Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sufiler derler ki, nefse lezzet veren pek çok şey ruha acı vermektedir, ruhta tat bırakan pek çok şey de nefste keder olarak hissedilir.
Sayfa 26 - Hayykitap 39. Basım Kasım 2023Kitabı okuyor
Her ne kadar şiirinde sufiler ve sufilik hakkında sert tenkitler bulunsa da divanı irfan tahkik olarak tanımlanan kavram ve düşüncelerle doludur.
Reklam
Su aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar. Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu. Derler ya su akar yolunu bulur. Eğer su gibi yaşarsan, akarsın ve yolunu bulursun. Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler. Hayatı başlatandır. Canlılığı başlatandır. Su olan yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır. İşte suyun bu yapısından dolayı sufiler birbirlerine 'Su gibi ol azizim' derler.
Sayfa 170
Sufiler der ki Allah'ın yükselti insanlar, çok defa melek huylu, tatlı dilli, insanların ayıplarını ve kusurlarını örtüp eksiklerini tamamlayan; onlara bütün imkanları ile yardım eden nazik, kibar insanlardır.
344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
34 günde okudu
Çıkmazdakilere.........
Aslında bu ilk kelime bile yüreğe su serpen cinsten. İsmiyle müsemme bir eser, uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı çok şükür nasip oldu. Kitapta İslam büyüklerinin ruhlara şifa yaklaşımlarına yer verildiği kadar yabancı yazarlara da söz hakkı tanınmış olması çok hoşuma gitti. Hüzün ve kederin insanlığın ortak paydası olduğundan uzun uzun bahsedilmiş. "Sınırlar ülkeleri birbirinden ayırabilir ama kederleri ayıramaz" Şair; 'Kederlerle bütün yüzler birleşir' derken bu ortak paydayı kastediyor olmalıdır. Kitap insanın içini ferahlatıp tevekkül ve tefekkür etmemizi sağlıyor aynı zamanda... Okuduğum bir çok satırda durup düşünüp tekrar tekrar okuduğum yerler oldu ve - gerçekten de öyle... - aaa bu böyle olmuştu dediğim sayfalar... Yazar insanların iç dünyasını tanımak ve anlamak için çokça çaba sarf etmiş. Bu esere sadece bir kitap gözüyle bakılmamalı bence, reçete, ilaç, hayat arkadaşı ve yol gösterici gibi görmek gerekli. Evet her ne kadar sufiler ve filozofların fikirleriyle yoğrulmuş olsa da yapılan kritiklerin sonucunda hadis ve ayet eksenine oturtulması çalışmanın etkisini artırmaktadır. Vel hâsıl kelâm okuyun, okutun....
Dervişin Teselli Koleksiyonu
Dervişin Teselli KoleksiyonuMecit Ömür Öztürk · Hayykitap · 20176,8bin okunma
Geçmişte yaşarsan depresyona, gelecekte yaşarsan kaygı bozukluğu hastalığına davetiye çıkarıyorsun diyor psikoloji. Sufiler, “Vaktin oğlu” anlamında “İbnu’l Vakt” kavramını kullanıyorlar. Vakte ait ol, vaktin dışına çıkma diyorlar. Ânın vacibini, yani içinde bulunduğun zamanın önemini bilip onun gerekliliklerini yerine getirmeyi insanın asıl vazifesi olduğunu söylüyorlar. Böyle olunca, içinde bulunduğun ânda mutlu olmayı öğreniyorsun, şükrediyorsun, kaygılarının esiri olmuyorsun. Zeynep Zuhal Kılınç
Reklam
Ve temiz bir kalp tecelligâh-ı İlahi’dir, yani Allah’ın açığa çıktığı yerdir, der sufiler.
Aşkın farklı tanımlanma şekilleri vardır. Tasavvufa göre “aşk”, Allah’a ulaşma yolculuğundaki en önemli “kılavuz his”tir. Sufiler, Allah’a ulaşmada aklın yetersiz olduğunu hatta aklın sınırlandırıcılığı nedeniyle ona ulaşmayı zorlaştıracağı görüşündedirler. Allah “ Ben gizli bir hâzineydim, bilinmeyi arzu ettim, âlemi yarattım!” buyurur. Sufılere göre ilahi aşkın kaynağı bu bilinme arzusudur. Bir gün birisi Mevlana’ya “Ben seni seviyorum, diğerlerini de senin için seviyorum...” Mevlana ona şu cevabı verir: “Eğer bu diğerlerinden maksadın Şems ise bu iyi Ama eğer beni onun için seversen bu daha iyi, sevgiliden başkası sevgiliye uyuluş için sevilir .”
