Okuldan dönüyorduk, hepimiz yere yığılıp kalmış bir atın çevresini sarmıştık. Henüz koşumları üzerindeydi atın; bir köy arabasının önünde yatıyor, açılmış burun kanatlarıyla bir şeyler aranır gibi nefesini acınacak biçimde havaya üflüyor, bedenindeki görünmez bir yaradan kanlar akıyordu; yolun beyaz tozu kanı eme eme doymuş, koyu bir renk almıştı.