Size küçük bir sınav yapmaya geldim. Çıkarın kağıtları, kesin şamatayı, kopya çekmeye teşebbüs bile etmeyin, bana kül yutturamazsınız, ben kül yutmam! Aşağıya 20 adet kelime yazacağım, bakalım 20’de kaç yapacaksınız.
1. Avdet etmek
2. Beşaşet
3. Deraguş etmek
4. Fevkalbeşer
5. Fütur
6. Güşade
7. Havf
8. Hercümerç
Türkiye'nin çarpık modernleşme tarihinin ürettiği travmalar, korkular ve krizlerin geniş bir çerçevede ele alındığı bir kitap. Ne kendi olarak kalabilmiş, ne de başkası olabilmiş bir varlığın altında zihinsel ve ahlaki olarak dik durmaya çalışan bir toplumdan söz edilmekte…
Kitap boyunca akıl, ahlak, hukuk, siyaset, çoğulculuk, birey,
Bu eser bizlere ithaf ediliyor, İNSANA! Başımızın üzerinden büyük bir rüzgar geçiyor okurken, her sayfasında, her satırında. Ruhumuzda sıkışıp kalmış ve patlamamış yalnızlık bombasının pimini çekip çekmemek yine ruhumuzda bulunan ikiliklerin (Maneviyat ve maddiyatçılık) birbiriyle durmadan çatışmasının bir tercihi. İkisini de isteyince sonu
Düşüncenin eteği gözle görülür kıymetlere bağlı kaldıkça, insanoğlu aklın kuvvet ve tasarrufu fezâlarında olup biteni nasıl tecessüs edebilir?
Desem ki: Ben ortada bir sebepten başka bir şey değilim. Buna kimi, nasıl inandırabilirim? Yediğimiz bir lokma ekmeği, içtiğimiz bir yudum suyu kana çeviren uzviyet gibi, gönlüme gizlice yol bulan bir aşk lokmasının da, bu gönülde feryatlara, göz yaşlarına, ızdıraplara, zevklere döndüğünü anlatabilir miyim?
Evet dostlarım, ziyanı yok, beni anlamayın... Ama şuna inanın, şunu bilin ki, herkesin bir zafer için geldiği bu meydana, ben sâde ona yenilmek için gönderildim.
Merhaba arkadaşlar;
Huzur kitabını dün, uzun bir yolculuğu geride bırakan varış noktasındaki yorgun yolcular gibi bitirdim. Bu okuma süreci benim için biraz değil epey zor oldu. Malum yazıldığı dönem itibariyle Huzur daha çok Arapça ve Osmanlıca olmak üzere birçok Arapça kökenli eski Türkçe kelimeleri içeren cümlelerden oluşuyor. Bir taraftan bu
Merhaba arkadaşlar;
Bir Tanpınar romanı daha geride kaldı. Huzur romanı için Osmanlıca, Arapça kelimelerin çevirilerini buraya yüklemiştim. Saatleri Ayarlama Enstitüsü için de aldığım notları ekliyorum, umarım faydalı olur…
Acemişiran: Klasik türk müziğinde makam
Ahval: Haller, durumlar, olaylar
Akide: Bir şeye inanarak
Sabahattin Ali nin romanından biri. çeşitli karakter tahlilleri insana biraz dostoyevski'nin o insanın içine sızan havasını yaşatıyor. ben inanıyorum ki sabahattin ali değil de sabahattinov aliyevski olsaydı bugün her sokakta duvarlar yazılarıyla resimleriyle süslenir, pek çok başkente büstü dikilirdi.
henüz tanımlanamamış bir gizem var bazı
Ey nefsim, sen titre, kendine bak, kendini gör, kendini bil, kendini anla, kendini tecessüs et. Ancak nefsine müfettiş, nefs-i emmarene murakıp olma yüksekliğine çık.
Modern zamanda görsel idrak, aklın idrakinin önüne geçti. Bu da insanda üç hastalığın ortaya çıkmasına sebep oldu:
1. Teferrüc: Bakma, seyretme hastalığı.
2. Tecessüs: Başkalarının gizli hallerini öğrenmeye çalışma hastalığı.
3. Tekeşşüf: Seyredilme, görülme hastalığı.
Bunun sonuncunda da
1. İmaj, hakikatin önüne geçti.
2. Akıl göze indi.
3. İnsanın bütün potansiyeli zayıfladı.
Söz konusu hastalıklardan kurtulmanın yolu 'Haya'dan geçer. Haya hayat verir. Hayanın tahakkuku için ise insan ve Allah ilişkinin gözden geçirilmesi gerekir.
Prof Dr. Mehmet Görmez
İki arkadaşın genişçe bir merdivenden indiğini düşünelim. Biri, merdivenlerden düşünce diğer arkadaşı onun için endişelenip "Bir şey söyle, bir şey söyle" diyor. Yere düşüp baygın halde olan kişinin söylediği " şey"dir şiir, diyordu İsmet Özel.
Özel ağabeyin bu şiir tasviri beni çok etkilemişti. Birkaç konferansında da
"Ey nefsim, titre, kendine bak, kendini gör, kendini bil, kendini anla, kendini tecessüs et. Ancak nefsine müfettiş, nefs-i emmarene mürakıp olmak yüksekliğine çık."
. . .
SÖZLERİN BÜYÜKLERİ, BÜYÜKLERİN SÖZLERİ
*******
(Allah dostlarının sözleri ve güzel halleri, birer manevî askerdir. Allah onlarla zayıf kalpleri kuvvetlendirir, maneviyatı bozuk olanları düzeltir. Mümin, onlarla destek