Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
CELAL ŞENGÖR'ÜN TAVSİYE ETTİĞİ FİLMLER • Those Magnificent in Their Flying Machines (1965) • Memphis Belle: A Story of a Flying Fortress (1944) •James Bond (Bütün Filmleri) •My Fair Lady (1964) •The Sound of Music (1965) •Star Trek (Bütün Filmleri) •Tora! Tora! Tora! (1970) • Operation Crossbow (1965) •Corelli's Mandolin (2001) •Around The World in 80 Days (2004) •Close Encounters of the Third Kind (1977) •In Search of the Castaways (1962) •Zorba (1964) •Indiana Jones (Bütün Filmleri)
Boşa geçmiş bir ömür : Star Wars varken ..
Oyuncakçıya girmiş çocuk gibiyim! Her zaman büyük bir bilimkurgu hayranıydım. Star Trek seyrederek büyüdüm ben.
Sayfa 24 - İthaki Yayınları 3. Baskı, 2019Kitabı okudu
Reklam
《"Bana Arthur'dan bahset. Nasıl bir adam o?" "Duygudan yoksundur. Bana Star Trek'teki Dr. Spock'u hatırlatır. Restoranda yediği bir yemeği beğenmediği takdirde gidip şikayet edebilecek türden bir kişidir. Kendisini insan­lara açıklamak gibi bir zahmete katlanmaz ama birileri onun ne dediğini anlamazsa kafası bozulur. Hoşgörülü olmak için asla vakti yoktur. Her zaman çok yoğun bir programı vardır. Sürekli olarak ayarlaması, planlaması ve organize etmesi ge­reken işler olduğunu söyler."》
Sayfa 202
Bu aya ilk gelişim. Oyuncakçıya girmiş çocuk gibiyim ! Her zaman büyük bir bilimkurgu hayranıydım. Star Trek seyrederek büyüdüm ben. Şimdi de bilimkurguyu yaşıyorum.
Sayfa 24
Yavaşlığa Övgü
Tahmin edebileceğin gibi bitkiler üzerinde çalışırken, yavaşlık konusuna ayrı bir ilgi duyuyorum. Bitkilerin davranışlarının takdir edilmemesi (onların kendi gerçek davranış- ları olan sofistike organizmalar olarak kabul edilmediği gerçeği vb.), tüm eylemlerinin bizimkinden farklı zamanlarda, normal- den çok daha yavaş yürütüldüğü gerçeğinden kaynaklanmakta- dır. Hız, bugün belirleyici bir faktör; bu bir erdem olarak kabul ediliyor. Ancak ben bunda bir erdem göremiyorum. Star Trek dizisinde, Enterprise uzay gemisinin aşırı hızlı hareket eden var- lıkların yaşadığı bir gezegene vardığı bir bölüm vardı. Bunlar, uzay gemisindeki mürettebatı organik olamayacak kadar hare- ketsiz varlıklar olarak algılayan yüksek hızda hareket eden var- lıklardı. Mürettebatın herhangi bir hareketini algılayamadıkları için onların zeki olmadığı sonucunu çıkarıyorlar ve keyifli bir şekilde onları yok etmeye başlıyorlardı. Bu sıradan bir hikâyeydi belki, fakat bir bakıma biz insanların bitki dünyasına karşı tav- rını mükemmel bir şekilde ortaya koyduğu için ilginçti. Bitkiler bizimkinden çok daha yavaş sürelerde hareket ettikleri için, bu organizmalara hak ettikleri değeri vermiyoruz. Hızın, karma- şıklıkla ya da sağlıkla veya zekâyla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü saniyede seksen kere kanat çırpan bir sinek kuşu biz insanlardan daha karmaşık bir yapıya sahip değildir.
