Küçük prens için bir tanımlama yap deseler "asla çocuk kitabı olmayan çocuk kitabı" derim. Tüm dünyada 140milyon satmış bu kitap küçük büyük herkese birşeyler katıyor. Ayrıca orijinalinin yaklaşık bin sayfa olduğunu yazarın ancak bu kadar kisaltabildigini de antiparantez geçelim.
Antoine de Saint-Exupéry'in 1943 yılında çıkardığı kitabında Küçük Prens’in ağzından küçüklerin gözüyle yetişkinlerin yaptığı yanlışlar anlatılır. Orjinal adı Fransızca Le Petit Prince olan Küçük Prens dünyada farklı dillere en çok tercüme edilen üçüncü kitaptır. Fransa’da yirminci yüzyılın en iyi kitabı seçilmiştir.
Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015236bin okunma
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/Cwk28w8N6s6
Hayatımın en keyifli incelemesiymiş, bilmiyordum.
Neden böyle diyorum? Çünkü bu kitabı kitap okuma grubumdaki yüzlerce okurla birlikte okuyup tartıştım. Çünkü bu kitabın İstanbul'daki müzesine
Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabını bi arkadaşımın vasıtasıyla tanıdım.Kitabın beni zorlayacağını hiç düşünmemiştim çünkü az çok vakıf olduğumu düşündüğüm fikirlere bi kat daha çıkmaktı amacım.Aslında beni yanıltmasıda hoşuma gitmedi değil.Çünkü uzun zamandır beni zorlayan kitaplarla karşılaşmamıştım.Bi yerde okumuştum bi adam okuduğu hiç bir kitabı
Halley Dergisi için verdiğim röportaj
“Ağızdan çıkan her kelime düşüncenin değerinden kaybettiriyor.” Bu sözünüz beni çok etkiledi. Açıklamanızı rica edebilir miyim?
Düşünce ve duyguların muazzamlığından mı yoksa dilin yetkin olamayışından mı bilmiyorum ama birçok duygu ve düşüncemizi anlatabilecek bir lisan bulunmadı henüz. Ve açıkçası böyle olması güzel de çünkü bazı şeyler hep gizemli kalmalı onları güzel yapan bu; hayatın güzelliği onun gizemli ve yoğunluğunun aktarılamayışı oluşunda. Aksi halde netlik, aktarılış çoğu şeyde anlam bırakmazdı. Böyle bir durumda kitapta bahsettiğim gibi hepimiz toplanıp boş boş gökyüzüne bakar olurduk. Bir de şöyle bir durum var; içinde bir duygu yoğunluğu hissediyorsun bunu dile ya da kaleme dökmek istiyorsun fakat kurduğun her kelime o duygu ya da düşüncenin değerinden kaybettiriyor. Kastettiğim bu değildi diyorsun fakat kuracağın her yeni tanımlama seni daha da bocalatıyor. Çünkü içimizdeki yoğunluk kelimelerin çok ötesinde; o bizim biz olduğumuz yer, bizim mahremimiz. Onunla iyiyiz ve belki de varız, aktarılmaması daha güzel.
röportajın tamamı için:
halleydergisi.com
O gecenin sabahına açılan gözlerini aynada fark etmeye çalışıyordu. Geri dönmek istiyordu; bir daha uyanmamak... Biliyordu ki orasıydı onun özgür dünyası, yaşamaya değer yanları, düşleyip düşünebildikleri, susmadan söyleyebildikleri... İfadesinde acı tuzlu taneleri ile düşünmeye başladı, bu aralar hükümsüz düşünceler sarmıştı tüm benliğini.
Oscar Wilde'ın okuduğum 3. kitabı olduğu için öncelikle yazardan ve yazarın hayat görüşünden bahsetmek istiyorum, çünkü hakkında artık oturmuş düşüncelere sahibim. Daha sonra ise, bir senaryo olan "Önemsiz Bir Kadın" isimli bu kitaptan ve kitabın konusundan bahsedeceğim.
O'Flahertie Wills Wilde - bildiğimiz adıyla Oscar Wilde - edebi
bulutu yok yağmuru yok yeli yok
kalmış vatan çırılçıplak ortada
ne bakınıp durursunuz bre gözsüzler
ne söylenip durursunuz bre dilsizler
ormanı yakan alçak
bulutu yakan deyyus
gezip durur sokakta
daha ne durursunuz
yapışın yakasına!
Hacı Agalansak da mı Hacılansak, Hacılanmasak da mı Hacı Agalansak?
Efendim? Peki, peki yeterince anlaşılmadı farkındayım… Biraz daha açık olmakta fayda var...
Kitaba tam 35 alıntı yapmışım. Daha fazlasını pek ala yapabilirdim. 105 Sayfalık bir kitap nasıl bu kadar anlam yüklü olabilir, nasıl bu kadar halimizi ve ülkemizi anlatabilir size
Anlam Arayışında: Bediüzzaman Modeli
❊ ❊ ❊
Bireyin anlam dünyası nasıl şekillendiği konusunda bir çok faktör etkili olmuştur. Günlük yaşantı da etkilediğiniz sayısızca faktör vardır. Fark etsek de etmesek de ruh dünyamız etkileniyor, bakış açımız değişiyor. Şekillenen ve kendisine hâs bir birey olarak bir ömür sahibi oluyoruz.
“Kendi sınırların seni çarmıha geriyor. Körü körüne yaptığın seçimler değiştirilemiyor; bu saatten sonra geri alınamıyor. Fırsatın vardı; kullanmadın. İlk günahın çamuruna batmış, kendi sınırlarında debelenip duruyorsun. Çıkıp bir yürüyüş yapmaya bile karar veremiyorsun: Bu bir kaçış mı yoksa bütün gün odana kapanıp kalmak yerine ferahlatıcı bir