En büyük Mevláná uzmanından Dîván-ı Kebîr
Doğan Hızlan - 19 Ocak 2008
hurriyet.com.tr/en-buyuk-mevl-n...
Sunuş adının kullanılmadığı sunuşta Gölpınarlı coşkulu cümleler kullanıyor: "Mevláná benim her şeyim; O olunca ben yokum; önsöz yazabilir miyim O’nun sözlerine? Sonsöz de yazamam. Şu halde
2021'e İyi Toplum Yoktur ile başlamıştım. Daha sunuş yazısından beni kendine bağladı diyebilirim, kitap çizili cümlelerle dolu. Aslında hakkında çok fazla konuşabileceğim bir kitap ama uzatmadan toparlamaya çalışacağım
Bu kitap genel olarak toplumda kabul edilmis bir çok doğruyu hedef alıyor. Başta sünnet ve düğün törenleri olmak üzre farkında
Gerçeklerle değil de olması gerekenlerle örtüşen ütopik bir eser Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Eserin sunuş yazısından yaptığım çıkarımla Türkiye’nin bağımsızlık çabası Finlandiya’ya benziyor. Dil ve kültüre önem verme, ırksal kimliğini diğer milletlerden ayırıp belirgin hâle getirme, tarih, dil ve edebiyata yönelme, aslında birçok ulusun varoluşunu
Yani yaşam süreklidir. Gerçi yaşamın kalıpları değişebilir, bireyler uğradıkları yıkımlar ya da doğa güçlerinin baskısı yüzünden ezilip güçlükler yaşayabilirler ama yaşam temelde asla yok edilemez.
Aslına bakılırsa, belki yapısalcılığın yükselişte olduğu yıllar (bir de belki sinirbilime artan bir ilgi gösterilmeye başlanan son beş-on yıl) haricinde neredeyse bütün 20. yüzyılın sosyal ve beşeri bilimleri, pozitif bilimler karşısında genel olarak derin bir şüpheciliği dışavurmuştur:
Kah bilim pratiğinin iktisadi ve siyasi iktidar odaklarıyla, kapitalizmin teknokratik yapılarıyla iç içe geçmişliği, kah bilimin ve bilim insanlarının "resmi ideolojisi" olarak görülen pozitivizmin başka bilme biçimleri karşısında takındığı kibirli ve temelsiz yoksayma ve küçümseme tavrının kendisi ciddi ve haklı eleştirilere konu olmuş, hatta "bilim inancı" Aydınlanma'ya ve dolayısıyla modernliğe özgülenerek artık başta pozitif bilimlerinkiler olmak üzere bütün "büyük anlatılar"ın sona erdiği "postmodern" bir çağda yaşadığımız ilan edilmiştir.
Sanırım biz şanslı bir kuşağız. Kartpostalları, mektupları gördük şükür Bayramların, yeni yılların vazgeçilmezi kartpostallardı mesela. Uzaktan gelen bir kart ne kadar mutlu ederdi bizi❤ Mektup köyden ara sıra gelirdi. O da selam kelamdan öteye gitmeyen yarım sayfalık satırlar. Hiçbir şeyde yoktur mektuplaşmanın tadı. Hele ki yârinle olanlar (5
"... 𝑘𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑖 𝑑𝑖𝑙𝑒 𝑔𝑒𝑡𝑖𝑟𝑚𝑒 𝑓ı𝑟𝑠𝑎𝑡ı 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧𝑐𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑒𝑧 𝑘𝑎𝑟𝑠̧ı𝑚ı𝑧𝑎 𝑐̧ı𝑘ı𝑦𝑜𝑟..."⠀
⠀
Italo Calvino ile tanışma kitabım, onun da yazdığı ilk roman Örümceklerin Yuvalandığı Patika. Kitapçıda önce ismini sonra arka kapak yazısını çok beğenip ilk sayfasında kendi yazdığı sunuş yazısından bir iki cümle okuyayım dedim. ⠀
⠀
"𝐵𝑢, 𝑦𝑎𝑧𝑑ı𝑔̆ı𝑚 𝑖𝑙𝑘 𝑟𝑜𝑚𝑎𝑛; 𝑏𝑖𝑟𝑘𝑎𝑐̧ 𝑜̈𝑦𝑘𝑢̈𝑚 𝑏𝑖𝑟 𝑦𝑎𝑛𝑎 𝑏ı𝑟𝑎𝑘ı𝑙ı𝑟𝑠𝑎, 𝑦𝑎𝑧𝑑ı𝑔̆ı𝑚 𝑖𝑙𝑘 𝑠̧𝑒𝑦 𝑜𝑙𝑑𝑢𝑔̆𝑢𝑛𝑢 𝑏𝑖𝑙𝑒 𝑠𝑜̈𝑦𝑙𝑒𝑦𝑒𝑏𝑖𝑙𝑖𝑟𝑖𝑚."⠀
⠀
İtalyan edebiyatının usta ismi, II. Dünya Savaşı sonrasında İtalyan kültürünün yeniden şekkillenişinde önemli rol oynamıştır. ⠀
⠀
• Örümceklerin Yuvalandığı Patika, savaşı bir çocuğun (Pin) gözünden aktarıyor. Yalnızlık, öfke, aşağılanma ve dışlanma... Herkesin kendi içinde savaşmak için farklı dayanak noktaları bulduğu, bir çocuğun yetişkinleri anlama/anlamaya çalışma denemesi. Iyi insanların yanında nasıl davranacağını bilmeyen, şakalarıyla büyüklerin dikkatini çekip onların sevgisini kazanmaya çalışan bir çocuğun savaş sırasında hayatta kalmaya çalışması. ⠀
⠀
• Ben severek okudum Pin'i. Ayrıca Italo Calvino'nun kendi yazdığı sunuş yazısını mutlaka okuyun. Yoksa kitabı eksik bitirirsiniz.
⠀
Bu yazıda Murat Menteş'in son romanı Fink’ten bahsetmeyi planlıyorum. Tabii roman diyebilir miyiz, diyemez miyiz? Ondan da söz edeceğim.
Murat Menteş ile tanışmam Ruhi Mücerret’le olmuştu. 2013 yılındaydık ve ardından bütün kitaplarını okudum. Ve nihayetinde bir süre önce, son romanı olarak Fink’in piyasaya çıktığını öğrendim.
Murat Menteş’i