Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
·
Puan vermedi
Asıl adı Ahmet. Nişantaşı’nda varlıklı bir ailenin oğlu olarak yaşıyor gösteriş, şan ve mevki düşkünü Efruz Bey.
Okumayı sevmiyor. Gereksiz bir eylem onun için okumak. Okuyacak zamanı da yok zaten. O yüzden hep konuşup ders vermeyi tercih ediyor. Hem de hiç hazırlık yapmadan. Marifet okumadan söylemek çünkü. Bilinçsiz halk yığınlarını coşturup
23 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirdiğimiz GBA* kapanış sunumu akabindeki geribildirim seansında bana önerilen 2 kitaptan biri olan “Kendini Arayan İnsan” adlı eser (diğeri de Hermann Hesse – Bozkırkurdu) üzerine notlarımı ve akılda kalan yerleri paylaşmak istiyorum. Öncelikle bu eseri okuyacak düzeye/ farkındalığa gelmeme vesile olan ve bana
Kafamın aşırı dolu olduğu ve rahatlamaya ihtiyacım olan bir zamanda aldım elime #tilki yi. Sevgili @muratbasofficial ile ilk defa tanışacak olmanın verdiği merak bir yana, kitabın en sevdiğim tarzlardan polisiye/gerilim olması da ayrı bir heyecan yarattı bende. Elimden bırakamadan fırsat bulduğum her an okuyarak iki günde bitirdim
Bir tarih kitabı olmasına rağmen okuduğum birçok roman kadar akıcı buldum , okuyucuyu hiç sıkmıyor ve bilinen dünya tarihinin başlangıcından 1. dünya savaşı sonuna kadar genel bilgiler veriyor, daha sonra ki basımlar da 2. dünya savaşı hakkında da bilgi veriyor. Tarihe biraz ilgi duyan herkesin genel bir dünya tarihi bilgisi açısından okumasını tavsiye ediyorum. Kitabı bitirdikten sonra yaşadığımız zamanla ilgili bizden öncekilerin yaşadığı hayatlar ile kıyasladığımda kitabın sonunda da belirttiği gibi ''Altın Çağ'' zamanı veya zamanına yakın bir dönemde yaşadığımızı bende düşündüm son olarak kitabın son sözü kısmından alıntı yaparak bitirmek istiyorum ; Dünya tarihi bir ırmak gibi akıp gidiyor ve ırmağın her kıvrımında suyun karaya vurmasından çıkan su kabarcıkları tarihi bir olay veya şahsiyet bir anlık kabarcık oluşuyor ve yok oluyor bu kabarcıklardan bazıları da bizim hayatlarımız bu ırmak da bir an var oluyor ve yok oluyoruz ( Sonsöz tam olarak böyle değildi birazda kendimden ekleme yaptım :) )
Ömer Hayyam
Semerkant ‘ı 2016’da okumuştum , bu yıl tekrar okumaya karar verdim. Orta Doğu ‘da kanın, gözyaşının hiç dinmediğini yıllar içinde tecrübe etmiş biri olarak, oraya dair bir çok kitap okudum. Hepsi içerisinde Semerkant başka, Ömer Hayyam ‘ı ben bu kitapta buldum. Hasan Sabbah’la ilgili de çokça kitap var ve ben iddia ediyorum ki bu konuda da Semerkant başka . Yazarın kurmaca gücü oldukça iyi, Amin Maalouf o coğrafyayı oldukça başarılı anlatıyor, anlatmakla kalmıyor bizi oraya götürüyor; kendinizi bir anda İran sokaklarında buluyorsunuz. Peki mutlu musunuz? Ben Hayyam ‘ı tanıdığım için “ evet” ama çatışmaların, savaşların içinde kaldığım için “hayır” Hiçbir savaşı onaylamadım, onaylamıyorum. Bir dursun artık Doğu- Batı. Sosyal mesaj verme zamanı değiller geldi kulağıma, tam da zamanı. Bir gün bu dünyada sen, ben ayrımı olmadan çocuklar aynı bahçede oynarlar, en büyük dileğim! Mutlaka okumanız gereken bir kitap, diyerek sözümü burada noktalamak istiyorum güzel insanlar
"Bana ne yapıyorsun, bilmiyorum ama her ne yapıyorsan İyi ki yapıyorsun."
