(Süleymaniye Camii)
“İşte bu! Muazzam bir eser. Sadece bir yapı değil, ruhu var. Bazen gider avlusunda
oturur, huzur arardım.”
-Bir Alman-Amerikalının huzur bulmak için camiye gitmesi çok garip geldi bana.Ama bir yorum yapmadım, bir şey sormadım.
Süleymaniye Camii' nin minarelerinden: "Hayyalel felâh! Hayyalel felâh!" diye bağrıyorlar. Yani "Hadi felâha!" Fellâh' ın Türkçesi "kurtuluş". Esir bir şehirde insanları secde ederek kurtuluşa çağırmak pek uygun mu düşüyor, ne?
Gözleri kapanırken: " Uykunun da bir çeşit kurtuluş sayıldığı zamanlara lanet olsun!" dedi.
"...Medeniyet denilince akla ilk gelen -en kolay görülen- genellikle mimari başarılardır. Mesela Osmanlı medeniyeti hemen Sultan Ahmet Camii'ni ya da Süleymaniye'yi hatırlatır. Ama bu eserleri inşa eden ruhu hemen düşünemeyiz. Süleymaniye Camii'ne baktığımız zaman o camiinin temellerinin dokuz yüz yıl önce Medine'de çatısı hurma yapraklarıyla örtülmüş olan bir mescitte atıldığını göremezsek, o mabede bakışımız bir turistin bakışından farklı olmaz. Medeniyet demek ki bir ruh üzerine inşa edilen bir şey..."
Başbakanlık arşivi Genel Müdürlüğü arşivinde 100 milyondan fazla belge bulunduğu ve bu belgelerin bazılarının 100lerce sayfalık bir kütükte de olabileceği bilinmektedir. Kütüphanelerde olağanüstü zengindir. İstanbul'da 20 kadar kütüphane vardır.
Bunların başlıcaları Topkapı Sarayı Kütüphanesi ve Süleymaniye Camii kütüphanesidir. Süleymaniye kütüphanesi'nde ki el yazması eserlerin sayısı 56483 olduğu düşünülmektedir. Bu durumda insan ister istemez bir karşılaştırma yapmak zorunda kalıyor. Avrupalıların, gerileme dönemindeki Osmanlı İmparatorluğu'nun ortaçağ'dan sonra Hiçbir gelişme göstermediğini düşünmelerine karşın, Biz burada sadece Fransa kralı V. Charles ın öldüğünde kitaplığında 1200 el yazması bulunduğunu bunun son derece yüksek bir miktar sayıldığını Bu nedenle de kitaplığın o dönemin Seçkin aydınlarını çeken bir yer durumuna geldiğini anımsatmakla yetinelim.
Mimar Sinan Süleymaniye Camii inşaatında çalışan 3 duvar işçisine ayrı ayrı şu soruyu sorar:
“Şu anda ne yapıyorsun?
Her işçiden vizyonu çerçevesinde aldığı cevaplar farklıdır.
Birincisi: Taş duvar örüyorum.
İkincisi: Caminin duvarlarını örüyorum.
Üçüncüsü: Ortadoğu'nun en büyük mabedini yapıyorum.
Süleymaniye camii üç sahından meydana gelmiştir ve Ayasofya’nın kubbesinden daha yüksek olan kubbesi akla Kalifornia’ nın meşhur dev ağaçlarının gövdelerini getiren pembe granitten dört fevkalâde sütuna dayalıdır. Fatih camii beyaz ve neşeli bir Ayasofya’dır; Bayezid camii şekillerin zarafeti bakımından üstündür; Nuruosmaniye bütünüyle mermerdendir; Şehzâde camii İstanbul’un en zarif iki minaresine sahiptir; Aksaray camii Türk sanatındaki rönesansm en güzel örneğidir; Sultanselim en ciddî, Sultanmahmud en tuhaf, Validesultan camii en süslü olanıdır. Camilerin herbirinin bir güzelliği veya bir efsanesi, yahut kendine mahsus bir imtiyazı vardır; Sultanahmed’de Peygamber’in(sav) sancağı muhafaza edilir. Bayezid kumrularla taçlanmıştır. Süleymaniye Karahisarî’nin yazılarıyla iftihar eder, Validesultan camiinde Hanya fatihinin hayatına malolan altına benzer sütun vardır. Sultan Mehmed “Yusuf(as) ’un ekininin önünde kardeşlerinin ekinlerinin eğildiği gibi, etrafında on bir selâtin camiin baş eğdiğini” görür.
Sayfa 341 - Türk tarih kurumu yayınlarıKitabı okudu
Örneğin Süleymaniye Camii; ne kadar uzağında olursanız olunuz, sizi, kendisini görmeye çağırır. Bir gördünüz mü, elini tuttunuz mu, hemen arkadaş olursunuz; günlük yaşantınıza girer; günde beş kez belki onu görmek istersiniz.