Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sükûtun da bir dili vardır....
Sessizliğin bir güç olduğu söylenir; bambaşka bir anlamda, sevilen kişinin emrinde, korkunç bir güçtür. Bekleyenin sıkıntısını artırır. Bir kişiye yaklaşmaya insanı en fazla davet eden şey, kendisini ondan ayıran şeydir; sessizlikse, aşılması en imkânsız engeldir.
Sayfa 116Kitabı okudu
“Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!”
Sayfa 248 - OtantikKitabı okudu
Reklam
❝Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!❞
Sayfa 248 - Otantik Kitap 1.BaskıKitabı okudu
“Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!”
Sayfa 248 - Otantik YayınlarıKitabı okudu
Sükûtun Dili
... Şeylerin hakikati sözden ibaretse, kelimelerin ilahî tınısını nasıl işiteceğiz peki? ...
Sükûtun bir dili olsa ve efendi'nin hâlini şerh etmeye kalksa diyecek ki :Neşeliyim, zira sizi tekrar gördüm ; mahzunum, zira bir daha göremeyeceğim
Reklam
Her şeyin dili var, sükûtun bile; ama ne yazık ki çaresizliğin yok!
Susarız; zira çok defa düşüncemizin âfet kesilmiş dehşetine denk olan ifade, söz değil sükûttur. İşte bu içli bu şuurlu sükût hengâmesinde bir zaman gelir ki mazi, içtiği afyonlu şerbetin tesirinden kurtulan bir sarhoş gibi, yavaş yavaş uyanarak, bize sırlarını, maceralarını, yılların ardına gizlenmiş aziz hatıralarım, sükûtun dilsiz dili ile anlatmaya başlar. Hüzün sandığımız zevklerimiz, zevk namına giriştiğimiz hazin cüretlerimiz, kırılışların içimize hız veren uyandırıcı kudreti, masum yorgunluklarımız, buhranla biten teşebbüslerimiz, çile örtüsüne sarılmış hazlarımız, feragatlerin, evvelce ham bir meyve gibi kekremsi gelen, fakat senelerin şefkatinde ısınıp olgunlaşan tadları, içimize hazlarını, bölük bölük olmuş hikâyelerini nakş edip geçmiş günlerimiz, nereden sızdığı belli olmayan bir ışık, nereden gönderildiği belli olmayan bir elçinin eliyle uyandırılarak gönlümüzün mahşerinden gelip geçmeye başlar. O zaman zan ederiz ki mazinin ihtiyar hançeresi, bize kısılmış sesinden yalnız bir ömrün ufalanmış, tozlaşmış, vüzuhunu, mahiyetini değiştirmiş sesini dinletip çekilecektir.
"Dil hem lisândır hem gönül Dil akıl için de lazımdır nakil için de, zahir için de lazımdır bâtın için de, tefekkür için de lazımdır, tezekkür için de. Dilsiz maneviyat, dilsiz edebiyat, dilsiz medeniyet olmaz, sükûtun da dili vardır."
Susarız; zîra çok defâ düşüncemizin âfet kesilmiş dehşetine denk olan ifâde, söz değil sükûttur. İşte bu içli bu şuurlu sükût hengâmesinde bir zaman gelir ki mâzî, içtiği afyonlu şerbetin tesîrinden kurtulan bir sarhoş gibi, yavaş yavaş uyanarak, bize sırlrını, mâcerâlarını, yılların ardına gizlenmiş aziz hâtıralarını, sükûtun dilsiz dili ile anlatmaya başlar.
Sayfa 128Kitabı okudu
31 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.