"Bu saatten sonra ne senden giderim ne de benden gitmene izin veririm."
Canım Gonca'nın, çok sevdiğim "Ev Arkadaşı Serisi" kaldığı yerden ikinci kitapla devam ediyor! Birinci kitabın sonunda ki o mühim olaydan hemen sonra ki zamanı okumakla başlıyoruz.
Yoğun ve bilinmezliğin içinde geçen bir hastane döneminin ardından Asya ve Fatih hayata en önemlisi de kaybetmenin eşiğine gelen ilişkilerini tam gaz yaşamaya başlarlar. Bu süreçte Asya hayat mücadelesi verirken Fatih çok zor zamanlar yaşamış perişan olmuştu.
Şimdi ise bu iki aşık hayatın onlara verdiği ikinci şansı değerlendirmeye başlar. Özellikle de Fatih, Asya'nın ona boş olmadığını öğrendiğinde dolu dizgin yaşamaya başlarla aşklarını.
Başlamasına da düşman biter mi? bitmez hocam bitmez. Pusuda bekliyor ve umulmadık yerden umulmadık bir zamanda çıkıyor. Eh zaten kaos ve düşmandan bol ne var?
Sadece bu durum fatih ile Asya'yla bitse yine iyi demek isterdim bu sefer de tüm çiftlerimize musallat oluyor. Kitap sonlara doğru öyle bir hal alıyor ki yani ne desem az kalır buraya. Sonu yine...
Sakiniz hocam.
Fakat Gonca'nın kalemini çok seviyorum. Bana iyi gelen, naif, akıcı ve kurtarıcısı sakinlikte bir kalemi var. Düşmanı bile okurken kendimi zor tutsam da o bile dinginlik veriyor düşünün.
Hikayeyi çok sevdiğimi ilk kitapta da belirtmiştim. Şimdi daha çok sevdim fakat üçüncü kitapla beraber arayı çok açmayalım lütfen. Lütfen yani...
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN [ İNCELEME ]
* SPOİLER *
Sabahattin Ali’nin içimizdeki şeytanı içimde bulunan düğümlerden birini çözen sayılı kitaplardan biri oldu. Neden mi? Çünkü içimizdeki şeytanın Ömer’i bir anlamda benim. Ömer benim, Ömer sensin, Ömer biziz. Hepimiz bir noktada aslında Ömer’in yaptığını yapmıyor muyuz? Kendi irademizin güçsüzlüğünün suçunu doğaya, çevremize,
Genç Timaş aşıkları bir el kaldırabilir mi acabaaaa??
Hem kapak tasarımlarıyla, hem içerisindeki görsellerle beni çok heyecanlandıran canım kitap... Her zaman söylediğim gibi kaç yaşıma gelirsem geleyim muhakkak çocuk kitapları okumaya devam edeceğim. Ve sanki hala çocukmuşum gibi de her okuyuşumda heyecanlanacağım.
Tavuk Bacaklı Ev büyükannesi ile beraber yaşayan Marinka adında bir çocuğun hikayesidir. Marinka normal olmayan bir büyükanne ile tavuk bacakları olan bir evde yaşamaktadır. Marinka'nın büyükannnesi bir Yaga'dır. Yagalık da ölmüş ruhların yıldızlara ulaşmasına rehberlik etmek anlamına gelir. Büyükannesi Marinka'nın da zamanı geldiğinde bir Yaga olacağını düşünür ve Marinka'ya bu yolda bir hayat sürmesi için olanaklar sunar. Ve Marinka'ya evin dışına çıkmaması gerektiğini, insanlarla iletişim kurmaması gerektiğini sık sık hatırlatır. Çünkü insanların bu rehberlikten haberleri olmaması gerekir. Fakat Marinka her zaman evin dışına çıkmak, yaşıtı olan insanlarla arkadaş olmak ve Yaga olmanın aksine geleceğini kendisi seçerek yaşamak ister. Bu hayallerini gerçekleştirmek için de her fırsatı değerlendirir. Fakat acaba başarılı olabilecek midir?
Marinka'nın hikayesi çok anlamlı ve hikayesinin sonu da hem gençlere hem yetişkinlere birçok ders verir. Bir solukta okunabilen bu tatlı kitap kapak tasarımıyla bana tam olarak sonbaharı ve cadılar bayramını anımsatıyordu ve gereğini yaparak tam da o mevsimde okudum... :))
İçimizdeki çocuğu hiç öldürmeyerek daha çok çocuk-genç kitaplarında görüşmek üzere.