Rastlantısallığın ve determinizmin nasıl baş başa verip iş gördüklerini ve çarpıcı bir sonuç çıkardıklarını görebileceğimiz bir kuantum protokolüne bakalım. Star Trek 152 ve ışınlanma (teleportasyon) odasını düşünün. Işınlanmanın mümkün olduğuna gerçekten inanan biri var mı? Hayır mı? Artık inansanız iyi olur. A noktasında konumlanmış bir nesnenin
Sayfa 191 - 192 - 193 - PdfKitabı okudu
Reklam
Plüton'un aylarından biri olan Charon'un en karanlık bölgesine Mordor adının verildiğini biliyor muydunuz? Bu Charon, Plüton'un ve dahi galaksinin en büyük ve en geeksever uydusu. Öyle ki, araştırmacılar çoğu bölgesine Star Wars, Star Trek, Alien ya da Yüzüklerin Efendisi'nden isimler. vermişler. O yüzden, baktığınızda Skywalker Krateri, Ripley Krateri, Kirk Krateri ya da Dr. Who'dan hareketle Tardis Yarığı gibi yer adları görürseniz şaşırmayın. 1978'de Amerikalı astronom James W. Christy'nin keşfettiği uydunun kendi ismi de Christy'nineşinin adı Charlene'den değil, Yunan mitolojisindeki yeraltı kayıkçısı Charon'dan geliyor.
İnsanlar her daim büyük sorulara yanıt bulmak istemiştir.Nereden geldik? Evren nasıl başladı? Her şeyin gerisinde duran anlam ve tasarı nedir? Evrende bizden başka kimse var mı? Geçmişin yaratılış üzerinden açıklamaları bugün artık çok daha az uygun ve güvenilir görünüyor. Bu açıklamaların yerini New Age'ten Star Trek'e uzanan. kendilerine yalnızca hurafe diyebileceğimiz çeşitli şeyler aldı. Gelgelelim gerçek bilim, bilimkurgudan çok daha tuhaf ve tatmin edici olabilir.
Sayfa 27 - Alfa BilimKitabı okudu
Teravih, "star trek"e binip yıldızların arasında seyahate çıkmak gibidir. Fakat günlük program henüz bitmemiştir, sırada teheccüd vakti ve bu vaktin o çok özel "uçuşu" vardır.
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
Evren
Hamlet şöyle demişti: "Bir ceviz kabuğuna bile sığar ve yine de kendimi sonsuz uzayın kralı sayabilirim." Sanırım Hamlet'in bununla kastettiği biz insanların, her ne kadar fiziksel olarak oldukça sınırlı olsa da -özellikle benim durumumda olduğu gibi-zihinleriyle evrenin tamamını keşfetmek ve Star Trek'in bile ayak basmaya korktuğu yerlere cesurca gitmek konusunda özgür olduğudur. Evren gerçekten de sonsuz mu, yoksa sadece olağanüstü büyük mü? Evrenin bir başlangıcı var mı? Evren sonsuza kadar mı, yoksa oldukça uzun bir zaman mı süregelecek? Nasıl olur da sonlu zihinlerimiz sonsuz bir evreni kavrayabilir? Böylesi bir girişimde bile bulunmak özümüzü beğenmişlik değil midir? "Her şey nasıl başladı?" sorusuna verdiğim bu yanıtta evrenimizin kökenini, geleceğini ve doğasını kısmen açıklamaya çalıştım. Evren geçmişte küçük ve yoğundu, dolayısıyla bölümün başında sözü geçen ceviz kabuğuna oldukça benzerdir. Yine de bu ceviz, gerçel zamanda olup biten her şeyi kodlar. Dolayısıyla Hamlet oldukça haklıydı. Bir ceviz kabuğuna bile sığabilir ve yine de kendimizi sonsuz uzayın kralı sayabiliriz.
İlk olarak Star Trek'in 1968 yılındaki bir bölümünde gündeme gelen Cennet Sendromu,her şeye sahip olmanın yol açtığı ağır depresyonu ifade ediyor.
Zaman bize ikinci bir şans tanımasa da belki insanlar tanıyabilir... " Star Trek: Picard
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.