Yazarımız diyor ki: “Bir film düşün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın. Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden kurtulamazsın. Korkarsın.”
Bende diyorum ki: “Filmin size tanıdık olduğunu ve gerileceğinizi, korkacağınızı bilmenize rağmen Pandora’nın kutusunu aralama dürtüsünün size hâkim geldiğini
Sosyal medyada özellikle genç nesillerin Taksim Camii konusuna yabancı olduklarını görüyoruz. "Bu konu neden bu kadar abartıldı", "küçük bir cami, ne önemi var ki" tarzı yorumları görünce bir hatırlatma yapmak icabetti. Çünkü yeni nesiller yakın tarihi bilmiyor. Dolayısıyla da olanları doğru şekilde yorumlayamıyor. Taksim Camii
Oysa liberal denilen ekonominin o yağmacı ve vahşi kapitalizminin yıkıcı rekabet ortamı içinde bocalayan Turgut Özal'ın zavallı veletlerinde, bu türden bir umut hiç yok.
Çok çalışsalar da, üniversiteler bitirseler de, aç kalacakları korkusundan kurtulamıyorlar. Ne yazık ki, çoğunun amacı, bizim kuşağın amacından bambaşka. Bizler, kendimizi her
Nurdan Gürbilek ile bu kitabı ile tanıştım ve bu önemli, saygın kalemi bu zamana kadar okumadığım için hayıflandım. Yaşadığı ülkeyi iyi gözlemlemiş, ülkedeki ve dünyadaki değişimleri iyi okumuş, toplumun devinimini anlamaya çalışmış yazarın bunu yaparken kullandığı samimi, alçakgönüllü, sakin, klişeler ve popülerlikten uzak dili beni büyüledi.
Benimle aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz diye belirterek, derdini, daha doğrusu dert edindiklerini olabilecek en açık ifadeyle serimlemiş bir yazarın kitabına yorum yapmak denli zor bir girişim olamaz sanırım. Sırf bu sebeptendir ki bu bir inceleme, eleştiri yazısı olmayacak.. Kitap Aziz Nesin’in kendisi tarafından seçilmiş, Aydınlık
Devletçilik; Türkiye'de Atatürk ile başlayan bir süreç -mucip nedenleri vardı- ve bugünde gereksizce halen daha Kemalistlerin ilgi odağı olan, kendi ayakları üstünde duramayan bir sistem! Devletçilik öyle bir beladır ki, istemsizce milletleri Sosyalistleştirir, milliyetçi toplumları da Nasyonal Sosyalistleştirir.
Besim Tibuk şöyle diyor: "Devletçilik yalnız Türkiye'de değil, tüm dünyada gerek ekonomik, gerek sosyal, gerekse kültürel alanlarda iflas etmiş bir sistemdir." Olaydan bundan ibaret aslında.
Girizgâhı devletçilik prensipleri üzerinden yapmayı uygun gördüm. Nitekim bu programın yazıldığı yıllarda Türkiye'de devletçilik; küreselleşen dünyaya ve Turgut Özal önderliğinde alınan 24 Ocak kararlarına rağmen hâlâ önemli bir yer tutmaktaydı. İşte,
Besim Tibuk'te bu devletçi kapkaranlık ortamda özgürlükçü, rekabetçi ve olanaklı fikri gayet açık dille, avamın anlayacağı dille anlatıyor.
Gelgelelim benim bu kitap üzerindeki yargılarıma; İktisat, sosyal yaşantı, belediyecilik anlayışı, kentleşme ve Anayasa hakkında
Besim Tibuk'un dediklerine büyük bir çoğunlukla katılıyorum ki benim inandığım, desteklediğim bir ideolojidir Liberalizm .
Bu program, Türkiye'nin potansiyelini açığa çıkarabilecek nitelikte. Kısacası, fevkalade bir program. Yapılan tespitler, ''köylü milletin efendisidir'' felsefesiyle getirilmek istenilen Liberal bakış açısı beni gönlümün tam ortasından, tatlı bir şekilde fethetti. Bu fetih, kansız oldu. Bu fetih, bana timsali verilmemiş bir tatlıkta gelmiştir.
Lütfen okuyun, lütfen okutturun zira
Besim Tibuk'un değimiyle bu kitap dünyanın en iyi ekonomi kitabı.
Aslında yaşımdan ötürü değil (gencecik dinozorlar da vardır zaten), Turgut Özal'ın işportaya sürdüğü "vizyonlar", "transformasyonlara", "yükselen değerlere" hiç inanmadığım için bir dinozorum. Onun "vizyon" dediği, gözünün önüne üs tüste yığılmış paralar gelmesidir. Onun "transformasyon" dediği, o para yığınlarının gerçekten kıymetli şeylerden daha önemli sayılmasıdır. Onun "yükselen değerler" dediği, gerçek değerler değil, serbest rekabet ortamında, herkesin birbirinin gözünü daha rahatça oyarak, daha çok para kazanmalarını sağlamak amacıyla uydurulan alçakça alçalmalardır. Turgut Özal'ın millete aşıladığı zihniyet yüzünden, Türkler hem daha çok para kazanmak istiyor; hem de çok parası olduğunu herkesin bilmesini istiyor artık.
Sayfa 248 - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık 8.Baskı İstanbul, Mayıs 1998Kitabı okudu