Değmeyen insanlara verdiğiniz değeri kendimize vermiş olsaydık eğer belki de bu dünyanın en mutlu insanı olabilirdik.
Ve şunlar her zaman mutsuz olacak insanlar.
1. Yeniden başlamayan,
2. Sıfırdan başlamaya korkanlar,
3. Geçmişte yaşayanlar,
4. Yeni bir sayfa açamayanlar.
Seni en çok ne mutlu eder?
Kahve içmek mi? Kitap okumak mı? Film izlemek mi? Her ne ise mutlu olmak için ilk adımı seni mutlu şeylerle atmalısın.
Kırılmaktan korkma, bu ilk kırılışın olmayacak. Ve sen, kırıldığın yerlerinden güçleneceksin.
Düştüğün yerden kalk, muziceler seni bekliyor.
Sen kendine inanırsan, mucicelere de inanmış olursun.
Sen kapını açık bırak, çünkü zamanı geldiğinde o kapıdan içeri nasibin girecektir.
Çok kolay okunan, sıkmayan, sohbet havasında bir kişisel gelişim kitabı. Bu tarz kitapları okumayı seviyorsanız bu kitap tam size göre.
GERÇEK MUCİZE SENSİN
.
" Kalbin güzelse
Mucizeler, elbet bir yolunu bulup
Sana varacaktır. "
Neden hep mucizeyi dışarıda arariz ki? Gerçek olan mucizenin, kendimiz olduğunun, içimizde saklı olduğunu bakıp görmenin zamanı gelmedi mi?
Kendine değer vermen, kendinin bir mucize olduğunu kabullenmen için yazılmış bu kitap.
Yalnızım demeden, her şeye yetişmeye kendini zorlamadan, sabredip pes etmeden, iş işten geçmeden değerini bilmen için şimdi tam zamanı.
Unutmayalım, elimizde başka bir ömür yok! Ufacık şeyleri dert ederek kendine yazık etme. Bu hayat senin!
Kendini önemse.
Oluruna bırak.
Kendini üzmeyi bırak.
Kendini dünden daha fazla sev.
Hayatın tadını çıkar .
Her satırında yaşanmışlıklar, her birimizin anlamsızca kafasına taktıkları yer alırken, tüm olumsuzluklara rağmen en önemli şeyin kendimiz ve bizim kendi hayatımız olduğunu fark ettiriyor bizlere. Aralara serpiştirilen hikayeler ve yazarlardan alıntılarla tam bir ekmek kadayıfı üstüne kaymak olmuş yazılanlar.
Hayatımıza önem vermeyi vurgulayan, bu hayatın yalnızca bizim olduğunu tekrar tekrar söyleyen bu kitap, yaptığı tüm olumlamalarla pozitif enerji veriyor sizlere.
Sizlerde tek bir hayatınız olduğunuzu kabullenip gerçek mucizenin kendinize değer vererek ortaya çıktığını görmek istiyorsanız keyifle okuyun ve #pozitifolun . Unutmayın, mucize içinizde .
192 syf.
10/10 puan verdi
1938 Harp Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet
|#pandaseveryorumluyor |
#alıntı
"Geçen gece saat durdu, kurdum olmadı, içini kurcaladım olmadı. Bozulmuş. Çıkardım içini, bu resmi koydum, karımla çocuklarım. Korkmam artık, her zaman gözümün önündeler.
Saatin kayışına baktım. Sahiden, tırnakla PİRAYE adı kazılmış,hepsi büyük harflerle. Nâzım da saate
Gölge ve kemik seriyası bitirdim və bu seriya ilə Grisha aləmini keçid etdim. Ümumi seriya ilə bağlı fikirlərimi son kitab üzərindən, bütün seriyanı qiymətləndirərək yazacam. Amma əvvəla "spoiler"li hissəyə keçid etməmiş oxumaq istəyənlər üçün də ümumi fikrimi bildirəcəm.
》Kitabın baş rolları olan Alina və Malyen uşaq evində böyüyən
••Oblomov...
