Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana, saygı sözcüğünü kullanmakla, aklın bir kavramıyla soruya açıklık getirecek yerde, karanlık bir duygu arkasına sığındığım söylenerek, karşı çıkılabilir. Ne var ki, saygı bir duygu olsa bile, etkilenmekle [edilgin olarak] duyulan bir duygu değil, aklın bir kavramı aracılığıyla kendi kendine yaşanan, bundan dolayı da eğilimin ya da korkunun yarattığı ilk türden bütün duygulardan türce ayrılan bir duygudur. Kendim için bir yasa olarak tanıdığımı, saygıyla tanıyorum. Bu da, duyularıma başka herhangi bir etkileme aracılığı olmadan, istememin bir yasa altında bulunduğu bilincinden başka birşey demek değildir. İstemenin yasa tarafından belirlenmesinin ve bunun bilincinin adı saygıdır; öyle ki bu saygı, yasanın özneye etkisi olarak görülür, nedeni olarak değil. Aslında saygı, ben sevgimi yıkan bir değerin tasarımıdır; dolayısıyla ne eğilim ne de korku nesnesi sayılabilecek bir şeydir, hernekadar bunların her ikisine de denk düşen bir şey taşıyorsa da. Saygının nesnesi yalnız ve yalnız yasadır, hem de kendi kendimize, üstelik kendi başına zorunlu imişçesine kabul ettirdiğimiz yasa. Yasa olarak ona biz, ben sevgimize danışmadan boyun eğeriz; ama kendimize kendimiz tarafından kabul ettirilmiş bir yasa olarak o, yine de istememizin sonucudur; ilk bakımdan korkuya, ikinci bakımdan ise eğilime denk düşer.
Sayfa 16 - Türkiye Felsefe KurumuKitabı okudu
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Reklam
Yanıltmayın beni Peder . Eğer sonunda cezalandıracaksa , Tanrı’nın beni hiç yaratmamış olması daha doğru olmaz mıydı ? Neden beni yarattı ? Sonunda böyle olacağını bilmesi gerekirdi . Eğer biliyorduysa demek ki cezalandırabilmek için yaratmıştır . O zaman elden ne gelir ? Bunu kim değiştirebilir ? Madem Tanrı öyle uygun bulmuş , bu cezanın önüne hiçbir şey geçemez. Eğer böyle bir niyeti taşıyorsa , daha baştan taşımıştır , kimsenin bunu önlemeye gücü yetmez . Acaba din adamları , fikrini değiştirmesi için Tanrı ‘yı ilan edebilirler mi ? Ya da niyetlerinden vazgeçilebilirler mi onu ? Tanrı kararını baştan vermiş peder . Siz ise kalkmış Tanrıyı kararından caydırabileceğinizi düşünüyor, günah işliyorsunuz ..
Fakat ne çok şehit var bu memlekette yahu! Demokrasi şehidi, basın şehidi, trafik şehidi! Anasını satayım her ölen şehit oluyor. Belediyenin açık unuttuğu çukura düşüp ölene de yakında şehit derlerse şaşmayın kanalizasyon şehidi! Hah ha! Örneğin, dinle imanla hiç ilgisi olmayan bir polis ya da asker çatışmada ölüyor; o da şehit. Ben anlamadım ki
Sayfa 302 - İz YayınlarıKitabı okudu
Hükümete, Amerikalıya, Nato'ya, gözünün üstünde kaşın var demek yoktu. Dedin mi, bu memlekette gazeteci kim vurduya da getirilirdi, karakolda da dövülürdü, eline kelepçe de vurulurdu, koyun makasiyle saçları da kırkılırdı; hapisaneler dolup taşıyorsa, onlar için özel hapisane de yaptırılırdı. Çağdaş Yedi­ Sekiz Hasan Paşa'mız Gedik, kestirip atmıştı: "Kişisel hürriyet, genel emniyet ve huzurun sınırında biter!" Bu "özdeyiş" şöyle de söylenebilirdi: "Gazetecinin tutuklanması için, sayın Başvekil'in rüyasına girmesi yeter!" Türkiye'yi bu haliyle ne Anadolu'nun anası tanıyabilirdi, ne de Anıt Kabir'de yatan Ata'sı tanıyabilirdi artık. "Küçük Amerika", "Tekelonya Cumhuriyeti", "Zamistan", "Yokistan" gibi isimlerin hiç de allegorik yanı kalmamıştı. Bunlara bir de "Yasakistan"ı, "Copistan"ı eklemek gerekiyordu.
Sayfa 67 - YORDAM KİTAP
Taşıyorsa demek..
Bunca kelâm durup dururken gelmez ya bir insana. Bir yerden bir şey inince bir yerden bir şey taşar.
Reklam
kalp_kalp_kalp
Bir sanat eserinin 'söyledikleri'ni ahlaken onaylamak ya da onaylamamak, bir sanat eserinden cinsel heyecan duymak kadar zahiri bir durumdur. (Elbette bu eğilimlerin ikisine de çok yaygın rastlanmaktadır.) Bu ahlaki onaylama ya da onaylamamanın herhangi birisini uygun ve isabetli göstermeye yarayan gerekçeler, bir diğer tutum için de
Sayfa 38 - ne şahane zihin ama_Kitabı okudu
Önce, sanat ve düşünce eserinin yüksek zekâ, bilgi ve kültür ürünü oluşu, onun muhtevasına güç katar. Muhteva şeytanî bir öz taşıyorsa sapkınlığın çok temelli olacağı şüphesizdir. Demek ki bir sanat veya düşünce eserinin yanlış ve başarılı olması, onun başarı yanının hoş görülmesini sağlayabilecek bir imtiyaz vermemelidir ona.
"Sosyopatlar empati yoksunuyken,kurbanları empatiyle dolup taşıyorsa,o halde bu iki insan tipi birbiri için biçilmiş kaftandı....Öte yandan empatiyi bölüşemezdiniz....Bende zaten fazla var,birazını sana vereyim,demek gibi bir şey mümkün değildi....Hem zaten sosyopatların daha sonradan empati edinmeleri gibi bir şey de söz konusu olamazdı..."
Sayfa 340 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Önce yoldaş hakikatini bir de Musa(as) penceresinden bakalım
KUR’ÂN-I HAKÎM’DE EN GENİŞ ŞEKİLDE zikredilen kıssa, Hz. Musa’nın kıssasıdır. Birçok sûreye yayılan bu kıssanın en mânidar kesitlerinden birini ise, Hz. Musa’nın ilk vahye ve ilk mucizeye mazhar olduğunda yaptığı dua teşkil eder. Rabbinin hitabına muhatap olup asâ ve yed-i beyzâ mucizelerine mazhar kılındığı anda, yani Hâlik-ı Zülcelâl tarafından
30 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.