Sayfa 60 - Destek YayınlarıKitabı okudu
"Aşkolsun" sözü sufilerin birbirlerine söyledikleri bir sözdür. Günümüzde her ne kadar sitem etmek amacıyla kullanıyor olsak da, Sufiler birbirlerine aşk dilerler. "Hayatında aşk olsun" derler. Zamanla kısaca " aşkolsun" demeye dönmüştür dilleri... Peki o halde Hayatınız aşkolsun :)
Sufiliği gereksiz gören birisi söz alıp sorusunu sordu, "Siz sufiler 'İnsanları sevelim sevilelim,' dersiniz ama bazen insanlardan uzak dağ başına, mağara kovuğuna uzlete kaçarsınız. Bu tezat değil mi?" "Uzlet ve sevgi tezat değildir. Biz uzlete iç gurbet deriz. Bazen dünyayı yorumlamak için o dünyadan uzaklaşırız. Bu yorulduğumuzdan değil, mesafe koymaktandır. Arada sırada dünya hayatının dışına çıkmak lazım ki içinin sesi ile dertleşesin, bütünü doğruyu göresin.
Reklam
Aslında her şeyin derinine inildiğinde bir olmak kavramı ortaya çıkar. "Bizler tek kanatlı melekleriz ancak birbirimize sarılmak suretiyle uçabiliriz." der Mevlana. Sufiler dönerken bir eli yukarıyı bir eli de aşağıyı gösterir. Bu hareket gökyüzüyle yeryüzünün birleşmesini işaret eder. Aslında doğada var olan her şey birbiriyle bağlantılıdır yani doğa tam anlamıyla iç içe geçmiş bir yığındır. Hiçbir şey tek başına diğerlerinden arınmış olarak var olamaz. Her şey, içinde bir diğerine dair izler barındırır. -Yani günümüzde yaşayan her şey? -Evrenin var olduğu günden bu yana bu bağlantı hiç kopmamıştır. DNA'yı düşünün. Bir veritabanına benzer ve sadece yüzde 2'si bizi biz yapan özellikleri barındırır. Geriye kalan kısmı tüm evrimsel süreçten gelen bilgileri barındırır. Yani ilk insanların bilgileri şu an DNA'mızda mevcut. -Evrenin var olduğu günden yok olacağı güne kadar kopmayacak bir bağlantıdan mi söz ediyorsunuz? -Kesinlikle. Ve mana aleminde beş duyuya ihtiyaç olmadığı vurgulanır. Dünyayı algılamamıza yarayan duyular yanıltıcıdır ve gerçek alemde hiçbir vasıfları kalmaz. Yine sahip olduğumuz bütün duyuların birleşiminden oluşan ve bizi üst akla yakınlaştıracak tek bir duyudan bahsedilir. Kalp gözü, ilahi his ya da duru görü ama ilginçtir ki tüm bunlara giden yol yine beş duyudan geçer. Madde alemini deneyimlemeden diğer aleme geçiş imkansızdır. Bir ölümlüye aşık olmadan ilahi aşka erişmenin ya da yaratılmışları sevmeden yaratıcıyı işitmenin mümkün olmadığından söz eder.
Sufiler hem halk hem de devlet düzeyinde destek görebilmek için sahip oldukları araçları etkin şekilde kullanmışlardır. Bu amaçla en fazla kullandıkları araç kerametler olmuştur. Kerametler vasıtasıyla, kendilerini destekleyen devlet yöneticilerinin başarılarını, onların şeyhlerine verdikleri desteklere bağlamış, kendilerine muhalif devlet
Sayfa 60 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, İktidar Desteği
Sufiler, Tanrı’nın ‘’Ben gizli bir hazineydim, bulunmak istedim’’ dediğini rivayet eden bir hadisi alıntılarlardı. Buna göre Tanrı dünyayı yarattı; aklı varoluşa yansıttı ve aklın bütünlüğü içinde var olan her çeşit olanakların tümünü ifade eden muazzam bir çeşitlenme -yıldızlar, gezegenler, kayalar, kimyasal elementler- meydana geldi. Bütün bu çoğalıp yayılmanın içinde ise elementlerin hep daha kusursuz biçimde bir araya gelmesiyle oluşan bitkiler veya hayvanlar gibi karmaşık nesneleri yarattı. En sonunda da her türlü farklılaşmanın tek bir odakta bir araya geldiği, her çeşit akli olanağın onlarda kavranabileceği varlıkları, yani insanları yarattı. Bu varlıklar son kertede (var olan her şeyi kavrayabilmelerini ve her şeyi asıl kaynağına kadar izleyebilmelerini sağlayan) kendi refleksif bilinçleri sayesinde her şeyin kökeninin, yani Tanrı’nın- onun olanaklarını ifade eden bütün bu mucizevî varoluş çeşitliliği aracılığıyla ve bunun ötesine geçip onu keşfederek ve onun varlığına geri dönerek- bilincine varabilecek güçteydiler.
Sayfa 265Kitabı okudu
"Dünya her sabah yeniden kurulur" der sufiler... Dünya bile dünkü haliyle uyanmazken yeni bir güne, sen neden temiz bir sayfayla yeniden başlamak istemiyorsun hayatının geri kalanına?"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.