“Evet, bak işte ‘tercih’ ve ‘direnç’ denilen iki bela
yaşamımıza böyle giriyor. Normalde bilinç sadece o
deneyimi yaşasa ve içinden geçip gidebilse, bir deneyim
olarak bıraksa zenginleşecek. Hayır, kayıtlıyor: ‘Kedi
istemiyorum. Köpek istiyorum.’ Neden? Çünkü üç yaş
civarına geldiğimizde fark ediyoruz; burası güvenli bir yer
değil, burada her şey değişiyor, burada acı var. Korkuyoruz.
Acıdan kaçma odaklı oluyoruz. Her an geleni anlamaya ve tanımlamaya çalışıyoruz ki, daha çok güvende hissederim.
Bu iyi, bu kötü.”
“Ama tecrübe değil mi bu?”
“Değil canım. Bu anlam yüklemek, bir anlamla birleştirmek
ve limitlemek. Hem tecrübe ne? Kedilerden kaçmak lazım,
doğru bir bilgi mi?”
“Değil tabii ama...”
“Aması yok Mina, tecrübe dediğin bir tanımlama. ‘Bu,
budur!’ diyorsun. O deneyimi bırakamamak... Bir genelleme.
Zihne o tanımla hapsediyoruz. Olumlu da olsa,olumsuz da
olsa genelliyoruz ve kapatıyoruz. Ben bunu istiyorum da,
istemiyorum da, o şeyi bir tanım vererek kayıt altına almak.
Görebiliyor musun? Her yeni deneyimi yaşayıp içinden
geçmek yerine, zihinde dosyalar oluşmaya başlıyor.”