen yorumla! Meddah, çok tehlikeli bir tip! Aristofanes'in başı hergün belada, Nefi canını verir, dili uğruna, çünkü meddah bir söylüyor, pir söylüyor, ondan sonra ne söylesen "söz" olmuyor. Çağdaş toplum meddahını hoşgörmeli, ona kulak vermeli, meddahına sahip çıkmayı bilmeli, çünkü meddah toplumun sesi.
Ve o zaman Notre Dame'in büyük çanından ya da Quasimodo'dan eser kalmıyordu: Artık ancak bir düşten,bir girdaptan, bir kasırgadan, çınlamalar üzerine binmiş baş dönmesinden uçan bir sağrıya yapışmış bir hayaletten, yarısı insan yarısı çan garip bir yaratıktan, canlı tunçtan yapılmış başı kartal gövdesi attan bir yaratığın üzerindeki korkunç Astolfo'dan söz edilebilirdi.
Sayfa 164Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.