Büyük beklentilerle başladığım hâlde bitirdiğim zaman fazlasıyla sevdiğim, okuduğum en iyi romantik distopyalardan biri olduğunu düşündüğüm bir kitap Küller ve Kor. Aslında, konusunda aşırı sıradışı bir durum yok: Zalim bir hükümdar, baskı altında bir halk ve isyanın kıvılcımı bir kız. Ama bana yine de farklı geldi, anlatım tarzından mı olayların işleniş şeklinden mi bilmem. Çok sevdiğim için ikinci kitaba hemen geçmek istedim ama elimde olmadığından beklemek zorunda kaldım.
Kitap, büyükannesi ve büyükbabası gözlerinin önünde ölen Laia'nın hapse giren ağabeyini kurtarmak için direnişe katılması ve direnişin onu, imparatorluğun en iyi askeri okuluna köle kılığında bir casus olarak yollaması ile başlıyor. Erkek karakter Elias ise okulun en iyi askeri ve güçlü bir hanedanlığın mirasçısı. Diğer öğrenciler gibi değil, bu zorba yönetimden kaçmak ve okula gelmeden önce olduğu gibi huzur içinde yaşamak istiyor. İkisinin yolları bu şekilde kesişiyor.
Kitap, bana göre fazlasıyla akıcı ve heyecan vericiydi. Elias'a bayıldım; nezaketi, cesareti ve içindeki iyiyi arayışı beni etkiledi. Tek sorunum Laia'ydı. Kendini ve ne istediğini bilmez, kararsız tavırları beni çileden çıkardı. Kafasındaki Keenan ve Elias ikilemi beni yıprattı, bu sebeple uzun sayfalar boyunca huzura eremedim ancak sonunda, final bölümü Laia'ya olan nefretimi ve kinimi bayağı hafifletti diyebilirim. Eğer romantik distopyalardan hoşlanıyorsanız Küller ve Kor tam size göre!
Küller ve KorSabaa Tahir · Epsilon Yayıncılık · 2015308 okunma
Kitabı bir cümleyle özetleyecek olursam, "yüksek bir tabakanın donukluğundan kurtulan bir adamın tekrar nefes almaya başlaması" derdim sanırım. Kitaptan beklentilerim ve aldıklarım farklıydı; tanıtım bülteninin yazısı nedeniyle başkarakterin günaha susamış, bir kez onu tattığında onu ruhunun bir parçası gibi benimseyerek eski haline dönemeyecek bir adam beklerken karşıma, burjuvanın sahte samimiyeti ve tekdüze yaşamından sıkılan bir adamın "olağanüstü" olarak tanımladığı bir gecede bir günahla yaşadığını hissetmeye başlamasını konu alan bir kitap çıktı. Açıkçası, böylesi de ilgi çekici ve merak uyandırıcıydı.
İlk başlarda bu seçkin burjuvanın o geceyi methedişini, ardından o gün yaşananları okuyoruz. Kitabın yarısında olayın bir türlü gerçekleşmeyeceğini zannederek sabırsızlanmıştım ancak sonra, gece çöktüğünde yaşananları okuduğumuzda bu donuk adamın hissettiği kaygısızlık, coşkunluk ve birini sevindirme hissi benim de etrafımı sardı. Son sayfaları tuhaf bir mutlulukla okudum ve kitap bittiğinde tadı damağımda kaldı. Zweig kuşkusuz her kitabını güzel kaleme alıyor, psikolojik tahlilleri ve karakter gelişimini mükemmel gösteriyor. Modern klasikleri seviyorsanız Zweig'ı mutlaka okumalısınız.
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023143,7bin okunma
Dracula, vampir dünyasının çekirdeğini oluşturan karakterdir, bilirsiniz. Adına pek çok kitap yazılmış, pek çok film çekilmiştir. Ateş Laneti de Dracula'nın modern romantik bir yorumu gibi. Yalnız, bu kitapta ona Dracula değil, Vlad diyoruz çünkü kendisi bu takma isimden nefret ediyor.
Açıkçası, Vlad karakteri beklentilerimle uyuşuyordu,
"Günün birinde acıyı keşfeden bir çocuğun hikayesi" diye başlıyor kitap. Başkarakterimiz Zeze, yoksul bir ailenin çocuğu. Ailesinin başına yaramazlıklarıyla dert açsa da oldukça zeki ve sevimli, aynı zamanda yaşının ötesinde bir hayal gücüne sahip. Başka bir eve taşındıklarında, evinin arka bahçesindeki portakal fidanıyla tanışıyor ve her şey o küçük şeker portakalı fidanı ile başlıyor.
Kimi zaman güldüğüm, kimi zaman hüzünlendiğim ancak sonunda dakikalarca ağladığım bir kitaptı. Yazar, bir çocuğun yüreğinde filizlenen acıyı ve hayal kırıklıklarını öylesine güzel betimlemişti ki okuduğum her sayfada farklı bir tat aldım. Zeze karakterini çok sevdim, çok benimsedim; yaşadığı her duyguyu okurken derinden hissettim. Yazarın kalemine hayran kaldım. Bir çocuğun gözünden bir yetişkinin dünyasını ancak bu kadar güzel anlatabilirdi insan.
Küçük, büyük demeden herkesin okuması gerekiyor Şeker Portakalı'nı çünkü ne kadar büyürsek büyüyelim, kalbimiz hep çocuk kalıyor.
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,6bin okunma
Hannah'nın okuduğum ilk kitabı Bülbül. Bu kitaba büyük bir heyecan ve beklenti içerisinde başladığımı söylemeliyim fakat ne mutlu bana ki, beklentilerim boşa çıkmadı. Bülbül'e dair pek çok "iyi ki" cümlem var ama bunlardan en baskını, Hannah ile en güzel kitaplarından biri sayesinde tanışmaktır.
Yazar, sizi 1938
Zweig'ın okuduğum ikinci kitabıydı Korku ve sanırım, en sevdiğim eserlerinden biri olacak. Irene'in yaşadığı suçluluk, hareketlerindeki tereddüt, hayatına sarmaşık gibi yayılan o korku ve o korkunun verdiği sancılı kıvranış adeta içime işledi. Öyle ki Irene'le özdeşleşerek o ıssızlığı, bir şeyler saklamanın yarattığı o utanç ve yakalanma korkusunu köküne kadar hissettim. Aldatmanın yaşattığı berbat hissiyatı, karşınızdakinin sizin algınızla şekillenen o uzak ve soğuk tavırları, attığınız her adımda sona yaklaştığınız hissi...Her biri müthiş gerçekçiydi. Kitabı bitirdiğimde yaşadığım o duygusal yoğunluğu ve rahatlamayı tarif bile edemem.
Aldatmanın, yalnızca aldatılan için değil aldatan için de nasıl berbat bir kabusa dönüşebileceğini göreceksiniz. Okumalısınız, aksi takdirde çok şey kaçıracaksınız.
KorkuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2022102,7bin okunma