Kral otuz yılı aşkın zaman önce sürgüne gönderilişinden beri kumar oynamayı meslek edinmişti. Poker kralın işiydi. Ancak geçenlerde açık kalp ameliyatından nasibini almıştı. Önemli bir kapakçık çıkarılmış, yerine teflon kaplı bir malzeme konmuştu. Yapay kapakçık güzel işliyor ama açılıp kapanırken metalik bir ses çıkartıyordu. Kral heyecanlanınca yanındaki herkesin haberi oluyordu. Kalbinden çıkan bu işitilebilir ses yüzünden artık poker oynayamıyordu. Poker gizlilik ve blöf yapmayı gerektiren bir oyundu.
"Yarabbim, " derdi, "elime iyi kağıtlar gelince zil takıp oynuyormuş gibi ötüyorum.
yaz en iyi merhemdir açık yaralara
sürdükçe acıyı alan ama
yarayı da besleyen, iyileştirmeyen
sonra kesip atacaksın bir zamanlar
onun elini tutan elini
kolunla beraber.
yaz en iyi merhemdir açık yaralara
sürdükçe acıyı alan ama
yarayı da besleyen, iyileştirmeyen
sonra kesip atacaksın bir zamanlar
onun elini tutan elini
kolunla beraber.
Öz'ün olmamak çok fazla acı verdiğinde,
Öz keşfediş hayatileşir.
Öyle görünüyor ki bir süreliğine, kendi gerçek doğamızdan ayrı, sürgünde yaşayabiliriz. Ne de olsa hayatın oyunudur bu. Aslında, bunu yapamayız. Bunu sadece hayal edebiliriz veya var olduğuna inanır ve kendi kurgumuzdan dolayı acı çekeriz. Böylesi bir sürgün, boşluğun kendisini unuttuğunu ve sadece rüzgar olduğunu hayal ettiğini söylemeye benzer. Aslında esen sadece rüzgar iken, boşluk kendisinin estiğini hayal eder, ne yanılgı ama. Rüzgâr esmediğinde, boşluk tekrar boşluk 'olur' mu? Boşluk, hiç değişmeyen değil mi? Rüzgar, var ya da yok, bu boşluğu niye ilgilendirsin ki? Keza, sadece bir kişi olduğunu hayal ettiğinde, bir kişisindir.kisi olduğuna inanmayı bıraktığında, ne bir kişi vardır ne de karışıklık. Rüzgâr esmediğinde, rüzgardan bahseden kim?
Bunların hiçbiri değilsin. Ey İlahi Farkındalık.
Yaz en iyi merhemdir açık yaralara
Sürdükçe acıyı alan ama
Yarayı da besleyen, iyileştirmeyen
Sonra kesip atacaksın bir zamanlar
Onun elini tutan elini kolunla beraber
_Edebini kaybeden kimse, kötülükten zevk alır.
_Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.
_Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir, herkesin durumuna, konumuna göre davranmaktır.
_Arzular ve duygular arabayı çeken iki at, akılsa onları yönlendiren arabacı olmalıdır.
_Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir.
_Görünen değişiyor,
Fethi isminde eski, fakat askerlikten kovulmuş bir arkadaşlarının hıyanetine uğramışlardı. Bu arkadaşları onlara bir gün rastlar. İşsizliğinden, sefaletinden, yersizliğinden yakınır. Acırlar. Dostluk gösterirler. Onu da kiraladıkları apartmana almaya karar verirler. Halbuki Fethi, askerî mektepler müfettişi İsmail Paşanın gizli bir ajanıdır. Onları takip etmektedir. Yaptığı şey, onlara yaklaşmak, aralarına girmek için bir oyundur. İs bir baskınla biter. Hepsi yakalanmışlardır. Önce Taşkışla’da hücrelere kapatılırlar. Sonra sorgular başlar. Sorgu heyetinin başında İsmail Paşa vardr. Hatta bir aralık sorgular Abdülhamit'in sarayında yapılır. Önce Abdülhamit'e bir bombalı suikast üstünde durulur. Fakat bu zaten aslı olmayan iddia düşer. Sonra gizli teşkilat, gazete, apartmandaki toplantılar ortaya dökülür. Arkadaşlarından bazıları itiraflarda bulunmuşlardır. Bir aralık hepsinin ordudan kovulması ve sürgünde kalebentlikleri bahis konusu olur. Fakat bir süre tutukluluktan sonra, her ne olmuşsa, serbest bırakılırlar. Akademi müdürü Rıza Paşa bunu kendisinin temin ettiğini söyler ve onlara dikkatli olmalarını anlatarak bazı tavsiyelerde bulunur. Yalnız ikinci ve üçüncü ordular yerine Suriye’ye gönderileceklerdir.
- Geleneksel din anlayışı en çok kadınlarla ilgili konularda dine ilaveler yapmıştır dersek abartmış olmayız. Kadını köleden beter yapan, kadının erkek egemen toplumda sadece ev işinde ve cinsellikte kullanılmasını, hiçbir alanda kadına hak tanınmamasını savunan izahlar; toplum nezdinde kabul görsünler diye uydurma hadislere ve mezhep izahlarına
yaz en iyi merhemdir açık yaralara
sürdükçe acıyı alan ama
yarayı da besleyen, iyileştirmeyen
sonra kesip atacaksın bir zamanlar
onun elini tutan elini
kolunla beraber.
Artık vatanın imdadına koşulacak günler için hazırlanmalıydılar. Fakat işte o sıralarda öyle bir baskına ve hıyanete uğradılar ki, işe nereden bakılsa, artık her şey mahvolmuş gibi görünüyordu. Ne askerlik, ne rütbe, ne hürriyet ve istikbal! Her şey, evet her şey! Önlerinde yalnız zincire vurulmalar, sürgünler, zindanlar, kalebentlikler