Tıp alanına ilgi duyanlara, doktorlara ve doktor adaylarına tavsiye edilebilecek bir kitap. Onun dışında da herkesin severek okuyacağından eminim. Ben çok keyif alarak okudum. Kitabın içindeki vakalar sizi içine çekiyor sanki siz de Doktor Bulgakov ile beraber hastayı kurtarmaya çalışıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Tıp alanında pek bilgim olmamasına rağmen vakaların hepsini anlayabildim. Dili çok sade ve anlatımı çok başarılı. Dokuz vaka var kitapta. Ve bazıları oldukça ilginç.
Doktor Bomgard, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş, hak ettiği saygıyı yaşından dolayı göremeyen bir doktor. Daha sonra soğukkanlılığı ile ve teorik bilgilerini başarılı bir şekilde pratiğe dökmesiyle kendini kanıtlıyor. Böylece herkesin saygısını kazanıyor. Taşranın vazgeçilmezi haline geliyor. Doktorun tüm bunlar olurken içinde kopan fırtınaları, yaşadığı kaygıları sadece okurlar anlayabilir. :)
İncelemeyi doktorumuzun bir sözüyle bitiriyorum: "Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş."
Keyifli okumalar. :)
Nazım'ın kendi otobiyografisi kabul edilebilecek eserin roman kurgusu, karakterlerin derinliği, betimlemeleri çok etkileyiciydi. Zaman atlamaları gitgeller sonlara doğru hızlanması da romana ayrı heyecan katmış. Ama en etkileyici kısmı otobiyografik öğeler taşıması. Dönem kitaplarını seven herkese kesinlikle tavsiye ederim.
Yakın tarihimizde hatta günümüzde yaşanmaya devam eden sansasyonel boyutta olayları gerilim tarzında okumak isteyenlere tavsiye edilebilecek bir eser..
Baronlar SavaşıTimur Soykan · Kırmızı Kedi Yayınları · 2021311 okunma
‘’Sana danışılmadan fikirlerini söylemen pek tavsiye edilebilecek bir davranış değil James. Sessiz kalmakla, karşındaki kişinin gözünde ne gibi bir değere sahip olduğunu anlama utancından kendini kurtarabilirsin.’’
Bazı kitapları okuyunca Batı’ya kıyasla ne kadar geride olduğumuzu çok daha iyi görebiliyorum.
Kitabın üç yazarı 'çocuğun iyiliği' diye tercüme edilebilecek olan 'Kinderwohl' meselesine eğiliyor. Çocuğun biyoljik anne ve babasının ayrılması durumunda çocuğun kimde kalması gerektiği, biyolojik ebeveyn/ler ve evlatlık alanlar
Batı rüzgarı’na sahip olan erkekler ve Batı rüzgarını kaybetmiş erkeklere bir güzelleme
Bir kadının özlemini çeken, yasını tutan, bir kadın tarafından aldatılmış, terk edilmiş olmanın acısıyla yaşayan, aşkla kendinden vazgeçen erkeklerin öyküleri. Haruki Murakami’ den aşka ve kadınlara yazılmış yedi ağıt..
Kitabın içinde 7 farklı roman
"onu çarmıha gerdiler
ve o hiçbir şey demedi"
İkinci Dünya Savaşına katılan, savaşta esir düşen; o yılları ve savaş sonrasını romanlarında savaşın öteki yüzü olarak yansıtan Nobel Ödüllü Heinrich Böll, bu eserinde çöken bir evliliğin kadın ve erkek üzerindeki etkilerini, savaşın silinmeyen izlerini, yoksulluğu, dinden uzaklaşmayı derinlemesine gözlem yeteneğiyle okuyucuya aktarıyor. On üç bölümlük eserinde bir bölümünde erkeğin diğer bölümünde kadının gözünden anlatımıyla, yazarın iki cepheden bu kadar gerçekçi bakış açısına hayran kalıp kitabı sevdiğiniz kitaplar arasına yerleştirebilirsiniz. Çünkü bazen Fred gibi savaştan sıkılıp mezarlıklarda ölülerle nefes alabilecek kadar hayatın anlamını yitirmiş bir adam, bazen de Kaete gibi yoksulluğun, çaresizliğin, kocanızla garlarda sevişmenin utancını; yaptığınız pasta hamuruna kattığınız gözyaşlarınızla yoğuran bir kadın olabilirsiniz.
Bu kitap benim gözümde sarf edilebilecek tüm övgüleri hak ediyor. Gönül isterdi ki bu inceleme detaylı, kitabın hakkını veren bir analiz olsun. Ancak vakit kısa, kitaplar çok olunca kısaca kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.
"Dışarıdan bakılınca, iki insan bahtsızlıktan kurtulmuş, kıyıya ulaşmış görünüyordu. Ama savaşın yıkıntılarının onarıldığı yoksulluk yıllarında gerçek yıkıntı yüzeyde değildi. Köprüler yeniden yapılır, evler eski temelleri üzerinde daha rahat, daha konforlu ve güzel yapılar halinde yükseltilebilirdi. Ama asıl yıkıntı ta içimizde, kalbimiz ve ruhumuzun kötürümleşmesindeydi. "
Selam..Alexandre Dumas “Mısır ve Sina’da On Beş Gün”.. Yazarın, “Monte Kristo Kontu, Üç Silahşörler, Siyah Lale, Demir Maske, Kraliçe Margot (ki hala Türkçe basımını bekliyorum) “ gibi çok bilinen eserlerinin yanısıra, üç yüze yakın kurgu romanı mevcut. Dedesi Fransız bir asil, büyükannesi ise zenci bir köle, babası ve dedesinin arası açılınca,
James Clear'ın Atomik Alışkanlıklar kitabı, son zamanlarda epey popüler oldu ve ben de bu popülerliğe hak verenlerdenim. Kitap, alışkanlıkları "küçük, istikrarlı davranış değişiklikleri" olarak tanımlıyor ve bu minik değişikliklerin zamanla nasıl büyük bir etki yaratabileceğini gösteriyor.
Clear, alışkanlık oluşumunu bilimsel bir
Son Sığınak Boşnak yazar Hasan Nuhanoviç'in bir kitabı; bir anı kitabı... Zaten kitabı bu kadar sarsıcı yapan şey de onun bir anı kitabı olması bence. Çünkü 1992-95 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı ile ilgili pek çok kitap okumuş birisi olarak burada anlatılanların hepsinin doğru olduğunu biliyor olmak beni ayrıca sarsıyor. Tabii sadece beni