Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türklük cereyanı, Osmanlılığın muarızı olmak şöyle dursun, hakikatte en kuvvetli müeyyididir. Yalnız her yeni cereyanın olduğu gibi, bu mesleğin de bir kısım gençlerden mürekkep müfritleri vardır ki yanlış tefsirlere sebep oluyorlar. Türklük kozmopolitlik e karşı İslamiyet ve Osmanlılığın hakiki istinatgahıdır.
Örneğin Celal Bayar, 10 aralık 1936 tarihli “Yüksek Başvekâlet”e başlıklı raporunda şöyle der: “Doğu illeri bizim rejimimize gelinceye kadar kati bir tarzda hâkimiyetimiz altına girmemiştir. Geçmiş hükûmetler, halk üzerindeki hâkimiyetlerini ağalar ve şeyhler vasıtasıyla yürütmek istemişlerdir. Ağalar ve şeyhler soyduklarının bir kısmını hükûmet erkânına vermek suretiyle müşterek idarei maslahat devri yaşanmıştır. Şark’ta bugün için dahi tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz. İstinat edeceğimiz en mühim kuvvet, ordumuz ve jandarmamızdır. Bu iki mühim kuvvetin inzibatî ve modern zihniyetle idaresi karşısında iftihar duymamak kabil değildir. Doğu illerinde hâkimiyet ve idare bakımından göze çarpan bariz bir hakikat vardır: Şeyh Said ve Ağrı isyanlarından sonra Türklük ve Kürtlük ihtirası karşılıklı şahlanmıştır. İsyan edenleri tenkil etmek için şiddetin manası anlaşılır ve yerindedir. İsyandan sonra, fark gözetmeksizin idare etmek de, bundan ayrı ve mutedil bir sistemdir. Hariçten sokulmaya çalışılan politikanın muzır cereyanlarını kırmak ve yurttaşları anavatana bağlamak için devamlı çalışmak ister. Kendilerine, yabancı bir unsur oldukları resmî ağızlardan da ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek netice, bir aksülamelden ibaret olabilir. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Ve daha doğrusu bu kısım vatandaşlar hakkında ne gibi bir sistem takip edileceği idare memurlarınca vazıh olarak bilinmiyor.” ( Celal Bayar, Başbakanlık Dönemi, 1937-1939, Nurşen Mazıcı, Der Yayınları, s. 159-160.)
Sayfa 599Kitabı okudu
Kürtler, Türkler Anadolu’ya gelmeden de vardı! Çerkezler, Gürcüler, Çeçenler, İnguşlar, Abhazlar, Azerîler, Arnavutlar, Boşnaklar ya da başkaları daha gelmeden de Kürtler bu topraklarda yaşıyorlardı. Sonradan gelenler, tıpkı Amerika’da olduğu gibi, geçmişlerini bir yerde bırakıp yeni devletin, Cumhuriyet’in verdiği Türklük kimliğine sarıldılar, geleceğe dönük yeni umutlarla yeni bir hayata başladılar. Kendilerine Türk’ten başka her şey diyenler artık kendilerine Türk demeye başladılar. Yıllar geçtikçe birbirleriyle kaynaştılar. Kürtler için de geçerli oldu bu durum. Kürtler ile Türkler de kaynaştı. Kürtlerin içinden bazıları da Kürtlüğünü bırakıp Türkleşti. Yani asimile oldu. Kimi, kendini yine Kürt hissetti, ama Türklüğü ağır bastı. Ama Kürt milliyetçiliği kaybolmadı. Çünkü Kürtler var olmaya devam etti.
Sayfa 594Kitabı okudu
Osmanlı, İslâm devlet tarihinde çığır açan uzun bir dönemin temsilcisi olarak geleneksel İslâm devlet ve hukuk sisteminde derin yenilikler getirmiş bir devlettir.
Sayfa 229
Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve nitekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye’den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır..
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Türkiye'nin yükselmesi, Türklüğün yükselmesi değil de neydi? Ülkeyi insanından ne sebeple ayıracaktık? Türkiye aleyhine çalışan Türklük aleyhine çalışmış olmuyor muydu? İsmet Özel, Desem Öldürürler Demesen Öldüm, s. 183
Türkiye'de esas sorun, Osmanlı'nın patrimonyal âdetlerini bir tarafa atıp, rasyonel modern bir devlet yapısını getirmektir.
Sayfa 210
İnsan, kültür farklılığı ile birbirine karşı olabildiği gibi akıl sayesinde ben ve öteki bilincini aşabilen, yeni kültür sentezleri meydana getirebilen varlıktır. Medeniyet budur.
Sayfa 203
Osmanlı İmparatorluğu'nu Avrupa'dan tecrit için, Eylül 1815'te kurulan Kutsal İttifak'ta Çar I. Alexander, ittifakın Hristiyan niteliği üzerinde ısrarla durmuştur. Günümüze kadar bu tür bir siyaset, Türkiye'ye karşı Yunan diplomasisinin de temel taşı olmuştur.
Sayfa 188
Osmanlı Devleti, Avrupa'daki bir kuvvetin, tüm Avrupa'yı kendi hâkimiyeti altında toplaması ve Haçlı seferi örgütleyebilmesine karşı zayıf devletleri destekleme politikasını temel politika olarak seçmiş, böylece bugünkü "Avrupa Siyasî Coğrafyası"nın ortaya çıkmasında birinci derecede etken olmuştur.
Sayfa 184
“Türklük duygusu onda daimî bir heyecan halinde yaşayan ibadet derecesinde idi.”
Sayfa 154
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez... Son siyaset ise Türklük, o siyaset yürümez Sizi bir âile efrâdı yaratmış Yaradan; Kaldırın ayrılık esbâbını aradan.
1.500 öğeden 11,6bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.