Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sefalet ve ahlâk bozukluğu
Sultan Abdülaziz, halkın fakirliği ve sefaleti ile alay edercesine lüks ve şatafatlı bir hayat sürmekte idi. Kendisine saraylar ve köşkler yaptırıyor ve bir kasaba halkı kadar tutan saray mensupları arasında hayat sürüyordu. sarayda: 1.200 kadın, 350 aşçı ve yamak, 400 seyis ve ahır hizmetkârı, 400 hamlacı, kayıkçı, 400 hademei hassa muzika eri ve subay, 200 kuşbaz ve cambaz, 2.000 hademe, 300 den ziyade yaver, kâtip, teşrifatçı ve mabeyinci vardı. Bundan başka, kahveciler, tütüncüler, çamaşırcı ve harem ağaları da kabarık bir yekûn tutuyordu. Bu suretle saraydan, çöplenenlerin sayısı 6.000 kişiye varıyordu.
Sayfa 279Kitabı okudu
400 syf.
·
Puan vermedi
Sultan Abdülaziz'in kızı olarak dünyaya gelen Nazime Sultan, babasının haremi eski ihtişamına geri döndürdüğü zamanlarda doğar. Hayatı boyunca haremin hareketli hayatından uzak durarak sakin bir hayat sürer. Babasının iktidarı süresi boyunca annesi ve kardeşi Abdülmecid efendi ile birlikte sarayda yaşar. Bu döneme ait bilgilerin çoğu sınırlıdır. Kitapta Nazime Sultan'ın doğumu, eğitimi, düğünü, çeyiz hazırlıkları detaylı bir şekilde anlatılmış. Ayrıca o dönemde yaşanan tarihi olaylara da kitapta yer verilmiş. Yardım kampanyalarına bağışta bulunarak desteğini hep göstermiştir. Kitabın diğer yarısında Nazime Sultan'ın çoğunlukla annesi ve kardeşine yazdığı mektuplar mevcut. Her sayfası bilgilendirici olan kitap hem bizlere Nazime Sultan'ın hayatını detaylı bir şekilde anlatıyor hemde diğer tarihi olaylara da yer vererek bilgilendiriyor.
Nazime
NazimeAli Akyıldız · Timaş Yayınları · 20207 okunma
Reklam
Bugün güne Sultan Abdülaziz'den Valse Davet'i dinleyerek başlayın 😊🌺
Padişahların Peygamber Sevgisi ve Hac
Sultan Abdülaziz'in Peygamber Sevgisi Bir gün hasta yatağında yattığı sırada Medine'den bir dilekçe gelir. Devlet erkânı önce dilekçeyi arz etmekte tereddüt gösterseler de, Padişahın Medine'ye karşı özel hassasiyetini bildiklerinden, dilekçeyi huzura getirirler. Yaveri dilekçeyi okuyup cevabını isteyecektir; ama Padişah onun Medine'den geldiğini öğrenince okumasına mâni olur. Muhabbeti öylesine derindir ki, yanındakilere, "Beni ayağa kaldırınız. Mukaddes beldeden gelen dilekçeyi yatarak dinleyemem" der. Dilekçeyi titreyen ayaklarına rağmen el pençe divan durarak dinler ve hemen gereğinin yapılmasını emreder. Sultan Abdülaziz, çok dindar olarak tanınmamakla birlikte, Mekke ve Medine'ye karşı özel muhabbeti vardı. Medine'den gelen hiçbir mektuba abdestsiz dokunmayacak kadar bu konuda hassastı. "Bunlarda Hz. Peygamber'in toprağının kokusu var" derdi. Önce koklar, sonra öpüp alnına koyar, ondan sonra mektubu açardı.
Yeni Sultan, hürriyetçi ve meşrutiyetçi fikirlere şiddetle düşman olmakla beraber, hem Osmanlı İmparatorluğunu hem de devlet içinde kendi mevkiini kuvvetlendirme araçlarını gördüğü Batılılaşmaya ve reformlara, akıllıca seçmek ve uygulamak şartiyla, tamamen karşı da değildi. Abdülhamit, tarihsel masallardaki anlayışsız, uzlaşmaz ve tüm gerici olmaktan uzaktı ; tam tersine, istekli ve eylemli bir yenilikçi, Sultan Abdülaziz'in ve otokratik reformculuklarına karşı Genç Osmanlıların müstebit idare devresinde ilk Türk hürriyetçi eleştirisini yükselttikleri Tanzimat devlet adamlarının gerçek varisiydi. Politika bir yana, Abdülhamit idaresinin ilk on yılları, yüzyılın başından beri herhangi bir dönem kadar aktif bir değişme ve reform dönemiydi ; ve reformcu şevkleri dolayısıyla önceki daha ünlü hükümdarlar sırasında başlatılmış veya tasarlanmış pek çok şeyler bu dönemde tamamlandı. Bütün Tanzimat hareketinin - hukuk, idare ve eğitim reformunun - Abdülhamit idaresinin bu ilk yıllarında gerçekleştiğini ve zirvesine eriştiğini söylemek bir mübalağa olmaz. Keza, daha Tanzimat rejimleri sırasında farkedilir hale gelen yeni, merkezi ve kısıntısız bir istibdada doğru eğilimler de öyle oldu.
