Adalet sisteminin kurucusu ve Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un " Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler" cümlesini hatırlayabiliriz. Ülkenin Başbakanı İsmet İnönü'nün " Sadece Türk milleti bu ülkede etnik ya da ırki birtakım haklar isteyebilir. Başka hiçbir kişinin buna hakkı yoktur" demesini de ekleyebiliriz.
‘’ Amerika'da iki diplomatımızın bir Ermeni tarafından öldürülmesi, bizi ister istemez geçmişe ve bu geçmişin verdiği derslere götürdü. (…)Ermenilerin 300.000 olduğu tarih, yaklaşık olarak 1779‐1780 yıllarıdır. 1914'te Birinci Cihan Savaşı başlarken bunların 1.500.000 kişiye yaklaşmış olmaları ne kadar hızla çoğaldıklarını gösterir. Bu çoğalış hem refahtan, hem de Ermenilerin askere alınmayışından ileri geliyordu. Bilindiği üzere, İmparatorluğun kan ve can vergisini yalnız Türk ırkı veriyordu.’’
«Orta Asya’nın otokton halkı Türktür, diyordu, binaenaleyh orada büyük Türk ailesinden başka ve ondan ayrı indo - öropeen namı altında bir ırk yaratmaya kalkışmak tabiata isyan olur. Makul ve insani olan, tabiatın, Orta Asya yaylalarında yarattığı ırkı tanımak ve onun adına hürmet etmektir. «Kafasını, vicdanını en son terakki şuleleriyle güneşlendirmeye karar vermiş olan bugünün Türk çocukları biliyor ve bildireceklerdir ki onlar 400 çadırlı bir aşiretten değil, on binlerce yıllık arî, medeni yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir.»
Hermann Hesse'nin bir şiiri:
"İster ata ister taşıta bin
Ha iki olmuşsun ha üç
Son adımı tek başına atacaksın
Ne kadar güç."
İnancı, ırkı ne olursa olsun birbirini ilk adımında, son adımında yalnız bırakmayanların ülkesiydi burası.
Itri tarihteki yerini almıştır, yıkılmaz. Hafif keman yayı ile vurarak üç yüzyıllık taş anıtı devirmeye imkan yoktur. O, milli ruhtan bir parçadır ve Türk ırkı yaşadıkça dimdik ayakta duracaktır.