Okuduğumuz eserlerin çoğu biz farkında olmasakta yazarların gerçek hayatlarından izler taşıyor. Nitekim Oblomov da biraz öyle. Yazar Gonçarov zengin bir tüccar ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir Oblomov'unkine benzeyen bir çocukluk geçirir, özel bir pansiyonda okumuştur.33 yıl memurluk yapmıştır. Kitapdaki rahatlık, okul
Kararsız
Kitabı henüz bitirmedim yarısındayım lakin merakta kaldığım noktalar var. Kitap bir kültüru yansıtıyor. Köyler ve beyleri var. Kanal 7'nin halk hikâyeleri gibi biraz. Ancak hikayeyi masaldan ayıran zaman ve mekan olguları tam oturmamıs. Kitabın hangi zaman diliminde geçtiği anlaşılmıyor. En azından 300 sayfa boyunca durum bu! Tek bildiğim arabaların ve traktörün ülkemize girdikten sonra geçtiģi. Telefonlar yok modern zamanı çağrıştıran kolaylıklar yok ama net olarak şu donemde geçiyor da denmiyor. Bu bir hikayenin bir romanın eksikliğidir kanımca. Sonra baba kültürüne uzak olduğu lanse edilen Ömer Asaf önce karısının üstüne kuma almak istemiyor ama sonra şehirde büyümüs o delikanlı gidiyor yovazbir adam geliyor. Bir kere Arıkan olmuşsa hep öyledir demeler falan. Bu bir kadına saygıdır. Ha sonradan onu korumaya çalıştı gercek farklı Gülümle evliligi kağıt üzerinde olatına dönse bile o kültürden uzakta bir karakterin bu kadar kadını hor görmesini yakışıksız buldum. Hatta kız zoraki bir evlilik bile olsa adamın ailesine saygıda kusur etmezken adamın kızın ailesine duruşunu yakışıksız buldum. Madem karım diyorsun önce karının ailesine saygı duy. Bu büyüklenmenin kökeni ne? Sonra Sedat Bey'in Asude Hanım'ın ve Melek'in tüm ailesinin tavrını o kadar sevecen insancıl, dinen uygun ve modern buldum ki takdir ettim. Mükemmel bir aileydi. Keza Melek de mükemmel bir genç kadındı. Gülüm ile samimiyetleri dr bir o kadar hoştu. Bitirince tekrar degerlendireceğim.
Eflal
Eflal
“Zamanı riyakarlığı, gecenin koynunda sessiz adımlarla yaklaşıyordu.”
“Bir avuş toprak için yor kendini.. Dünya da ölümden başkası yalan.”
Abisinin attığı konum eflal için sorun olmuştu..
Tam geldiğini düşündüğü anda arkasından birinin ona vurmasıyla yere yığılmış gözlerini hastane de açmıştı..
Karşısın da hiç tanımadığı adamlar varken abisinin nerde olduğunu merak etti..
Neler olmuştu..
Arif, Ömer ve Karan abisi Yasin’in okuldan arkadaşlarıydı ve artık eflal onlara emanetti..
Abisi işi gereği korumacı olsa da hayatındaki olaylar eflalin kendisini korumayı öğrenmesi gerektiğiydi.. Yakınları düşmanıydı ve her an karşısına çıkabilirdi..
Karan ve Ömer’in ne iş yaptığını bilmese de kendisinin Ankara da restaurantı vardı ve orda kendisi sanatçı olarak sahne alırdı..
Şuanda İstanbulda saklanması ve korunması gerekiyordu..
Karan ile antlaşması Ömer kadar kolay olmamıştı ve karan onu kırmıştı..
Her kırıldığın da hastalan Eflal’in başında ise Karan durmuştu.. Karan ile Eflal birbirlerine aşık olduğun da ise herşey için artık çok geçti, özlem en büyük yük kavuşmak ise en büyük sınavdı..
Zaman geçtikçe sırlar Eflal ‘in boğazına ip gibi sarılmış, gittiği yerler de huzur bulamamıştı.. Arkadaşlarının hayatı tehlikeye girmesiyle iyice olaylar çıkılmaz hal almış, abisinin sakladığı sırlar ile Eflal aslında hayatının en büyük şokunu yaşamıştı..Aile dram ve yan karakteri bol olan kurguyu çok sevdim.. Yazarın kalemini de beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim..