Sayfa 176Kitabı okudu
Sultan Abdülaziz
Sarayları süslemek ve canlandırmak için türlü cinsten eşyaya ve güzel kadınlara ihtiyaç hâsıl oldu. Kadın bolluğu padişahta bir tepki uyandırmakta gecikmedi. Oğlanlara meyletmeye başladı. Bu gayrı tabiî meyil Osmanlı padişahları için yeni değildi. Fakat Abdülmecid devrinde silinmeye ve kaybolmaya başlamıştı. Bir hastalık gibi yeniden başlamış oldu.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Cumhuriyet ilanından sonra değiştirilen il ve ilçe isimleri
Ayrıca il ve ilçe isimleri de Arapça ve Osmanlıca olduğu için değiştirildi. Meselâ Bursa ilinin eski adı "Hüdâvendigâr” idi. Hüdâvendigâr, I. Murat'ın lâkabıdır. Bu sebeple Bursa olarak değiştirildi. Bilecik'in eski adı “Ertuğrul” idi. Ertuğrul Gazi'den gelmektedir. Osman Gazi'nin babasıydı. Elazığ ismini eski adı, "El Aziz" idi. Sultan Abdülaziz yaptırmıştı. Cumhuriyetle beraber Elazığ olarak değiştirildi. Osmanlının izleri hafızalardan ve dillerden silinmeliydi. Diyarbakır'ın eski adı "Diyar-ı Bekr” idi. Bu kelime de İslâmiyet'ten evvel Arapların "Bekr İbni Vâil Kabilesi" tarafından tesis edildi. Bekr Kabilesinin diyarı olduğu için bu isim verildi. Diyar'a Bakır kelimesini ekleyip Diyarbakır yaptılar. Afyonkarahisar'ın eski adı “Karahisar-ı Sâhib” idi. Sâhib, bir Selçuklu veziriydi. Cumhuriyetten sonra Afyon olarak değiştirildi. İstanbul'daki Tahtakale'nin eski adı “Tahte'l-Kale” idi. "Kale altı" anlamına geliyor. "Tahte" altı demek. Tahtakale olarak değiştirildi. Aynı şekilde Ankara'daki Etimesgut'un eski adı, ilk fetih hareketine öncülük edenlerden "Ahi Mes'ud" adıyla anılmaktaydı...
Sultan Abdülaziz'in Avrupa'ya yapacağı ziyaret öncesinde oldukça önemli bir hukuki sorun yaşanır. Sorun şudur ki, padişahın adımını atacağı her yer payitaht, yani kendi toprağı sayılacaktır. Aynı zamanda halife olan Osmanlı padişahının, Müslüman olmayan topraklara adımını basacak olması kimi çevrelerde hoşnutsuzluk yaratır. Bu mutlaka aşılması gereken önemli bir sorundur! Son derece zeki bir öneri sonucu ortaya atılan çözüm, sorunu kökünden halleder: Abdülaziz'in ayakkabılarının tabanı açılacak, içine İstanbul toprağı serildikten sonra yapıştırılacaktır. Böylelikle padişah dünyanın neresine giderse gitsin kendi toprağına basmış, kendi toprağından dışarı bir adım bile atmamış olacaktır! Abdülaziz'in ayakkabılarının içindeki toprak sayesinde İstanbul, Avrupa'nın birçok köşesini gezmiş olan tek dünya kentidir!
Saltanat değişmesi olayının karakteri
Sadrazam Mehmet Rüştü Pasa; sadaret mühürü ile, pâdişah otoritesini temsil ediyordu; Şeyhülislâm Hayrullah Efendi ulemayı; Serasker Hüseyin Avni Paşa, orduyu, Mithat Paşa, halk umumi efkârının ve bilhassa Genç Osmanlıların, meşrutiyet idaresinin kurulması hakkındaki isteklerinin temsilcisi idi. Padişahla bu zatlar arasında ve ruhi hiçbir yakınlık mevcut değildi. Kaldı ki, söz konusu devlet ricali arasında da böyle bir yakınlık kurulmuş bulunmuyordu. Bununla beraber, onları birleştiren tek unsur, pâdişahın kendilerine karşı beslediği kin ve bu kinin vicdanlarında pâdişaha karşı yarattığı emniyetsizlik idi. Bu sebeple, kendi güvenliklerini sağlamak ve sonra, devletin buhranlı durumuna bir nizam vermek için, sert tabiatlı, şahsi ve keyfi idarenin lezzetini tatmış olan Abdülâziz'in yerine, yumuşak tabiatlı Sultan Murad'ı tahta geçirmeyi düşündüler.
Sayfa 111Kitabı okudu
Orientales'in basılışından kırk yedi yıl sonra 1876'da Victor Hugo defterine şunları yazmaktadır: "4 haziran, Sultan Murat V., Orientales'i Türkçe'ye çevirtmiş. 5 haziran, V. Murat Orientales'i öyle güzel çevirmiş ki boğdurmuş Abdülaziz'i"
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.